Irzını, namusunu, mabedini, kadınını, çocuğunu, yaşlısını ve her türlü maddi/manevi değerini korumaya yaramayan ordular ne işe yarar!
İşgalci, sömürgeci kan emici emperyalizm ile savaş göze alınamıyorsa, koca koca silahlı kuvvetler ne işe yarar!
Milyarlarca dolarlık silah alımları üretici firmaları zenginleştirmekten başka ne işe yarar!
Orduya, teçhizata yani savunma sanayine yapılan yatırımlar ölü yatırım değil mi?
“Ordularımız olmazsa canımızı malımızı namusumuzu yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi koruyamayız” deniliyorsa Aksa Tufanı zaten koruyamadığımızı göstermedi mi?
Ordularımız ne kadar güçlü olursa olsun öyle görünüyor ki ABD ve müttefiklerinin ortak gücüne ulaşamayacaktır. Onlarla savaşı onlardan daha güçlü veya en az onlar kadar güçlü olma şartına bağlayan reel politikçilere göre savaşı göze almak ya intihar veya aptallıktır. Savaş dayatılınca: “Senin ne gücün var, senin gıdan bile dışarıdan geliyor, senin teknik aletlerin, ihtiyaçların dışarıdan karşılanıyor. Sen 2 tane uydurma İHA, SİHA ile F 35’lere sahip İsrail‘le, uçak gemilerine sahip ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya ile savaşabilir misin? Senin silah sanayindeki yeni keşiflerin onlara sinek vızıltısı gibi gelir.
Dünya dediğin Kaptanı Amerika olan bir gemiden ibarettir. Kaptanla kavgaya kalkışırsan okyanusa atılır köpek balıklarına yem olursun” diyen duayen siyasetçilerimiz, evrensel çapta alimlerimiz var. Amerika’nın merhametine(!) sığınan, Amerikan’ın İsrail’e yönelik endişelerini yersiz bulan, adeta İsrail’e zarar verilmeyeceğini teminatını (fetvasını) veren âlimlerimiz var.
Bu şartlarda orduların Küresel emperyalizme karşı bir işlevlerinin olmadığı ve olmayacağı tartışmasızdır.
Bağımsız bir devlet için birinci öncelik bağımsızlığını korumaktır. Bu da ancak güçlü bir ordu ile mümkündür. Ancak ülke bağımsız değilse korunacak şey nedir?
“Küresel emperyalizme özellikle İsrail ve Amerika’ya karşı işe yaramayan ordu darbe yapmaya ve halkı tepelemeye de mi yaramıyor!?” Derseniz, “yarıyor yaramasına da bu kadar büyük olmasına ihtiyaç var mı?” deriz. Kaldı ki bazen işe yaramadığı da oluyor.
Ya iç güvenlik ne olacak, terör örgütleri azmaz mı? İyi de, İç güvenlik için zaten yeterli bir kolluk gücü var. Üstelik asıl iç güvenlikten kasıt içeride halkın alın terini sömüren hırsız yöneticileri ve ailelerini korumak ise bu koruma zaten MOSSAD ve benzeri örgütler tarafından ücreti mukabilinde sağlanıyor. Aliyev ailesi ve Suud ailesi örneklerinde olduğu gibi.
“Ne yani, ordu olmasın mı?! Diyorsunuz” diyenler olabilir. Kuşkusuz ordu olmasın demiyorum. Ama olacaksa varlık gerekçelerine uygun olsun. Millete kılıç çeken, üzerine tank yürüten değil gerektiğinde ABD ve İsrail’e karşı cihad eden, zaferleri ile ve bazen de fedakâr komutanlarının şehadetleri ile gurur duyacağımız ordularımız olsun.
NATO’nun değil milletimizin ordusu olsun! Kendi kutsallarımız için bütün gücünü seferber etsin. Ya zafer ya şahadeti parola edinsin.
Olmayacaksa bu alana yapılan harcamalar, eğitim, sağlık, üretim ve istihdama sarf edilse daha yararlı olmaz mı? Yanlış mı düşünüyorum.
İslami Analiz / Emin Güneş