Aile sınıflamaları sosyolojide meşhur. Pederşahi aile, anaerkil aile, çekirdek aile… Bunlar aileyi açıklamak için sosyolojinin kullandığı sınıflamalar. Çoğunlukla da değişmez kabul ediliyor. Oysa sadece bir sınıflama. Kullanışlı olduğu ölçüde geçerli. Topluma 19. yüzyıldan bakarak ve de batıdan bakarak geliştirmiş. Toplumlar değiştikçe ve sosyologlar farklı yerlerden baktıkça farklı sınıflamalar her zaman mümkün. Toplumun farklı, değişken ve çeşitlilik arz eden özelliklerine göre neden farklı sınıflamalar olmasın ki?
Ben de Türkiye’nin farklılaşan aile yapısında bugün üç aile biçimini görüyorum: Köle baba ailesi, köle kadın ailesi ve bey çocuk ailesi. Elbette bu sınıflama nispidir. Ancak belli bir realiteye de karşılık geliyor. Köle baba ailesi, babanın köle olduğu ailedir. Baba zahiren babadır. Otoritesini tamamen kaybetmiş. Hiyerarşi de eşit konuma çekilmiş. Ancak geçimde ve sorumluluklarda hala öndedir. Evin geçimi ondan beklenir. Borçları o ödesin istenir. Ev alsın, yazlık alsın, tatile götürsün. Özel okullara göndersin. Kolejler ve üniversiteler. Baba, büyük bir yükün altındadır. Sorumluluğu çok büyüktür. Tek yönlü bir ilişkidir bu. Sadece sorumluluklar üzerinden algılanır. Erkek baba, burada resmen köledir. Hiçbir hakkı yoktur. Çocuklardan ev içi hizmet beklemek, ev dışı destek istemek yoktur. Çocuk ya da hatun hizmetçi mi canım?
Suyu kendisi kalkıp alsın! Eşitlik var! Eşitlik burada tamamen babanın aleyhine çalışır.
Köle baba ailesinde babalar kendini alkolizme vurur, firari hale gelir, rüşvetçi olur. Çevredeki erkekleri evlenmekten korkutur. Onlara kötü örnek olur. Başka bir tutuma da yönelir baba. Pasif, içe dönük, sadece ailedekilerin isteklerini karşılamaya koşan ve birkaç işte çalışmak için koşup durur.
Köle kadın ailesi, kadının kendi şahsi iradesini yok ederek bütünüyle evdekilerin isteklerine adaması. Evde herkes ondan sorumluluk bekler. Yemek yapsın, etrafı temizlesin, Pazar yapsın, çamaşırlarla ilgilensin. Kocasıyla yakından ilgilensin, her zaman artistler gibi süslü olsun ona. Televizyon veya dizilerdeki model güzellere benzesin! Bunlar yetmez bazen. Aynı zamanda 12 saat ev dışı işinde de koştursun. Anne hep sorumluluklarla tanımlanır. Çocuklarına ve kocasına karşı sadece sorumluluklarıyla tanımlanır. Çocuklar odalarını bile toplamaz, okula ve üniversiteye okumaya giderler. Ev içi işlerle ilgilenmezler. Onlar “iş kadını” olacak. Anne evde olmayınca dışardan yemek söylerler. Tabii yine anne ya da babanın parasıyla… Kadın burada geleneksel kadın ve modern kadın sorumluluklarını beraber yükler. Sırtı kamburlaşır bunlardan.
Bey çocuk ailesi, çocuğun bey olduğu ailedir. Çocuklar sadece okullara gider. Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite. İki yaşından başlar 25 yaşlarında bitirirler. Bebeklikten çocukluğa oradan da gençliğe kadar her zaman beydir çocuklar. Anne ve baba ona hizmet etmek için vardırlar. Tek görevleri onların peşinde koşmaktır. Okula götürüp getirirler, sırtlarında taşırlar. Her zaman onlara para bulurlar. Ceplerinde para olmaz ama yine de onlara para verilir. Çocuklar bütün bunları hakları olarak görür. “Beni doğurmasaydınız. Madem ki doğurdunuz bakacaksınız!” Hem tehdit hem de emir içeren bir dilleri var. Bir bey gibi konuşur ve davranırlar. Bir de “bak ben alkolik değilim, eroin kullanmıyorum” gibi daha kötü alışkanlıklarla yanlış tutumlarına katlanılmasını isterler. Hayatları okullarda, kafelerde geçer. Elbette bir de cep telefonlarında. Baba ve anne otorite değildir. Otorite artistlerdir, şarkıcılardır, modacılardır. Onlara öykünürler, onlarla dünyaya bakarlar.
Bey çocuk ailesinde roller oldukça değişmiştir. Baba ve anne köle, çocuk ise beydir. Korkan anne-baba tehdit edenler ise çocuklar. Sürekli çalışıp duran ve koşan anne-babalar, keyfini süren ise çocuklar. Bey çocuk ailesinde çocukların evliliğini bile anne ve baba üstlenir. Ama seçecekleri eşlerde anne ve babanın zırnık etkisi yoktur. Baba ve anneye hak düşmez, sadece sorumluluk. Tek yönlü bey-köle ilişkisi bu. Bundan dolayı anne-baba emekli de olsa köleliğini sürdürürler. Borçlar ve haklar altında ezilirler.
Aileler sarsılır. Mutsuzluk yayılır. Aile içi şiddet ve boşanmalar artar. Bunları yaşayarak gören gençler de ne anne olmak ister ne de baba. Bilinçaltı dünyalarında anne ve babalarına yaşattıkları köle muamelesinin başlarına gelmesini istemezler. “Hayatımı yaşayacağım” derler. Çünkü köle baba, köle kadın ve bey çocuk ailelerinde aile, “hane-i saadet” değil. Bencilliği ve kaçmayı tercih eden çocukların aile dışında aradıkları hane-i saadet de beyhude.
Yeni Şafak / Ergün Yıldırım