Ramazan, yani Kur’an’ın insana indirildiği, evrendeki vahyin kitaptaki vahiyle buluştuğu ay… Ya bu ayda orucunu tutuğu(?) hâlde Kur’an’ı kendi hayatına ve içinde yaşadığı toplumun hayatına indirme çabası içinde olmayanlar? Ya oruç tuttuğu hâlde Kur’an’ı kendi hayatından ve içinde yaşadığı toplumun hayatından kovmaya çalışanlar ya da kul yapısı hükümlerle tebdil edenler? “Hoş geldin şehr-i ramazan!” diye bunlar daha mı çok bağırıyor ne?
Hoş geldin şehr-i ramazan; yine kadınlarımız kollarının altında Kur’an’la “İçinde ne yazıyor acaba?” demeksizin güya mukabelede bulunacaklar.
Hoş geldin şehr-i ramazan; seni günah çıkarma ayı ya da haram aklama ayı olarak görenler, tokları yeniden doyuracak gösterişli sofralar kuracaklar. Yine doktor doktoru, işveren işvereni doyuracak; yine sokak sofralarına, hiç de ihtiyacı olmayanlar üşüşecekler; Yılanlı Dağ’daki penceresine naylon çakılı ev sakinlerinden yine kimsenin haberi olmayacak. Yine bu sofralar; bazılarının Pazar, istikbal arayışına alet olacak.
Hoş geldin şehr-i ramazan; çok kazananlar, yine seni sosyal devletin engellenmesi ya da tehiri amacıyla kullanıp kötü emellerine alet edecekler. Üstat Necip Fazıl’ın:
Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
dizeleriyle somutladığı gelir dağılımını yine kimse sorgulamayacak; yine hiç kimse: “Tamam, bu açları Ramazan’da doyurduk ama bunlar şevvalde ne yiyecek?” demeyecek.
Hoş geldin şehr-i ramazan; nasıl bir nefis terbiyesi getiriyorsun ki trafik kazaları daha da artacak, hoşgörü daha da daralacak, fırınların önündeki kuyruklarda nefis denen köpek daha çok havlayacak. Kasası, masası, sopası daha güçlü olanların “cipleri”, yine yoldaki çizgiyi karnının altına alıp iki şeridi birden kapatacak.
Hele de televizyonlarda kul kurgusu dinleri, döner sandalyelerini döndürerek, bağırıp çağırarak, işaret parmağını tehdit eder gibi kullanarak Allah’ın dinini anlatır gibi anlatan ve kesesini şişiren şu hoca efendilere daha mı hoş geldin ne? Kuran’ın doğru anlaşılması gerektiğinde değil de nasıl okunması gerektiğinde yoğunlaşanlara, Allah’ın “Anlaşılır.” dediği kitaba ısrarla: “Anlaşılmaz! Anlasak anlasak biz anlarız.” diyenlere, doğru anlama gayreti içinde olanları fasıklıkla, sapıklıkla, kâfirlikle suçlayarak daha yolun başında boğmaya çalışanlara da mı hoş geldin ne?
Hoş geldin şehr-i ramazan; yine efal-i mükellefin takla atacak; yine teravih namazı farz namazları sollayacak; yine aylık Müslümanlar yıllık Müslümanlara fark atacak. Taşkınlıktan, tuğyandan kaçan mümin bu ay daha da büzülecek.
Kuran; bütün bireysel ve toplumsal hayatımızı kuşattığında, insanların tamamını kullukta birleştirdiğinde; eğitime, hukuka, aileye yön verdiğinde… gerçekten hoş gelmiş olacaksın. Ufuk kara bulutlarla kaplı da olsa o gelişini bekleyeceğiz. Sadece beklemekle gelmeyeceğinin, o Ramazan’ın geleceği ortamı hazırlamakla mükellef olduğumuzun bilinciyle…