Türkiye’de her şeyin haber değeri taşıdığı ama İslam’ın haber değeri taşımadığını görüyoruz. Herkesin dilinden düşürmediği işsizlik, kadın cinayetleri, Fırat’ın doğusuna düzenlenecek operasyon, enflasyon rakamları ve yeni gelen zamlar… Ahiret bilincini kaybetmiş bir toplumun gelecek tahayyülleri de elinden uçup gitmiştir. Herkes her durumdan şikayetçi: Kimisi işsizlikten, kimisi piyasalardan, kimisi eşinden, kimisi de çalışma koşullarından… bu liste böylece uzayıp gidiyor. Peki bunca şikayet niçin yıllardır kanayan bir yara gibi hiç dinmiyor da yara giderek daha da derinleşiyor?
İnsanoğlu kendi sorununu çözmeye çalışırken sorunun en temeline inip işi orada halletmeyi arzu etmiyor. Biliyor ki eğer temele inmesi gerekirse işe öncelikle kendinden başlamalı. Hayata bakışını yeniden gözden geçirip salih bir birey olmanın mutlak zorunluluğunu görecektir. Yani o vakit İslam bu ülkede yalnızca bir haber değeri taşıyan konu olmanın da ötesinde yaşamı yeniden düzenleyen güçlü bir inanca dönüşecektir. Bu ülkeyi bırakın dünyada hangi meseleye el atacak olursak olalım karşımıza İslam’ın vadettiği çözümden başkası derde derman olmayacaktır.
Örneğin; Bu ülkede son zamanlarda sıkça gündem edilen kadın cinayetlerinin ardında ciddi bir sistem sorununun olduğunu görürüz. Henüz buluğ çağına dahi gelmemiş kız ve erkek çocukların olumsuz etkilenmelerinden dolayı yaşadıkları gayri meşru ilişkiyi onaylayacaksınız ama Allah’ın emri üzere yaşları onbeş-onaltı olan çocukların evlendirilmelerini aile olmalarını şiddetle cezalandıracaksınız. Dizi ve sinema filmleriyle evlilik dışı ilişkileri normalleştireceksiniz, eşcinselliği yasayla koruma altına alarak meşrulaştıracaksınız, kadını ekranların önünde cinsel bir objeye dönüştüreceksiniz, önemli olan aşktır diyerek kadın erkek bireylerin evli olsalar dahi yasak aşk yaşamalarını alkışlayacaksınız kısacası sadece diz kapağı ve göbeği arasında düşünebilen haz toplumu varedeceksiniz sonra niçin bu kadar cinayetler oluyor diye soracaksınız!
Türkiye’de genç nesli eğitim aracılığıyla kemalizm putuyla iğdiş edeceksiniz, özgürlük adı altında genç nesle her türlü aşırılığın önünü açacaksınız, bir çoğuna çocuklarınızı emanet etmeyi bırakın köpeğinizi dahi emanet edemeyeceklerinizi okullara öğretmen diye atayacaksınız vicdan ve merhametten yoksun bireylerin elinde dindar, ahlaklı bir nesil umut edeceksiniz. Uyuşturucuyu okullara kadar sokacaksınız sonra da şaşırıp “aa neden bu nesil böyle” diyeceksiniz! Hakikaten nerden çıkıyor bu acayip nesil!
Kapitalizmin temel mantığı fakirden alacaksın zengine vereceksindir. Böylelikle zengin daha zengin olurken fakir giderek fakirleşecektir. Sürekli zenginleri kollayan, koruyan yasalar çıkaracaksınız, enflasyonun tüm yükünü asgari ücretle çalışan işçilere ve memurlara yükleyeceksiniz. Toplumsal makası giderek açacak ve dar gelirlileri dilenci pozisyonuna düşürerek onları rencide edeceksiniz. Adam kayırmacılıkla iş yapmayı ilke haline getireceksiniz, ihalede yandaş kayırıp kamuya ait tüm zenginlikleri peşkeş çekeceksiniz, makam sahipleri olarak bulundukları makamı hizmet makamından çok küpleri doldurma makamı olarak göreceksiniz sonra da bu toplum niçin dürüst değil edebiyatı yapacaksınız! Hakikaten sizce niçin dürüst değil?
Televizyon önünde konuşan siyasiler sorumluluk almadan dillerini adeta foseptik çukuru gibi kullanarak ortalığa cerehat saçarken, RTÜK diye bir kurumun izni ile oynatılan mafya dizileriyle, pornografik ve erotik dizilerle adam öldürmeyi, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapmayı, her türlü ahlaksızlığın sempatik hale dönüştürüldüğü bir ülkede bu kadar adli vakanın neden giderek arttığını düşünmek saçma olsa gerek.
Anne ve babalar olarak çocuklarımızla oturup her türlü ahlaksızlığı içinde barındıran dizilere, filmlere ayıla bayıla bakarsak, onlara gelecekleriyle ilgili sürekli piyasa diliyle para getirecek mesleklere yönlendirip tek ideal olarak bunu belirlersek arada da iyi insan olmayı üçüncü sınıf bir iş olarak hatırlatırsak, elimize bir kitap alarak onlara okumayı, bilinçlenmeyi öğretmezsek ve Allah’ın kelamını onların tek yaşam gayeleri olmaları gerektiğini hatırlatmazsak aile dediğimiz şeyden ne bekleyebiliriz?
İslam, hayatın merkezine Allah’ı koyarak her işin O’nun rızasına uygun halledilmesini emreder. “Muhakkak O adaleti ve ihsanı emreder…” Adalet, ihsan ve merhamet bu çağın adını unuttuğu en büyük erdemlerdir. Bu erdemlere ve diğer erdemlere yalnızca vahyin kılavuzluğuna kulak verenler erişebilir. Eğer gerçekten temiz bir toplum istiyorsak vahye tabi olmaktan başkaca yolumuz yoktur. Çünkü insanı yaratan Allah onun için de en doğru olan yaşamı ona öğreten olacaktır. Adem’e öğrettiği gibi kıyamete kadar tüm Ademoğullarına da öğretmeye devam edecektir. Lakin insanoğlu şeytanın ve dostlarının ayartmalarıyla yolunu kaybetmiştir. Yanlış bir sistemin içinde doğru yol aranmaz çünkü orada her şey zulümata bürünmüştür. İslam, yeryüzü için ve onun içinde yaşayan her varlık için aydınlık olan yoldur. Kim rabbini razı etmek istiyorsa ve cenneti yeryüzünde de inşa etmek istiyorsa birey olarak ve toplum olarak Allah’ın ipinden başkasına sarılmaması gerekmektedir. Bütün “izm”lerin karanlığından Allah’ın nuruna teslim olunmadığı sürece kanayan yaralaramız daha da derinleşerek kanamaya devam edecektir.
Venhar
Silkinip kendine gelmek isteyenler için önemli bir yazı… Ama böyle bir arayış var mı acaba diyorum bazen… Kaleminize bereket inşallah.