17 Mayıs 2025 - Cumartesi
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Türkiye Siyaset

M. Gültekin: Tahta Saygı Duruşu

Küçüklükten yerleştirilir bize taht duyarlılığı. “Hayatta bir yerlere gelebilmek için çok çalışmak lazım” diye bir laf var bizde. O yer neresidir? Hepimiz bir tahtın üstüne yerleşmeye çağrılmıyor muyuz? Doktorun önlüğü, hakimin tokmağı, askerin rütbesi, rektörün cübbesi... Her biri kendince bir taht değil mi? Anne-babalar çocuklarını bu tahta sahip olmaya çağırmıyor mu?

Yazar: Venhar Haber
14 Aralık 2019
Kategori: Siyaset, Venhar Özel
0 0
0
Gültekin: Bizim Dikkatimiz Ne Zaman Başarı ve Güce Odaklandı?
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

Erol Büyükburç, yıllar önce katıldığı bir yarışma programında kendisine yeterince söz verilmemesine kızmış ve Behzat Uygur’a “Ben burada saksı değilim. Ben Erol Büyükburç’um. Ben Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından biriyim. Ben Türkiye’de Türk popunu ilk kuran adamım. En çok bana soracaksınız. En çok bana!” diye bağırmıştı.

Erol Büyükburç’un bu çıkışı Türk televizyon tarihine “saksı değilim” başlığıyla geçti. Bu tür durumlar için, “saksı” metaforunun dışında “eşekbaşı değilim”, “korkuluk değilim” gibi metaforlar da bulunur.

Büyükburç’un istediği saygıydı. Çünkü pop müziğini kuran adamdı o. Şahsına değil, Türk müziğine yaptığı katkılardan dolayı saygı duyulması gerekiyordu. Behzat Uygur’un yediği fırça, Büyükburç’un makamını yeterince takdir edememiş olmasındandı.

***

Bizde makam sahiplerinin kendilerini tutamayıp attıkları fırçalar için sık öne sürdükleri  gerekçelerden biridir bu: “Bana değil, makama saygılı ol!”

Aslında bu makama saygı meselesi, son zamanlarda yaşanan olaylar sebebiyle birkaç kişinin üstüne atılıp geçiştirilecek bir şey değil. Her tahta çıkanın “tahta saygı duruşu” istemesi boşuna değildir. Kabak birkaç kişinin başına patlamış olabilir ama, bu gerçekte bizim “taht ve saray” kültürüne sahip olmamızla ilgili bir şey.

Küçüklükten yerleştirilir bize taht duyarlılığı. “Hayatta bir yerlere gelebilmek için çok çalışmak lazım” diye bir laf var bizde. O yer neresidir? Hepimiz bir tahtın üstüne yerleşmeye çağrılmıyor muyuz? Doktorun önlüğü, hakimin tokmağı, askerin rütbesi, rektörün cübbesi… Her biri kendince bir taht değil mi? Anne-babalar çocuklarını bu tahta sahip olmaya çağırmıyor mu?

O taht için çalışıp çabalamıyor muyuz? Eğer bu taht bu kadar değerliyse, o tahta yerleştikten sonra, saygı istemek doğal değil mi?

Yeni memur olanların şakayla karışık söylediği bir şey vardır, “Düğmemi kopartmak 6 aydan başlar!” diye. Daha yenice atanmıştır ama iyi kötü bir tahta sahip olduğunun farkındadır.

***

Dediğim gibi, bu, birkaç kişinin üzerine atılıp, geçiştirilecek bir şey değil. Makam ve koltuk her daim önemli olmuştur bizde.

Çünkü taht bizim coğrafyamızda kolay elde edilen bir şey değildir. Uğruna neler feda edilmez, neler bozuk para gibi harcanmaz ki? İnsan bir şey için ne kadar çok şeyini feda ettiğiyse, o şey onun gözünde o kadar çok büyümez mi; efsunlu, kutsal bir şey haline gelmez mi?

Tahtın bekâsı için kardeş katlini bile mazur görebilen bir kültürle yetişmişsek, tahtın yanında insanın ne önemi kalır ki?

Kerbelâ vakasının ardında da bu yok mudur? Hz. Hüseyin’in suçu “makama saygısızlık”, “tahta itaatsizlik” değil midir? Kerbelâ’nın bize öğrettiği “Hüseyin’in başından geçilebileceği ama tahttan vazgeçilemeyeceği!” değil midir?

Taht ne denli yüksekteyse, uğruna feda edilecek şeyler de o kadar  artar. Uğruna feda ettiğimiz şeylerin sayısı arttıkça da, taht gözümüzde bir o kadar büyür, kutsallaşır. İnsan çok yatırım yaptığı şeyi önemsemez mi? Ona iki eliyle sarılmaz mı? Hele bir de onun için hayatını harcadıysa, kimliğinden ve kişiliğinden vazgeçtiyse, gözü daha bir kararmaz, “makama saygı” için ne gerekiyorsa onu yapmaz mı?

***

Makamlar ne kadar yüksekse, makam odaları o kadar büyük, makam sahipleri o kadar ulaşılmaz, o kadar dokunulmaz olur bizde.

