Allah’ın ayetlerinden bir ayet olan depremi hayata pusu kuran haramîlerin ilahî okuma biçimiyle okumaları beklenemez. Zira ilahî okuma biçimine göre okumuş ve yazmış olsalardı zaten haramî olmazlar, mümin ve müslim olurlardı.
Esasında depremi ilahî okuma biçimine tabi tutmak için özel bir çabaya da gerek bulunmamaktadır çünkü deprem ve Allah’ın tüm ayetleri başka türlü zaten okunamaz. Hakikat adına ne varsa hepsini ifsat eden, ekini ve nesli tahrip edenler depremi de rakamlardan ibaret, kimliksiz bir tabiat olayı yerine koymaktadırlar.
Kur’an’da ‘düşen uçak’ temsili yoktur fakat denizde keyiflice yol alırken, birden batma tehlikesiyle yüz yüze gelen gemi temsili bulunmaktadır. İki yüzlü yolcular, o batma tehlikesi anında dini Allah’a has kılabilmektedirler. Deprem demek can tehlikesi demektir. Koca dünyanın tencere-tava gibi sarsılması, ileri geri salınması ‘bedava’ hayattan dilediğince ve keyfince gam almakta olan insanı germektedir. Gökdelenin son katındaki havuzda arzularını ilah edinmişken deprem tarafından keyfine çentik atılan yaratık nasıl gerilmesin, mesela?
Depremin cahiliye insanını uyarıcı olmasını ummak da çok isabetli değildir. Nedenine gelince, deprem insanı şirkten, küfürden, fısk ve nifaktan İslam’a hidayet edici olsaydı, yağmur, fırtına, güneş, soğuk-sıcak, gölge, taş, toprak, hayvanlar, bitkiler hasılı bütün varlığın aynı işlevi görmesi gerekirdi. Kâinat Allah’ın ayetlerinden ibaret olmasına rağmen iman etmemiş, kireçlenmiş yürekler için ayetler parayla-pulla ölçülebilir metadan başka bir şey değildir. Allah’ın ayetlerinin uyarıcı olabilmesi için, o ayetlerle uyaran uyarıcılara ihtiyaç vardır. Sırf ayetlerin varlığı yeterli olsaydı Allah Teala rasûllerini göndermezdi. Rasûller o ayetleri de insanın gözünün içine sokarcasına hatırlatarak uyardıkları halde kimi rasûller bir arpa boyu bile yol alamamışlardır. Bu, -haşa- rasûllerin başarısızlıklarını değil, sadece insanın kafirlikteki şirretliğini göstermektedir.
Demek ki deprem durduk yerde kafirleri hidayete erdirici değildir. Depremi de içine alacak şekilde tüm zamanı ve tüm mekânı kuşatacak şekilde insanları hayra çağıran, marufu emredip münkerden nehyeden bir topluluğun, bir İslam cemaatinin bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde yeryüzü fesada boğulmaya devam edecektir.