Yeni bir dünya düzenine doğru hızla yol alıyoruz. Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek geçenlerde yaptığı bir açıklamada karbon izi için vergi alınmasından bahsetti. Kuşkusuz bu açıklama tesadüfi bir açıklama değildi. Küresel güçlerin Paris iklim anlaşması gereği gelişmekte olan ülkelere dayattığı ya da dayatacağı yeni bir maliyet yükleme vergilendirme projesiydi. Küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan iklim krizine sebep olarak hayvanlardaki gaz salınımı dillendirilmişti. Bu düşüncenin toplumlar nezdinde kabul görmesini sağlamak için toplumca sevilen bir takım insanlar da mevzuya teşne olmuşlardı. Güya hayvanlardan çıkan gazlar tabiatı kirleterek iklim krizlerinin en önemli sebebi oluyordu. Bunun için büyükbaş hayvancılığın sınırlandırılması tartışılmaktaydı.
Gerçekten bir küresel ısınma var mı yoksa küresel ısınma fikrine inandırılmak istenen bir dünya mı var! Sorgulanması gerekmektedir. Eğer bir gaz salınımı varsa o gaz salınımını da en fazla ortaya çıkaran şey deniz ve hava yolu taşımacılığı ile fabrika bacalarından çıkan zehirli gazlardır. Buna ilaveten yanlış şehirleşme sonucu ve maden arama adı altında doğanın tahribatı ve ekili alanlarda bolca kimyasal ürünlerin kullanılarak toprağın zehirlenmesi sonucu havaya karışan gazlardır.
Elbette bütün bunlar sümenaltı edilerek küreselcilerin oluşturmaya gayret ettiği yeni dünya düzenine destek verecek öğretiler pazarlanmaktadır. Önce halklar iklim krizine inandırılacak ve ardından sentetik gıdaların piyasaya arzı gerçekleşecek ve ayrıca küreselciler dünyanın tüm halklarından karbon izi vergisi alarak daha da semizleşecekler. Dünya nüfusunun beşyüz milyona düşürülme projesi zaten alenen dillendirilmektedir. Bunu başarabilmenin yolu sentetik gıdaların bir takım krizlerin varmış gibi gösterilerek buna bağlı olarak ulus devletlere dayatılan anlaşmalarla piyasaya arzını mümkün kılmaktır. Böylece sentetik gıdalarla insanlar tabii olandan gayri tabii bir hayata geçeceklerdir. Beslenme biçimi kişinin sağlık başta olmak üzere zihni melekesini de direk etkileyen bir konudur. Atalarımızın dediği gibi “testide ne varsa dışına o sızar” eğer vücuda doğal Allah’ın ifadesiyle temiz olan ürünler girerse bu ürünler hem sağlıklı kalmaya hem de sağlıklı düşünmeye sebep olur. Ama Küreselciler insanların hem sağlık sektörüne bağımlı yaşamalarını hem de düşünme melekelerinin dumura uğramasını arzu etmektedirler.
Bu ülkede de küreselcilerin temsilcileri karbon ayak izi vergisini dillendirerek artık sağlıklı, doğal ürünlerin maliyetlerinin artacağını işaret etmektedirler. Gördükleri nerdeyse herşeyi vergilendirme telaşına düşenler efendilerini vergilendirmek yerine kırbacı yine fakir halka vurmaktadırlar. Boğaz tokluğuna dahi güç yetiremeyen insanları daha da sıkboğaz durumuna sokma yarışındadırlar. Artık insanlar gerçek bal yerine glikoz şurubu, doğal et yerine sentetik et, doğal süt yerine sentetik süt ve sentetik peynirler tercih etmek zorunda kalacaklardır. Doğal olan herhangi bir şey nerdeyse müzelik bir malzeme olarak saklanır hale gelecektir. Korona sürecinde olduğu gibi insanlara sağlık tanrısı ile hükmetmek küreselcilerin elinde bir koz olarak tutmak istedikleri yegane şeydir. Buna giderek geçim tanrısı da eklenmektedir. Zira insanlar geçinmek ve yaşamak arasında sıkıştırılarak başkaca şeyleri düşünemez hale sokulmaktadırlar.
Artık her şey kontrol edilebilir bir sistemin içinde yapılmaya zorlanmaktadır. Mesela bir market temmuz ayının 24’ünden itibaren nakit para ile alışverişi hijyen bahanesiyle kaldıracağını duyurmuştur. Muhtemeldir ki nakit harcama olayı uzun ya da kısa vadede bir çok alanda kaldırılacaktır. İnsanların kontrol edilebilmesinin farklı bir versiyonu olarak bu da hayatımıza zorla sokulacak gibi durmaktadır. Artık insanların neye, ne kadar para harcadıkları kayıt altına alınacağı gibi gelirleri de bu yolla tesbit edilebilecektir ve ona göre vergilendirme daha rahat yapılabilecektir. Bu, bir insanın alışkanlıkları, yaşama düzeyi, biçimi, beğenileri, düşünce eğilimi gibi vs. tüm özellikleri hakkında sisteme veri olarak işlenmesi anlamına da gelmektedir.
İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte kontrol altına alınan ve aynı zamanda algoritmalarla yönlendirilen insanlar tecavüzcüsüne aşık bir ruh haliyle istenilen insan tipi olmak için koşar adımlarla kasaplarına teslim olma yarışındadırlar. Toplumlar giderek daha bir kuşatma altına alınmaktadır. Müslümanlar bu kuşatılmanın öncelikle farkına varmalı ve bu kuşatmayı kıracak alternatifler üzerinde düşünmelidirler. Bunun yolu birlikte düşünmek, birlikte kaygı etmek ve küfre ve küfrün kirliliklerine karşı birlikte saf tutmayı becermeleri gerekmektedir.