22 Mayıs 2025 - Perşembe
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Alıntılar Alıntı Makale

Ütopyasız bir dünyada yaşamak

Aynen Batı medeniyetinin kapitalist merkez ülkeleri gibi heimat’ımızı, yaşam alanımızı, vatanımızı elimizde tutmak için pek çok değeri, ilkeyi, erdemi feda ediyoruz. Dünya hayatı başa sararak aynı kalıyor, insanlık kendilerinden öncekilerin kötü tecrübelerini tekrarlamak için sıraya giriyor!

Yazar: Venhar Haber
31 Mart 2019
Kategori: Alıntı Makale, Dünya, Venhar Özel
0 0
0
Ütopyasız bir dünyada yaşamak
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

Her şey güzel olacak”, temennisiyle yaşar, her şey güzel olsa da olmasa da yine de eski günler daha iyiydi, diye diye vademizi tamamlarız. Bazı zeval dönemlerinde, insanlığın umudunu yitirdiği vakitlerde ütopyalar devreye girer fakat arafta, günü kurtarmak için yaşayanlar, işlerin daha kötüye gide-ceğini düşünenler geleceği kurgulamak istemez, gelecekten korkar.

Moderniteyle birlikte keşifler ve icatlar çağında ütopyalar canlandı, Soğuk Savaşlı dezenformasyon döneminde bloklar distopik ögelere sarıldı, rakibine saldırdı. 1984 ya da Hayvan Çiftliği insanların havsalasındakini değil egemenlerin çizdiği dünyayı anlatır, iyiden iyiye siyasal öngörüler, karşı istihbarata karışır.

Bilgisayar efektlerinin sinema endüstrisine girdiği yıllarda geleceğe dair beklentilerden çok teknolojinin hegemonya ile birleşmesinden doğan zih-nin ürettiği dünyalar anlatıldı; hiçbiri ütopya değildi düpedüz distopyalara maruz kaldık. Animasyon stüdyolarında kurgulanan bu distopyalarda beden ve zihin kontrolüne dayalı tahakküm, köleleştirilmiş insanlar, hizaya getirilmiş toplum, militarist bir devlet düzeni anlatılır.

Distopyaların bir başka versiyonunda dünyayı yapay zeka, robotlar yahut uzaylılar idare eder burada da insanlar yine açık hava cezaevinde, her türlü konfora rağmen köle hatta robot gibidir; robotlar insanlaşmış, insanlar yani biyolojik canlılar robotlaştırılmıştır. Distopyalardaki bir başka kurgu da doğaya ait, afet, felaket temasına eşlik etse de teknolojinin, bilimin, ilerlemenin gelecekte dünyayı “çölleştireceği” kaygısı merkeze yerleşir.

Ütopik bir yeni dünya, güzel bir yeryüzü, ideal bir devlet ve toplum yapısı nedense insanlığın ufkunda, zihninde canlanmıyor!

Veba, kolera gibi kitlesel ölüm furyasından kurtulan, ortalama ömrü “uzamış”, tıptaki çözümler artmışken insanlık geleceği daha güzel göremi-yor. Zaten fütüristik iyi-olumlu çıkarımlar da zuhur etmiyor; sloganlarda olduğu gibi tüm insanlığın, barış-kardeşlik-huzur içinde birbirinin malına, canına, namusuna tasallutta bulunmadan yaşayabildiği, sınırların kalktığı, refahın sınıf doğurmadan, piramit oluşturmadan herkesleştiği bir dünya ütopyası oluşturulmuyor, doğal hukukta cennet manzarası yok! Sadece Türkiye’de değil dünyada insanlar, milletler kendilerine dört başı mamur bir ülke, hayat tasarımı geliştiremiyor.

Distopyalaşan dünya

Milli gelirleri çok yüksek olan kapitalizmin merkez ülkelerinin yurttaşları, Amerikalılar, Avrupalılar, Japonlar geleceklerinden emin mi? Tam tersi yeryüzünün çölleşeceğini öngörmenin ötesinde kendi “yaşam alanları”nın ortadan kalkacağı korkusu hakim.

Türkiye’de de biz Türkler gelecek tasarımı üzerinde hülyalara dalamıyoruz; beka kaygısının bir yerinde de Yeni Zelanda teröristinin manifesto-sunda mücessem düşman olarak Türkleri göstermesinin, Orta Asya’ya dönme endişesinin rolü büyük. Şimdilerde sadece bizler değil Avrupa da Batılı-lar da “yer-yurt” kaygısı çekiyor!

Bunun iki sebebi var, öncelikle siyasal manada yeni bir “Kavimler Göçü” endişesi… Mülteci, yabancı düşmanlığının Müslümanlar ve İslam üze-rinden yükselmesine ek olarak yeni teknolojilerin, bilimin getirdiği yeni yıkımların, çevre felaketlerinin, iklim dengesizliklerinin en fazla Avrupa’yı vurmasından, Batı’da yaşamanın imkansızlığından korkuluyor.

Her halükarda zihinlerde yeni bir heimat, yeni bir libensraum, yaşam alanı fikri gelişiyor.

Yahudiler uzun asırların sonunda arz-ı mev’ud’a dayalı yaşam alanlarını kurdular, onları kıtalarından atan Avrupalılar benzer korkuları yaşıyor şimdilerde. Mars’ta ya da başka gezegenlerde hayatın var olup olmadığı şüphesi maceracılığın önüne geçti, dünya nüfusu çok hızlı artar, demografik dengesizlik katlanırken gelir dağılımı, hayat standartları aynı oranda bozuluyor. Çevreden merkeze kâr taşıyan Batı artık aynı oranda insan da, ya-bancı da, mülteci de getiriyor. Yerinde öldürme, kabileleri savaştırma, doğrudan sömürü gibi yöntemler eskiyor. Avrupa’nın yaşam alanı çevredekileri taşıyamayacak noktaya geliyor usul usul.

Parlak gelecek fantezisi kuramayan pürgerçekçi, postütopik bir dünyada yaşıyoruz. Bilim insan kopyalayacak aşamaya geldi ama hala dünya-da milyonlarca kişi kuru ekmeğe talim ediyor! 2008 yılındaki krizde binlerce ABD’linin elinden evleri alınıp “çadırkent”e gönderildi. Acımasızlık, merhametsizlik aynı oranda devam ediyor. İnsanın kopyalanması insan için nasıl bir menfaat getirir şimdiden bilinmez ama bu teknolojinin sürekli geliştirilmesiyle iklimler, coğrafya, doğa hatta fıtrat belirgin bir dejenerasyona uğruyor.

Kapitalizm öyle bir illet zihniyet ki çok kârlı olduğu için geçmişte sigaranın insanları süründürmesine ses etmezken gün geçtikçe sigaraya bağlı hastalıkların, kanserin artışına dayalı tedavi masraflarının yükselmesi hatta sağlık giderlerinin sigaradan kazanılan parayı aşması yüzünden sigaranın yasaklanmasını salık vermeye başladı… Yani iki iyi yahut kötüden birini değil iki maliyetten kârlı olanı tercih eder.

Distopik sahneler

İklim değişiklikleri, felaketler, büyük afetler özellikle coğrafyası sorunlu, yaşanabilir toprağı kıt milletleri düşündürüyor. Su artık yeni dünyada petrolden önemli olacağı için heimat arayışı kendini orta kuşağa sıkıştıracak. Yaşam alanının daralma ihtimali, distopik sahneler beraberinde kabile itkilerini, savunmacılığını, duygusallığını, vahşiliğini güçlendiriyor. Kendini koruma güdüsü kana bağlı yakınlıkları ve saldırganlıkları artırıyor.

İnsanlar bile bile kendi ortamlarını bozmakta beis görmeden gününü geçiriyor. GDO’lu gıdalar, hazır paketlenmiş ürünler bir tarafa tarımda kul-lanılan ilaçlar bile tüm varoluşu etkileyebiliyor. Tarım ilaçları böcekleri öldürmenin dışında kuşlar başta gelmek üzre tüm nebatatı, hayvanatı yok ediyor; düşünün köydesiniz, doğanın ortasında tarlanın kenarında bir su başındasınız ama kuş, cırcır böceği sesi gelmiyor, ateş böcekleri parıldamıyor! Kaynakları kurutmanın, nehirleri, gölleri turizme, yerleşime açmanın, kapitalist üretim ve kazanç çılgınlığını kendi ömrümüzü tüketecek kadar önem-semenin getirdiği yer “ideal bir dünya” rüyası göremeyecek kadar donuk, renksiz gündelik hayat inşa etmeye varır.

Distopya kurmaya gerek yok zaten bilimin ulaştığı yerde biyogenetik devrimle pek çok “insani durum” ortadan kalkacak. Nakilden başka kay-nak kabul etmeyip gerekirse katliam yapan, her yeniyi bidat-hurafe diye tekfir eden Vehhabilerin dünya sisteminin saltanatlarının fişini çekmesinden korktukları için  “kadın robot”a vatandaşlık vermesi ucuz bir distopyadan öte gitmiyor!

Kimisi için ütopya olan bir başkası için distopyaya dönüşebilir.