“Makama saygı” gösterilmesi gerektiği daha makam odalarına girmeden hissettirilir. Binalar haşmetli, odalar heybetlidir. Makam’a hemen giremezsin. Önce bir bekleme odasına alınırsın. Oradan geçtikten sonra bir sekreterin odasında beklersin. Eğer şansın var da makam odasına girebilirsen, ilk dikkatini çekecek olan şey, giriş kapısıyla makam masasının arasındaki uzaklıktır. Oraya ulaşmak için epeyce bir yürümen gerekecektir: “Dur bakalım hele! Odaya girebildin ama bana yaklaşmak için biraz daha gayret gerek!”

Masaya ulaştığında bu sefer masanın büyüklüğü dikkat çeker. Makamlar büyüdükçe masalar da büyür. Bu, makam sahibiyle arandaki mesafenin korunması anlamına gelir. Evet, yanına kadar gelmişsindir ama  -ki oraya kadar gelmek için bile ne badireler atlattığını biliyorsun- masa, onu öpüp sarılmana engel olur. Makam sahibiyle arana giren makam masası ancak parmaklarının ucuyla ona dokunabilmene izin verir. Makam odaları insanlara kendilerini “küçük” ve “yabancı” hissettirecek bir şekilde tasarlanmıştır. Her ayrıntı, “Haddini, hududunu bil, sen kimsin ki?” moduyla doldurur odayı. Mekânın da bir dili vardır.

***

Çok söylenir “Makamlar gelip geçicidir” diye. Ama bu doğru değildir. Makam bir defa geldi mi öyle kolay kolay geçmez bizde.

Taht sahipleri tahtını bıraktıktan sonra bile tahtlarıyla anılmaya devam ederler. Başbakanlığı bırakmış olanlara, “Sayın Başbakanım”, valiliği bırakmış olanlara, “Sayın Valim”, bakanlığı bırakmış olanlara “Sayın Bakanım” denir durulur. Bu, makamları bırakıp gidemediğimizdendir. Makamımıza, tahtımıza, koltuğumuza yapışık bir şekilde yaşarız. O artık hayatımızda olmasa bile, onunla anılmaya devam eder, onunla anılmaktan mutlu oluruz; üstüne bir defa oturmuş olmak yeterlidir.

***

Özetle, son günlerde birkaç kişinin üstünden yapılan “kifayetsiz muhterisler” türünden eleştiriler, acaba ne kadar derinlikli, ne kadar samimi?

Sosyal medyada kendisine yapılan küçük bir eleştiriyi, hatta bazen küçük bir soruyu bile kaldıramayıp, gönül rahatlığıyla “engelle” tuşuna basanlar; nemalandıkları makamları korumak için her türlü tutarsızlığı pişkince savunanlar, rektöre, valiye, belediye başkan yardımcısına yüklendikçe yükleniyor. Küçük de olsa bir tahta sahip olunca hemen “sen kimsin ki!” moduna geçenler, ahlaktan, erdemden filan bahsediyor. Makama saygısızlık ettiği için, “sandalye cezası”nı eleştirenler, iyi niyetli eleştirileri bile “saygısızlık” görüp kalemlerinden akan töhmetle cezalandırmadılar mı? Sorun daha derinde, daha yaygın ve pek çoğumuza bulaşmış durumda değil mi?

***

Kur’an yeryüzünde kimseye verilmemiş bir krallığın sahibi olan Hz. Süleyman’ın tahtıyla ilgili çok ilginç bir olayı anlatır. Süleyman bir gün tahtına bir cesedin bırakıldığını görür. Olay bu kadardır. Bu kadardır ama çok fazla şey anlatır. Hz. Süleyman bunun üzerine, ellerini açar yakarır: “Rabbim beni bağışla!” Tahttaki ceset olayıyla ilgili çok mürekkep dökülmüştür. Benim anlayabildiğim mesaj şudur:

“Dikkat et! Ahlakı, erdemi, adaleti, duası ve teslimiyeti olmayan bir güç, ruhsuz bir cesetten başka bir şey değildir.”

Cesede saygı duruşunun putlara saygı duruşundan ne farkı vardır?

Milli Gazete / Mücahit Gültekin 

Etiketler: Mücahit Gültekin

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Düşmanı Kahretmenin Yolu

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yaşamak Yüklü Kelimeler

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

taşa yaz dalgalanmıyorsa su /suya oku kafa yarmıyorsa taş

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde
    15 Mayıs 2025
  • Mehmet Akif Koç, Cumartesi Günü İktibas’ta
    15 Mayıs 2025
  • “Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine
    13 Mayıs 2025
  • Biliyoruz, HAMAS’ın İşi Çok Zor!
    12 Mayıs 2025
  • Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet
    10 Mayıs 2025
  • İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?
    9 Mayıs 2025
  • Soyu Tükenmek Üzere Olan Gazze’nin Son Çocukları…
    8 Mayıs 2025
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

15 Mayıs 2025
Mehmet Akif Koç, Cumartesi Günü İktibas’ta

Mehmet Akif Koç, Cumartesi Günü İktibas’ta

15 Mayıs 2025
“Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine

“Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine

13 Mayıs 2025
Biliyoruz, HAMAS’ın İşi Çok Zor!

Biliyoruz, HAMAS’ın İşi Çok Zor!

12 Mayıs 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist