ABD, üsleri ile hem Türkiye’yi hem de komşu ülkeleri pıtrak gibi sarmışken bir de Kürecik’te 2012’de yeni bir üs daha inşa edilmiştir.[1] Üstelik Türkiye’de NATO adına kurulan bu üslerin tamamı da sadece ABD’nin kullanım ve denetimindedir. İşin ilginç yanı bu üsler, kurulu olduğu ülke yönetimi tarafından, bırakın denetlenmesini, ziyaret edilmesi bile mümkün değildir.[2] Bağımsız oldukları iddia edilen bu ülkelerin, kendi topraklarında kurulu üsleri denetleyememeleri hatta ziyaret bile edememeleri düşündürücüdür. Acaba bu ülkeler, fiilen işgal edilmiş olsalardı işgalci ülke bundan başka ne yapabilirdi ki? Bir ülke, kendi topraklarında üsleri ya da toprakları, başka bir ülkenin kontrolüne veriyorsa o ülke bağımsız olabilir mi? İşte Türkiye’de kurulu üsler, İncirlik üssü başta olmak üzere, Türkiye’den izin alınmadan mazlum halklara karşı kullanıldığı gibi, Suriye’nin kuzeyinde şimdilerde oluşturulan PYD/PKK terör devletçiğine de destek sağlamaktadır. Türkiye yönetimi tarafından inkâr edilse de bu üsler; Irak, İran, Rusya, PKK/PYD ve diğer bölge ülkelerine müdahalede izinsiz kullanılmaktadır. Hatta çeşitli ülkelerde yakalanan ve kendi ülkelerini savunmaktan başka hiçbir suçu olmayan Müslümanların, ABD uçaklarıyla önce İncirlik’e, oradan da Guantanamo’ya taşındığı çok yazılmış, çizilmiş ve iddia edilmişti. Siz bakmayın Türkiye yöneticilerinin zaman zaman, İncirlik’i de Kürecik’i de kapatırız ha, efelenmelerine. Buna kendileri de inanmadığı gibi, ABD’liler hiç inanmıyor. Çünkü Türkiye’nin, özellikle de İncirlik’i kapatabilecek bir gücü yoktur.
Radar Üssünün Yeri ve Kuruluşu
Avrupa ülkelerinde İran ya da İran tehdidi hiç gündemde yokken ABD, Avrupa ülkelerine ve Türkiye’ye yönelik İran tehdidinin var olduğunu gündeme getirmiştir. Üstelik de bu tehdidin yakın bir tehdit olduğunu söylemiş, emrindeki think tank kuruluşlarına sayısız rapor hazırlatmış, satılık medya kalemşorları ve oluşturulan algı operasyonlarıyla kitlelere benimsetilmeye çalışılmıştır. Öyle bir hava oluşturulmuş ki İran, sanki bugün yarın balistik füzeleriyle Avrupa’ya saldırılar düzenleyecektir. Bu propagandanın asıl amacı ise Romanya, Bulgaristan ve Türkiye’ye, güya -olmayan- İran tehdidini engellemek için yeni üsler kurmaktır. Ne yazık ki bu ülkeleri yönetenler, ABD’nin bu propagandasını -isteyerek ya da istemeyerek- kabul etmiş, üslerin kurulması için yasal prosedürü hazırlamışlardır. Oysa Türkiye, Ekim 2010’da Millî Güvenlik Kurulunda (MGK) onaylanan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde İran’ı tehdit değil, “iş birliği ve ortak vizyon oluşturulan yeni müttefiklerden biri” olarak tanımlamıştı. Peki, ne oldu da Türkiye için ay bile geçmeden kısa bir süre içerisinde İran tehdit hâline gelmiştir? Ne yazık ki bunu soran ya da engelleyecek tarzda itiraz eden de olmamıştır. Ülkeler tarafından kabul edilince ABD’nin planı hazırdı, o da Romanya ve Bulgaristan’a füze kalkanı, Türkiye’ye ise Kürecik’te radar üssü kurulma şeklinde bir plandı. ABD yönlendirmesiyle bunun kararı da çok çabuk alınmıştır. Nitekim 19-20 Kasım 2010’da NATO Lizbon Zirvesi’nde yapılan görüşmelerde Avrupa’yı, İran’ın balistik füzelerinden korumak[3] kararı alınmıştı. Oysa sonraları anlaşıldı ki asıl amaç, İran füzelerinden Siyonist İsrail’i korumaktı. Böylece NATO üyesi ülkeler, balistik ve seyir füzelerine karşı koruma sağlayacak, ABD millî füze savunma sistemi ile entegre çalışabilecek bir füze savunma sisteminin kurulmasına karar vermişlerdir.
Türkiye ve ABD yetkilileri, Eylül 2011’de kesin şartlar konusunda bir anlaşma[4] imzaladıktan sonra, Malatya ilinin Akçadağ ilçesine bağlı Kürecik bucağı yakınlarında uygun bir yer tespiti yapmışlardır. Belirlenen yer, 1960’larda Sovyetler Birliği hava sahasının gözetimi için bir radar üssüne ev sahipliği yapmıştı. Kürecik’te bu üssün kurulması için başlayan çalışmalar, Şubat 2012’de tamamlanmış ve ABD tarafından da denemeler yapıldıktan sonra faal hâle getirilmiştir. Kürecik radarı da dâhil, sistemin diğer bileşenlerinin komuta ve kontrolünün NATO Hava Komutanlığı tarafından Almanya’da bulunan Ramstein Üssü’nden yürütülmesi kararlaştırılmıştır.
Malatya ile Kürecik arası mesafe 60 km civarındadır. Kürecik’in rakımı 1800 metredir. 2012 yılında NATO tarafından balistik füze saldırılarına karşı erken uyarı radarı olarak kullanılmak üzere kurulmuştur. Kürecik Radar Üssü (Kürecik Radar Station), askerî bir tesistir. Radar sisteminin kurulumu ABD askerî personeli tarafından gerçekleştirilmiştir. Radar istasyonunun kontrolü, Avrupa Aşamalı Adaptif Yaklaşımı (EPAA, European Phased Adaptive Approach) çerçevesinde NATO Komutanlığına devredilmiştir.[5] Radarın komuta merkezi Kürecik’in doğusunda Diyarbakır’daki 8. Jet Hava Üssü’nde konuşludur.
Kürecik’in Önemi
Kürecik’teki radar ve konumu ABD, özellikle de İsrail için hayati önemi haizdir. Çünkü Kürecik sadece İran’ı gözetlemiyor, aynı zamanda Kafkasları ve Rusya’yı da görüş kapsam alanı içine alıyor. Böylece ABD, dolayısıyla Siyonist İsrail, bu bölgede olup bitenleri aynı anda öğrenme ve istihbari bilgeleri alma imkânına sahip olmuştur. Ayrıca bu radar, Rusya veya İran’dan atılacak balistik füzeleri tespit ve takip ederek elde ettiği bilgileri, füzeleri imha edecek Polonya ve Romanya konuşlu sisteme ve denizde bulunan özellikli ABD gemilerine iletecek özelliğe sahiptir.
Kürecik’in İran-Türkiye sınırına olan uzaklığı yaklaşık 700 km’dir (430 mil). Koruma ve iç güvenlik için radar istasyonunda yaklaşık 50 ABD askeri görevlendirilmiştir.
İran ile Siyonist İsrail arasındaki mesafe ise 1300 km’dir. İran’ın 1300 km menzilli Şahab-3 füzesinin muhtemel rotası üzerinde önleyici füzelerin atılacağı, Şahab-3 fırlatılır fırlatılmaz Kürecik füze kalkanı tarafından fark edilecek, İsrail’e düşeceği koordinatlar hesap edilerek o alanda bulunan İsrail vatandaşlarının ikazı için kritik bir zaman dilimi kazanılacaktır. 1300 km menzilli Şahab-3’ün 10 dakika içinde hedefi bulabileceği değerlendirilirse sığınaklara kaçış için 9-10 dakikaları olacak ki bu, harp koşullarında son derece önemli bir zaman dilimidir. Ayrıca İsrail ve müttefiklerinin önleyici füzelerinin bulunduğu bataryalar hazırlanacak ve alarm verilecektir. Malatya’da yer alan radarın görevi, İsrail’e vereceği bu kritik bilgi ile sınırlıdır.[6]
Kürecik’teki radarın benzeri hem Siyonist İsrail’de hem de Katar’da bulunmaktadır. Ancak bu iki radar, füzenin atılmasından belirli bir süre sonra algılama kapasitesine sahiptir. Oysa Kürecik’teki radar, atılacak füzeyi hemen algılama kapasitesine sahip olduğu için Katar ve İsrail’deki radardan daha fonksiyoneldir. Bu nedenle de Kürecik’teki radar üssü, Siyonist İsrail için hayati önemi haizdir.
Türkiye’nin Radardaki Fonksiyonu
Kürecik Üssü’nün önemi, İran ve çevresinde bulunan ülkelerin, işgalci İsrail’e karşı herhangi bir hava tehdidine karşı savunma görevi görüyor olmasıdır. Oysa üssün gerçek kurulma amacı, Türkiye’nin de savunmasına destek olmasıydı. Ancak çeşitli savunma ve güvenlik uzmanlarının da ifade ettiği gibi bu üssün Türkiye’ye hiçbir faydasının olmadığı, tam tersine güvenliğini tehlikeye soktuğu yönündedir. Millî Gazete’ye Kürecik Üssü’nü yorumlayan güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, “Yarın veya bir gün menfaatler ters düştüğünde Kürecik bize karşı kullanılır mı derseniz bu, kaçınılmaz bir gerçek olarak da gözler önünde duruyor.” demiştir.[7]
Bu nedenledir ki bu üs, Türkiye’de kurulduğundan beri uzun tartışmalara neden olmuştur. Bu tartışmaların nedeni, bu üssün Türkiye’ye hiçbir faydası olmadığı gibi komşu ülke İran ve Rusya ile ilişkilerin bozulmasına neden olmasıydı. Nitekim çok kısa bir süre sonra bu üssün asıl kurulma amacının İran ve Rusya’nın içini ABD ve Siyonist İsrail menfaatine gözetlemektir. Bu nedenle de üssün kurulma aşamasında hem İran’dan hem de Rusya’dan -haklı olarak- sert eleştiriler gelmişti. Türkiye’deki tartışmaların bir başka nedeni de İran ile Siyonist İsrail arasında çıkacak bir savaşta İran tarafından hedef alınacak ilk yerlerden birisi de bu üssün bulunduğu bölge olmasıdır. Çünkü İran, haklı olarak, Siyonist İsrail’in Kürecik Üssü’nden alacağı bilgiler sayesinde İran’a saldıracak ya da İran’dan gelen füzeleri engelleyebilecek imkânı olduğunu düşünüyor.
Türkiye, neden böyle bir tehlikeyi göze almıştır, bunu yeterince ve halkı da ikna edecek tarzda açıklamış da değildir. Askerî vesayetin -güya- bittiği iddia edilen bir dönemde, ben yaptım oldu, tarzında bir anlayışla ABD’ye ve ABD’deki Siyonist lobilere yaranmanın dışında, ülke halkına tehlikeden başka bir şey getirmeyen böyle bir karar nasıl alınmıştır, hâlâ anlaşılabilmiş değildir. Üstelik TSK personeline ve siyasilere bu çok gizli üsse giriş izni de verilmemektedir. Bu tür haberler basında sıkça gündeme getirilmiş olmasına rağmen, doğru ya da yanlış olduğuna dair ciddi, makul bir cevap da verilmemiştir. CNN Türk’te bir programa katılan Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran, Türkiye’den hiç kimsenin girmesine izin verilmediği üsse girmek için Amerikan Ordusuna başvurduğunu şöyle anlatmıştır: “Dedim ki ben şu işi bir de Amerikalılara danışayım. Olay yeri Malatya, yani bizim memleket, niye ABD’ye danışıyorsun? ABD Savunma Bakanlığına kısa bir dilekçe yazdım. 2 gün sonra cevap geldi:
“Ezgi Başaran, Amerikan ordusuna olan ilginizden dolayı öncelikle teşekkür ederim. Maalesef sözünü ettiğiniz bölgeye ziyaretçi kabul etmiyoruz. İleride bu konudaki politikamız değişirse diye talebinizi bir dosyada bekleteceğim. Çalışmalarınızda bol şans dilerim. Saygılar, Bob Close.”[8]
TBMM’de konuşulmadı mı sorusu üzerine de Ezgi Başaran, “Bugüne kadar toplam 7 dakika konuşulmuş Kürecik. Tanzanya ile ticaret 40 dakika konuşuluyor, diyor Veli Ağababa. Sadece o, 7 dakika konuşmuş. 1 Mart tezkeresi sonrasında yapılmış en büyük stratejik ortaklık, diyor Amerikalılar. Neyse ki aramız düzeldi Türkiye ile diyor. Ama biz ne olduğunu bilemiyoruz.”[9]
CHP genel başkan yardımcısı Veli Ağbaba da 7 Mayıs 2012’de milletvekili sıfatıyla Kürecik’e ziyaret izni için dilekçesini ABD Savunma Bakanlığına iletmek üzere Türkiye Dışişleri Bakanlığına vermiştir. Veli Ağbaba, “Defalarca milletvekili olarak başvurmamıza rağmen, Kürecik’e giremedik” demiştir.[10]
CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk ise Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevaplaması için TBMM Başkanlığına verdiği yazılı soru önergesinde konuyu Bakan’a sormuştur.
Milletvekili Öztürk, yazılı soru önergesinde ‘Kürecik Radar İstasyonu’na İsrailli personel atanmış mıdır? Atanmışsa kim ve hangi merci buna izin vermiştir? Eğer izin verilmişse izin verme işleminin yasal dayanağı nedir, hangi yasa hükmüne göre işlem yapılmıştır? Sorularını 16 Nisan 2012 tarihinde Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a yazılı soru önergesi şeklinde yöneltmiştir. O dönemlerde NATO radar üssünde 3 İsrailli askerin de görevlendirileceği söylentileri kentte gerginliğe de neden olmuştur. Radar sisteminin çalışmasında bu 3 askerin kilit rol oynayacakları da gelen iddialar arasında yer almıştır.
Bu radar üssü sadece İran ve Rusya’ya karşı kullanılmıyor, aynı zamanda Türkiye’ye karşı da kullanılmaktadır. Nitekim bu tehlikeli durum, Doğu Akdeniz’de 2018’de yapılan bir tatbikat esnasında ortaya çıkmıştır. Senaryoya göre hazırlanan planda ifadeler şöyle: Kıbrıs Rum Kesimi-İsrail, ortak doğal gaz arama platformu, “düşman kuvvet” diye nitelenen Türk Hava Kuvvetleri uçaklarının saldırısına uğruyor. Bu saldırıyı defetmek için Kürecik’teki füze kalkanı devreye sokuluyor. Radar, Türk jetlerini izliyor ve ABD gemisindeki füzeler Türk uçaklarını vuruyor. Kendi topraklarında kurulu olan radar üssü, Türk Hava Kuvvetlerine büyük bir tehlike oluşturmaktadır.[11]
Zaten Kürecik’te kurulu bu radar üssü, Türkiye’ye yönelebilecek bir tehdidi engellemeye yönelik kurulmamıştır. Çünkü Malatya’daki bu üssün Türkiye’ye faydalı olabilmesi için, karşı füze bataryasının, THAAD özellikte olması gerekmektedir.[12]
Kısacası Türkiye’yi yönetenler; İsrail’in İran’a, İran’ın da İsrail’e muhtemel füze saldırısı karşısında Türkiye’yi kalkan hâline getirerek sadece Malatya halkını değil, bütünüyle bölgeyi ateşin içine atmış olduklarının farkında değiller. Böyle bir kararı aldıklarından dolayı memnun olduklarını söyleyen dönemin cumhurbaşkanı ve yöneticileri böyle bir tehlikeyi, neyin karşılığında göze almışlardır, anlayabilmek mümkün değildir. Ne yazık ki bu ülke, ABD’ye güvenmenin bedelini 1950’lerden beri halktan ziyade kendi menfaatlerini düşünen, feraset sahibi olmayan yöneticiler nedeniyle ödemektedir. Maalesef bugün de ödemeye devam etmektedir. Çünkü bugünkü yöneticiler de Türkiye’de hatta bütünüyle bölgede gittikçe artan terörün arkasındaki gücün ABD olduğunu anlayabilmiş değillerdir. Suriye’de, ABD’ye basiretsizce güvenmenin bedeli, kendi deyimleriyle yeni bir ‘teröristan’ devletçiği olmuştur. Suriye’de petrol sahalarının yüzde 70’inden fazlasını işgal eden ABD destekli terör örgütü, Suriye halkının hakkı olan petrolü satarak kazandığı 2.5-3 milyar dolarlık paranın bir kısmını ABD, CIA’nın bölgedeki örtülü terör faaliyetlerinde, PKK ise Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerinde kullanmaktadır. Bunu yapan, Türkiye’yi 1950’lerden beri iliklerine kadar sömüren ve halen stratejik müttefik olarak değerlendirilen ABD’dir. Oysa ABD stratejik müttefik de değil, dost da değil, PKK’dan da IŞİD’den de daha tehlikeli bir terör devletidir. Böyle görülüp değerlendirilmediği ve buna uygun politikalar da üretilmediği zaman, Türkiye’nin bu terör devletinden daha çok çekeceği vardır. ABD’nin amacı Türkiye’yi, Suriye ve Irak gibi bölerek, parçalayarak kendi egemenliğini devam ettirmektir.
İran’ın Nisan Saldırısında Kürecik’in Rolü
Baştan beri söylemeye çalıştığımız, Kürecik’in Siyonist İsrail’i korumak için kurulduğudur. Sözlerimizin doğruluğu, İran’ın 13 Nisan 2024’te Siyonist İsrail’e saldırısında ispatlanmıştır. Çünkü İran’dan, İsrail’e yapılacak bir saldırıyı engellemenin tek yolu Kürecik Radar Üssü’nden alınacak bilgiye bağlıdır. Zaten bu üssün İsrail’i korumaya dönük kurulduğu iktidar yanlısı Yeni Şafak’ta da çok açık olarak belirtilmiştir. Nitekim adı geçen gazetenin 21 Mayıs 2021’de attığı başlık “Kürecik katile kapatılsın: İsrail’i kör edelim.” şeklindeydi. Bu başlığın altında ise Türkiye, Kürecik Radar Üssü’ne dair projeyi onayladığında sadece NATO kullanımını şart koşmuş ancak bu şarta rağmen bu üssün İsrail’e koruma sağlamakta kullanıldığı belirtilmiştir. Kürecik Üssü’nün, İsrail’i balistik füze saldırısından koruyan en önemli üs konumunda olduğunu ve bu üssün en çok İsrail’e hizmet ettiğini ayrıca belirtmiştir.
Aslında ABD ile Siyonist İsrail’in menfaatleri aynıdır. Kim, kimi idare ediyor? Bazen karışıklık olsa da birbirlerini korumaları ve kollamaları asla değişmez. Çünkü ABD, Siyonist İsrail olmadan Orta Doğu’daki menfaatlerini koruyamaz. ABD’nin bunak başkanı Biden, İsrail olmasaydı yeni bir İsrail kurardım sözünü boşuna söylememişti. Bu nedenledir ki Siyonist İsrail, NATO üyesi olmamasına rağmen, NATO’nun bütün imkânlarından bir üye kadar hatta daha fazlasıyla istifade etmektedir. Zaten aksi düşünülemez. Dolayısıyla ABD, Kürecik kanalıyla elde edilen bilgileri ırkçı İsrail’e vermez şeklindeki iddialar, bölgede emperyal amaçlarını sürdürmek zorunda olan ABD’yi tanımamak anlamına gelir. Kaldı ki İsrail ile ABD arasında balistik savunma konusunda özel anlaşma imzalanmıştır. Hatta ABD’nin bu bilgileri sadece İsrail’le değil, aynı zamanda Körfez ülkeleri ile de paylaştığına dair iddialar vardır. Asıl patron ABD olduğuna göre, istediği bilgiyi, istediği ülkelerle paylaşma hakkını da kendinde görmektedir. Çünkü NATO, ABD’ye bağımlı ve ABD’nin tetikçi gücü olarak isteği doğrultusunda faaliyet göstermektedir. NATO sözleşmesinin 5’inci maddesi ya da diğer maddelerinin ABD nezdinde hiçbir önemi yoktur. Hani bir şarkıda geçen “Ben sizin babanızım (patronunuzum)/ Ben ne dersem o olur” sözleri, ABD ile NATO ilişkileri açısından aynıyla vaki olmaktadır.
Emekli Deniz Kurmay Albayı Halil Özsaraç, İran tarafından atılan balistik füzelerin nasıl imha edildiğine ilişkin şu bilgileri vermektedir: 13 Nisan 2024’te İran’ın, İsrail’e yaptığı misillemede, 110 adet balistik füze atıldığı ve bunlardan sadece birkaç tanesinin, İsrail topraklarına düştüğü basına yansımıştır. Peki, terminal safhada durdurulması imkânsız olan, en az 100 İran balistik füzesini kim imha etti? Balistik füzeler, atmosferin dışında imha edilebildiklerine ve atmosfer dışına balistik füze önleyici füze atma yeteneği İsrail’de olmayıp ABD’de olduğuna göre, en az 100 İran balistik füzesinin Doğu Akdeniz, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde görev yapan 10-15 kadar Aegis sistemli ABD muhribi dışında kim imha etmiş olabilir?
Cevap: Hiç kimse…
İsrail’e atılan füzelerden 100 kadarını atmosfer dışında imha eden ABD savaş gemilerine, SM-3 füzelerinin gereksinim duyduğu teşhis bilgilerinin kaynağı, Batı Asya’daki 4 ayrı AN/TPY-2 radarı, yani Türkiye’deki Kürecik, İsrail, Katar ve Suudi Arabistan’daki radarlar değilse neresidir?
Cevap: ABD’nin bu radarların dördünü birden kullanmasını engelleyecek hiçbir mekanizma yok! İşte bu yüzden, AK Parti hükûmetinin “Kürecik’teki radar bilgilerini İsrail ile paylaşmıyoruz.” beyanı, bana bir anlam ifade etmiyor. Basitçe anlatayım. Kürecik’teki radar bilgileri, SM-3 füzesi olmayan İsrail için değil, SM-3 füzeleri ile İsrail’i koruyan ve en az 100 İran füzesi düşürmüş olan NATO üyesi ABD ile paylaşılmıştır. Öyleyse Kürecik, İsrail ile bilgi paylaşmamış olsa bile İsrail için kullanılmıştır. Çok şükür; aklımız, fikrimiz yerinde ve kör değiliz. 13 Nisan 2024’te ABD, İsrail’i korumak için, Kürecik radarını tepe tepe kullandı. Kürecikli ABD’ye güvenen İsrail’in de 2011’den beri Filistin’de, Suriye’de, Lübnan’da yemediği halt kalmadı.[13]
Aydınlık gazetesi ile Millî Gazete konuyla ilgili aynı başlığı atmıştır. Nitekim Millî Gazete’nin 19 Nisan 2024’de attığı başlık şöyleydi: “İran’ın saldırısında Kürecik Radar Üssü kullanılmıştır.” Başlığın altında özetle şu bilgileri vermektedir: Türkiye, Gazze’de benzeri görülmeyecek tarzda soykırım işlenirken 6 ay sonra ticareti kısıtladığını açıklamış ama Türkiye’deki üsler Siyonist İsrail’e istihbari bilgi sağlamaya devam etmiş halen de etmektedir. Üstelik kısıldığı söylenen ticaret durdurulmamış, üçüncü ülkeler üzerinden yapılmaya devam edilmektedir. Ayrıca belki ticaret kadar önemli olan bir başka şey ise Gazze’de katliam gerçekleştiren tanklara, uçaklara ve zırhlı araçlara yakıt, Türkiye limanlarından gitmeye devam etmektedir. Üstelik binlerce masum insan katledildikten 6 ay sonra ticareti durdurduk, diye sanki büyük bir iş yapmış gibi açıklama yapanların, arkadan Yunanistan gibi üçüncü ülkeler üzerinden ticareti devam ettirmelerini[14] anlamlandıramasak da içimiz kan ağlayarak ‘yakışır’ demek durumunda kalıyoruz. Halkı kolaylıkla kandırmayı becerenler, acaba katledilen binlerce masum bebek hangi suçtan dolayı öldürüldü, (81/9) sorusuna ne cevap vereceklerdir? Masum bebeklerin kanları bulaşmış o dolarlarla çocuklarını beslerlerken yüzleri hiç mi kızarmayacak? Bilinmelidir ki “zerre miskal hayrın da şerrin de sorulacağı gün” (99/7-8) çok yakındır.
Başından beri izah ettiğimiz gibi, Kürecik’in Türkiye’ye faydası değil, zararı vardır. Nitekim Türkiye, Kürecik Üssü dolayısıyla hem İran hem de Rusya ile ilgili elde edilen bilgiler, Siyonist İsrail’e aktarıldığından zaman zaman sıkıntılar yaşamıştır. Ama yetkililer her defasında da Kürecik’ten Siyonist İsrail’e bilgi gitmiyor yalanlarına sarılmışlardır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının daha yeni yaptığı açıklamada, “Malatya’da yer alan Kürecik Radar Üssü, tamamen ulusal güvenliğimiz gereği kurulmuş olup NATO müttefiki ülkelerin halklarının, topraklarının ve kuvvetlerinin korunmasını amaçlamaktadır. Bu radar sisteminden elde edilen bilgiler, NATO’nun mevcut prosedürleri çerçevesinde müttefiklerle ittifakın savunmasına yönelik paylaşılmakta ve kullanılmaktadır. Radar bilgilerinin İsrail gibi NATO müttefiki olmayan ülkelerle paylaşımı söz konusu değildir.” yalanına sarılmıştır. Nasıl ki ticaret yapmıyoruz, yalanı 6 ay sonra ortaya çıkmışsa bu yalan da çok geçmeden er ya da geç ortaya çıkacaktır.
Benzer, başka bir yalanı da konuyla ilgili bir soru üzerine Millî Savunma Bakanlığı (MSB) söylemiştir.[15]
ABD, bölge için, özellikle de Türkiye için gittikçe ve artarak tehdit olmayı sürdürmektedir. PKK/YPG ya da adı her ne ise bir terör örgütüne seçim yaptırarak yeni bir terör devleti konumuna getirmiştir. Seçimler şimdilik ertelendiyse de olmayacak ve ABD de bundan vazgeçecek değildir. ABD, dün olduğu gibi bugün de Türkiye için PKK’dan da IŞİD’den de daha tehlikeli konumunu sürdürmektedir. Dolayısıyla bölgedeki terörün asıl kaynağı ABD’dir. ABD bu topraklardan sökülüp atılmadan terörün kökü de kazınmış olmaz. Türkiye’nin hâlâ stratejik müttefik olarak değerlendirdiği ABD, Türkiye’nin altını oymaktadır.
Sonuç olarak:
Halen Gazze ve Filistin’in çeşitli yerlerinde soykırım devam ederken Türkiye’nin;
1- Siyonist İsrail ile diplomatik ilişkilerini devam ettiriyor olması,
2- Gazze’de katliam gerçekleştiren tanklara, uçaklara, zırhlı araçlara yakıtın Türkiye limanlarından gönderilmesi,
3- Türkiye’den Siyonist İsrail’e savaşmak için giden 4 bin olduğu söylenen çifte vatandaş Siyonist katil ile ilgili hiçbir karar alınmaması,
4- Siyonist İsrail’e koruma sağlayan, istihbari bilgi aktaran Kürecik Radar Üssü’nün kapatılmaması,
5- Durdurulduğu söylenen ticaretin Yunanistan gibi üçüncü ülkeler üzerinden devam ettirilmesi,
Vebal olarak Türkiye yetkililerine yeter!
Bunlar olup biterken hâlâ sert konuşmanın, diplomatik temaslarda bulunmanın hiçbir anlamı yoktur.
Dipnotlar
[1] ABD’nin basına yansıyan üsleri için bkz; https://iktibasdergisi.com/2021/06/19/turkiyede-kac-abd-ussu-bulunuyor/; bu üslerden birisi de Diyarbakır’da kurulu 8. Ana Jet Hava Üssüdür. Bu üssün İncirlik kadar önemli olduğu aynı zamanda da Gladyo’nun üssü olarak da faaliyet gösterdiği belirtilmiştir. Bu üste yapılan faaliyetlerin kontrol edilemeyeceğini vurgulayan Emekli Tümg. Beyazıt Karataş, “Bu üsten hareket eden uçak ve helikopterler uçuş planları dolduruyor ve Türk yetkililere veriyor. Ancak gittiği yerde hangi operasyonu yaptığını Türkiye’nin bilmesi mümkün değil. Örneğin Suriye’ye göreve gidip, orada PKK’ya yardım edebilir veya orada önemli bir PKK’lıyı alıp, başka bir yere götürebilir. Zaten ABD’nin Suriye’de PKK verdiği destek ortada” diye konuştu. Bkz; https://www.aydinlik.com.tr/haber/diyarbakir-ussu-hayati-oneme-sahip-2355
[2] Daha geniş bilgi için bkz; Ali Kaçar, Zirvedeki Mankurtlar, Genç Birikim Yayınları, 4. Bsk. Ocak 2023, Ankara, s.126 vd.
[3] Zirveye katılan dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Bu savunma sistemi balistik füzelere karşı alınıyor. Şu ülke, bu ülke değil. Kimde varsa, kimde olacaksa ve bu savunma sistemi üye ülkelerin tamamını, herkesi koruyacak şekilde ve bütün bunların masraflarına da herkesin ortak şekilde iştirak edeceği biçimde… Bunlar, ilkesel meselelerdir. Zaten kabul edilen dünkü karar da bu ilkeler. Bunun dışında başka bir şey değil. Dolayısıyla bu konularda arzu ettiğimiz çerçeve içerisinde bir karar çıktı. Bundan da memnuniyet duyuyoruz” demiştir. Bkz; http://www.abdullahgul.gen.tr/sayfa/ziyaretler/nato-zirvesi-2010/
[4] Kamuoyuna, NATO Füze Savunma Sistemi kapsamında diye duyurulduğu halde bu zaptın neden ABD’yle imzalandığı, içeriğinde neler olduğu soruları hala cevapsız. Ancak Amerikan askerlerinin kalıcı konaklamasına imkân veren imar değişikliği çalışmaları yapılmış. Bu anlaşmayı, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone tarafından imzalamıştır. Bkz; https://www.aksam.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/yuce-meclisten-pentagona-kurecik-arzuhali-6533y/haber-195912
[5]https://www.ntv.com.tr/turkiye/kurecik-radar-ussu-nerede-ne-zaman-kimin-tarafindan-kuruldu,rt_W80HitUWdMg1GwZrF-Q
[6] Teknik özelliklerini daha geniş öğrenmek için, bkz; https://21yyte.org/tr/merkezler/teknik-analiz-malatya-kurecikte-bulunan-radarin-gorevi-nedir
[7] https://www.milligazete.com.tr/haber/1649418/unutulan-tehlike-kurecik
[8] Ezgi Başaran dilekçesi: “Ben Radikal gazetesinden Ezgi Başaran. Malatya Kürecik’e yeni konuşlanan NATO kalkanıyla ilgili bir makale yazıyorum. Bu nedenle tesisi ziyaret etmek istiyordum ama ana muhalefet partisinden vekillerin bir türlü izin alamadığını öğrendim. Ne Türkiye ordusu, ne Dışişleri Bakanlığı ne de Milli Savunma Bakanlığı böyle bir izin vermek konusunda yetkili olduklarını söylemiş. Malatya’daki NATO kalkanını ziyaret etmek için izin alınması gereken merci ABD Savunma Bakanlığı mıdır? Eğer öyleyse bana ne yapmam gerektiği konusunda bilgi verebilir misiniz?” şeklindedir.
[9] https://www.demokrathaber.org/ezgi-basaran-i-love-us-army
[10] https://www.9og.org/kurecik-radari-kadar-onemli/
[11] https://www.milligazete.com.tr/haber/1649418/unutulan-tehlike-kurecik
[12] https://www.9og.org/kurecik-radari-kadar-onemli/
[13] https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/emekli-deniz-kurmay-albay-halil-ozsarac-inceledi-kurecikin-son-kullanma-tarihi-geliyor-iste-kurecik-israili-boyle-koruyor-468755
[14] Ankara’nın Mayıs ayında Tel Aviv ile doğrudan ticareti durdurma kararına rağmen, Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret Yunanistan gibi üçüncü ülkeler üzerinden devam ediyor açıklaması için bkz; https://serbestiyet.com/haberler/israile-ihracat-yapan-turkler-konustu-turkiyeden-israile-ticaret-yunanistan-uzerinden-suruyor-171393/
[15] https://www.odatv.com/guncel/kurecik-radar-ussu-nerede-kurecik-radar-ussu-kimin-israile-bilgi-verdi-mi-120039310; https://www.milligazete.com.tr/haber/19916197/israilin-guvenligi-turkiyeden-saglaniyor
Ali Kaçar / Genç Birikim Ağustos Sayısı