Ebeveynlerin istedikleri karakter ve fiziki özelliklere göre çocuk “imal edebileceği” bir teknolojiye yavaş yavaş geçildiğini öğreniyoruz. Dünya bir taraftan klan kültürüne yaklaşırken öte taraftan bir melezleştirme, kimliksizleştirme, kişiliksizleştirme, değerden arındırma sürecine de gidiyor. Saflık bozuluyor, din-inanç-kültür gibi değerlerdeki öncelikler de değişiyor. Belki de hakikaten “insanlık” başlığı altında, milletler, milliyetler, etnik tabiiyetle-ri “anlamsızlaştıracak” çözülmeler sökün etmeye başlayacak.

Örnek mi? Çocuğunu ABD’deki bir sperm bankası vasıtasıyla doğuran “Türk anne”, oğlunu hiçbir dine, inanca hatta cinsiyete yönlendirmeden yetiştiriyormuş… Muhafazakar hassasiyeti olan medyadaki röportajından öğreniyoruz durumu!

Bilim ve teknolojideki gelişimler, yeni araçlar, “hayatımızı kolaylaştıran” icatlar, aparatlar aslında uygarlığı başa sarmaya sebep oluyor. İnsanlık Mars’a yolculuğu düşünürken bir taraftan da mağara adamının temel ihtiyaç maddelerine benzer arayışta…

Aylan ve Umran Bebek vakaları, Budistlerin yaktığı çocuklarla, açlıktan kırılan Afrikalı görüntülerine ek olarak Breivik ve Yeni Zelanda teröris-tinin “medeniyetin sahibi beyazların” yani Avrupalıların az çoğaldığı için yok olabileceği, “barbar Müslümanların” çok çoğaldığı için kıtalarını ele geçireceği korkularını yaşıyor.

Heimatı, yurdu, vatanı bulma-koruma-sahiplenme itkileri Suriye’de de Latin Amerika’da da etkili. ABD’liler, Avrupalılar vatanlarını korumanın, ekmeğini bölüşmeden biriktirmenin derdinde; uygarlık başa sararken aradaki insan hakları, demokrasi, özgürlükler gibi kazanımlar bir anda sıfırlana-biliyor; üstelik Yeni Zelanda’nın müthiş özveri göstererek, hayranlık uyandırarak, “insanlık dersi” vererek namaz kılan, garibanlara içten sarılan, başörtüsü takan Başbakanı Ardern’e rağmen!

Hem mülteciler hem libensraumu’nda huzur içinde yaşayan Batılılar distopyaya meftun ütopyayı akıllarına bile getiremiyor!

Medeniyet sahipleri de güya barbarlar da en temel ihtiyaçlarını gidermenin telaşına düştü.

Daha güzel bir dünya!

Tüm ideolojiler, medeniyetin kendisi, kapitalistler söze “dünyayı daha güzel ve yaşanabilir” yapma vaadiyle başlıyor; dünya gün geçtikçe yaşa-nır olmaktan yine vaat edenlerin eliyle çıkıyor. Dünyayı güzelleştirmek biraz da herkese refahtan pay vermekle olur, oysa dünyayı yaşanabilir kılma sözü verenler kendilerine “güzel dünya” kuruyor; savaşlar, çatışmalar, neoliberalizm, çalışma şartları, hammadde arayışları, projeler, uydu yönetimler hayatı garibana, çevredeki ülkelere zindan ederek ideal dünya, medeniyet kuruyor.

Yeni Zelanda’daki teröristin ufkunda bir ütopya yok, insanlık kavramı da gelişmemiş, ortak iyi veya erdemli yaşama da bulunmuyor; temel kaygısı neolitik çağ insanı gibi sadece kendi özerk alanını, Batı medeniyeti ve beyaz Avrupalıyı koruma… Anglo-Sakson Beyaz Avrupalı refleksi, Âri ırkın mavi kanlılarının kendi yaşam alanlarını korumaya yönelik tutumları dünyanın geri kalanını felakete, distopyaya çeviriyor. Özel manada distopya edebiyatı yapmaya gerek yok, distopya zaten bir bilim – kurgu türü de değil.

Gerçekliğin kendisi distopya!

