Ne kadar acı değil mi? Bizim sözde Müslüman liderlerimizin tamamı savaşın bir an önce sonlandırılıp ateşkes ve barış yapılması taraftarı… Allah’ın emrini yerine getirerek, zalime karşı cihat etmek gibi bir gündemleri yok! Yetimlerin, öksüzlerin, sabilerin öcünü almak gibi bir gündemleri de yok! Dünya üzerinde yaşayan mazlum Müslümanları, Siyonizm’in kıskacından kurtarmak gibi bir gündemleri de yok! Mücahitlik gibi yiğitlik gibi adamlık gibi erkeklik gibi bir gündemleri de yok! Şehadet diye bir gündemleri, hele hiç yok…
Durdukça, harekete geçmedikçe sıranın kendilerine gelmeyeceğini zannediyorlar. Ellerindeki imkânları geliştirmek için zaman kazandıklarını zannediyorlar. Strateji isimli helvadan putlarına düzenli olarak secde ediyorlar. Matematik ile Yahudi’nin sapkınlığını ölçmeye çalışıyorlar. İsrail’den, Amerika’dan korktukları kadar Allah’tan korkmuyorlar. Allah’ın gazabından habersizler… Allah’ın gazabından habersizler…
Bekleyin! Gazze’deki tüm çocuklar paramparça edilinceye kadar bekleyin. Süslü mekânlarda, ağır abi edalarıyla toplantılar yapın. Bürokratik görüşmeler düzenleyin. Sivil halkın çaresizlikten düzenlendiği eylemlere siz de katılın… Hatta en önde poz verin. Filistin atkıları ile gezin kermes alanlarında… Hiç utanmadan… Hiç yüzünüz kızarmadan… Ahlaksızlıkta sınır tanımayın sakın… En fiyakalı konuşmaları siz yapın edebiyat kürsülerinde… “Ey İsrail! Ey Amerika!” diye gönül eğleştirin müttefiklerinizle… Bekleyin! Bekleyin! Bekleyin! “Allah’ın azabı gelinceye kadar bekleyin.”
Müslümanlar çift devletli çözüm istiyorlar. Müslümanlar Kudüs’ün sadece doğusunu istiyorlar. Müslümanlar hicret istiyorlar. Gazze ehlinin evlerini terk etmesini istiyorlar. Direnişi, cihadı terk etmesini istiyorlar. Gazze ehlinin de tasmayı normalleştirmesini istiyorlar. Müslümanlar Doğu Türkistan’a ağlayıp, Çin’le eğleniyorlar. Müslümanlar Irak’ta milyonlarca kardeşimizin esir edilmesine, işkence görmesine hatta şehit edilmelerine sebep olan Amerika’nın seçimlerinden medet umuyorlar.
Müslümanlar ölümden korkuyorlar. Dünyayı çok seviyorlar. Ahirete inanmıyorlar. Mış gibi yapıyorlar. Cihat kelimesini duymaktan korkuyorlar. Rahatlarının bozulmasından korkuyorlar. Tatlarının kaçmasından korkuyorlar. Lüks evlerde, arabalarda sadece yemek, içmek, üremek üzerine bir hayat kurguluyorlar. Hayvanlar gibi… Fikirsiz, eylemsiz, hareketsiz…
Yahudiler Kadar Bile Sadık Olamadık! Olamıyoruz!
Müslümanların bu aciz bu korkak haline karşın Yahudiler ne yapıyor? İnançlarının gereğini yapıyorlar. İnançları diyor ki; sen üstün ırksın diğerleri insan bile değil. Ona göre yaşıyorlar. Ona göre düzenlerini kuruyorlar. Ona göre bilgi üretiyorlar. Sistemler tasarlıyorlar. Uluslararası tüm mecralarda sadece Yahudiler ve onların sapkın Siyonist ideallerine uyan kişileri muhatap alıyorlar. Diğer insanların yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşıyor olmaları ile ilgilenmiyorlar. Hatta teşvik ediyorlar. Çatışmalar, savaşlar sonucunda ölüyor olmaları ile ilgilenmiyorlar. Hatta teşvik ediyorlar. Diğer inanç sistemlerinin tahrif edilmesi, değişmesi, dönüşmesi ile ilgilenmiyorlar. Hatta teşvik ediyorlar. Diğer tüm kimliklerin modernizm kaynaklı çürümesiyle ilgilenmiyorlar. Hatta teşvik ediyorlar.
İnançları onlara diyor ki; Nil ile Fırat arası size vaat edilmiştir. O toprakları ele geçirmek ve krallığınızı yüceltmek konusunda her şeyi yapmakta özgürsünüz. Bu uğurda Abdülhamit Han’ı tahttan indirdiler. Bu uğurda dedelerini İspanyolların zulmünden kurtaran Osmanlı Devleti’nin ve birçok imparatorluğun yıkılmasına sebep oldular. Bu uğurda onlarca devlet ile bürokratik pazarlıklar yaptılar. Aradıkları desteği İngiltere’den buldular. Onlar eliyle Filistin bölgesini işgal ettiler. Binlerce kilometre uzaklıklardan göç ettiler. Vaat edilmiş topraklar idealleri doğrultusunda Yahudi olmayan binlerce insanın ölümüne sebep oldular. Helal olsun! Sonunda da istediklerine kavuştular. 1948 yılında terör devletlerini kutsal topraklarının üzerinde kurdular!
İnançları onlara diyor ki; hedeflerin uğrunda karşına çıkan herkesin kanını içebilirsin. Onları diri diri yakabilirsin. Onların bebeklerini hatta hayvanlarını bile öldürebilirsin. Yapmadılar mı? Yapmıyorlar mı? Deyr Yasin’de yapmadılar mı? 254 insanı evlerinde diri diri yakmadılar mı? Çocuklarının üzerine ateş açmadılar mı? Sabra ve Şatilla kamplarında Ariel Şaron kâfirinin gözetiminde 2000 Filistinliyi cesetleri tanınmaz hale gelecek şekilde katletmediler mi? 7 Ekim’den bu yana Gazze ehlini parçaları bulunmayacak, et yığınlarına dönüşecek düzeyde şehit etmiyorlar mı? Bu inançları doğrultusunda her türlü vahşeti emreden tahrif edilmiş Tevrat’a olan sadakatlerini göstermiyor mu? Tahrif edilmiş kutsal kitaplarında çizilen Yahudi profili Tanrıyı yenebilecek sapkınlıkta tasvir edilmektedir. Tanrıdan üstün bir Yahudi tanımlaması yapan bu varlıkların, bu cürette olması normal değil mi? Aynı anda hem Gazze’yi hem Lübnan’ı hem Suriye’yi hem Yemen’i hem de bizim vicdan gemimizi bombalayacak cesarete sahip olmaları normal değil mi? Normal.
Korkak Liderlerimize Değil Netanyahu ve Trump’un Sapkınlığına Güveniyoruz!
7 Ekim 2023 tarihinde Yahya Sinvar, Muhammed Dayf ve İsmail Heniyye gibi büyük kumandanlar öncülüğünde tasarlanan Aksa Tufanı bize ne kadar korkak bir ümmet olduğumuzu gösterdi. Olayların başında Netanyahu, liderlerimize seslendi. Koltuklarınızda oturmak istiyorsanız oturun yerinize ve ses çıkarmayın! Oturdular. Daha da kalkamadılar. Tabi bizim halifelik masalları da yalan oldu…
Hastane bombaladılar. Çoluk çocuk, kadın, yaşlı, delikanlı ayırt etmeksizin tek seferde bin kişinin üzerinde insanımız şehit oldu. Dedik tamam liderlerimiz belki ayağa kalkarlar. Kalkmadılar. Cami bombaladılar. Yine yüzlerce insanımız şehit oldu. Yine hareket bekledik. Yine kalkmadılar. Okul bombaladılar. Yine paramparça, yanık yüzlerce ceset videosu izledik. Dedik belki kalkarlar yine kalkmadılar. Daha şiddetli kınadılar. Aradan zaman geçti ortalık biraz sakinleşti. Bizim liderler rahat bir nefes aldılar. Belki ateşkes yapılır. Belki eski konforlu günlerine dönerler ümidi ile heyecanlandılar. Sonra bir haber İsrail terör örgütü çadırları bombalamış. Tüm dünya bir gencin an be an yanışını seyrettik hep beraber… Sonra küçük bir kızın ölen ailesinin yanında araçta sıkışmış şekilde yardım çığlıklarını dinledik. Sonra Yahudi köpeklerinin aynı yerde onu da şehit ettiğini öğrendik. Rim ve dedesinin sıra sıra şehit olmasını seyrettik. Onları efsaneleştirdik. Şiirler şarkılar yazıldı adlarına… Ama bizim liderlerimiz yine ayağa kalkmadı! Bizim liderlerimiz yine bir ambargo koymadı! Yine bir cihat ilan etmedi! Yine bir kurşun sıkmadı!
Bizim …liderlerimize kalsa çoktan ateşkes ilan edip, Gazze’yi peşkeş çekerek kendi rahatlarına dönecekler. Bizim …liderlerimize kalsa Kassam silah bırakacak. Bir de üzerine özür dileyecek. Filistin’den komple çekildiklerini açıklayacak. Bizim …liderlerimize kalsa, ölenler hiç ölmemiş gibi Yahudiler ile dost olalım narası atacaklar…Allah’tan Allah var… Allah’tan Allah var… Allah’tan Allah var! Durmayacak bu savaş. Yahudiler yeryüzünden silinmeden durmayacak Allah’ın izniyle… Bizim pısırıklar durmaya dünden hazır olabilir ancak Yahudiler durmuyor. Netanyahu durmuyor. Trump durmuyor. Savaşı genişletiyorlar. Cepheleri çoğaltıyorlar. Bütün uyuyanları Netanyahu uyandırıyor! Müslümanları öze dönmeye zorluyorlar. Cihat etmeye mecbur bırakıyorlar. Binlerce teorik eğitim ile verilemeyecek dersi, Yahudiler veriyor bize… İşte bu yüzden Yahudilere güveniyoruz. Onların sapkınlıklarından dolayı durmayacaklarına eminiz. Ve bu vahşiliklerinin onların sonunu getireceğine de eminiz! Allah, Yahudilerin sonunu Yahudilerin kendi eliyle getiriyor! Allah-u ekber! Allah-u ekber! Allah-u ekber!
İbrahim Halil Yetim / Milli Gazete