Zamanımızda teknolojik, kapitalist, ahlaki distopyalar hakim…

Medeniyetin halihazır uygulamaları distopik sahnelerle dolu… Çip yerleştirilip, robotlaştırılan insan portresini anlatan distopya bugün hayatın her zerresinde hakim… Sabah erkenden işe gidip akşam berbat koşullarda evine çocukları uyuduktan sonra gelen, kendine ait bir hayatı bulunmayan, çok az kazanıp sürekli işten atılma tehditleriyle psikolojisi kontrol edilen, sosyal medyadan trafikteki mobeselere, güvenlik kameralarına, kredi kartla-rına kadar nereye gittiği, ne konuştuğu, ne yiyip içtiği, ne tür tutkularının olduğu izlenebilen, yönlendirilen insan gerçekliği var günümüzde. Eşitsizlik, adaletsizlik, insan ve hayvanların temel haklardan yoksunluğu, ucuzluk, düzeysizlik, akla değil itkilere-güdülere göre hareket etme, nüfus arttıkça zengin sayısının aynı kalması bugünün distopyası!

Batının ütopyası, geri kalan milyarlarca insanın hayatını felakete çevirerek, distopyasıyla kurulabiliyor!

Ütopyayı unutmak!

İnsanoğlu her dönemde ölümsüzlüğün, ab-ı hayatın peşinde olmuştur. Cennete gideceğini bilse bile kişioğlu ölmek istemez, öleceğini bildiği halde biriktirmekten imtina etmez, sonsuz ve ebedi bir zafer kazanamayacağının farkında olsa da öldürmekten, zulmetmekten kaçınmaz, mantıksızlığını bildiği halde hasetten, kıskançlıktan vazgeçmediği gibi…

İnsanın tarihi, kaygıların, endişelerin, korkuların, pratik çıkış aramanın tarihidir! İnsanların kutsal arayışları temel ihtiyaç maddeleriyle aynı kompartımanda yer alır! Dünyanın döngüsel tarih içinde yıkılıp yeniden yapıldığını düşünmek istiyoruz halbuki yeryüzü aynı yeryüzü olduğu halde insanlar, milletler, devletler ve toplumlar helak olup yenileri ortaya çıkıyor. Lut kavminin deneyimi belli döngülerle tekrarlanıyor, Çin Seddi, Kavimler Göçü, Verdun Savaşı sürekli güncelleniyor, yeni sürümleriyle karşımıza çıkıyor.

Batı medeniyeti öyle bir dünya kurdu ki, neoliberal sistem insanların hayal etme, rüya görme azimlerini o derece kırdı ki, insanlar artık ütopya kuramıyor, kendilerine, milletlerine, devletlerine ait büyük hedefler geliştiremiyor. Öyle bir sistem var ki dünyada bugün insanlar kötü, karanlık, fela-ket bir gelecek düşünemiyor; yaşıyor çünkü, neoliberal gündelik hayatın tam ortasında çünkü!

Teknoloji, tıp, bilim ilerledikçe insanlık geriliyor, Batı’nın mavi kanlı beyaz ırkları bile yerlerinden, yurtlarından emin olamıyor. Dünya yine yeni bir döngünün içinde kavimleri yer değiştiriyor, duvarlar örüyor, setler kuruyor; ömrünü uzatmak isterken ıstırabını uzatıyor, çoğaltıyor!

Biz Türkler de bu konjonktürde bizi tanımlayan kurucu iradeden, parlak gelecek fikrinden, rüyalardan hatta hayallerden uzaklaşmış sadece eli-mizdekileri korumak istiyoruz, tıpkı Avrupa gibi!

Aynen Batı medeniyetinin kapitalist merkez ülkeleri gibi heimat’ımızı, yaşam alanımızı, vatanımızı elimizde tutmak için pek çok değeri, ilkeyi, erdemi feda ediyoruz.

Dünya hayatı başa sararak aynı kalıyor, insanlık kendilerinden öncekilerin kötü tecrübelerini tekrarlamak için sıraya giriyor!

Ercan Yıldırım – Star Açık Görüş

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

İp Gergin, Cambaz da

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Düşmanı Kahretmenin Yolu

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Trump’ın Soytarıları Efendilerini Kutsadılar
    19 Mayıs 2025
  • Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde
    15 Mayıs 2025
  • Mehmet Akif Koç, Cumartesi Günü İktibas’ta
    15 Mayıs 2025
  • “Baas Darbesinden PYD/PKK’ya Suriye Kürtleri” Kitabı Üzerine
    13 Mayıs 2025
  • Biliyoruz, HAMAS’ın İşi Çok Zor!
    12 Mayıs 2025
  • Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet
    10 Mayıs 2025
  • İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?
    9 Mayıs 2025
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

Yine Yeniden ve Hep Bir Umutla Yaşamak

19 Mayıs 2025
Trump’ın Soytarıları Efendilerini Kutsadılar

Trump’ın Soytarıları Efendilerini Kutsadılar

19 Mayıs 2025
İp Gergin, Cambaz da

İp Gergin, Cambaz da

18 Mayıs 2025
Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

Nekbe’nin 77. Yıl Dönümünde

15 Mayıs 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist