İnsan sosyal ve siyasal bir varlıktır. Her ne kadar var olan insan tanımlarında bu tabir yeni olmasa da önemlidir. Hepimiz uzaktan ya da yakından, sosyalliğimiz ve siyasallığımızın gereği olarak gündemi takip ederiz. Gazetelerden, radyo ve televizyonlardan, son on yılda yakından tanıdığımız internetten bu konuda çokça faydalanırız. Öğrendiğimiz haberlerden, ülkemiz ve dünya gündemiyle ilgili bilgilere ulaşırız. Bir kısmı magazin olsa da, olan bitenden haberdar oluruz. Böylece sosyal hayatta karşılaştığımız insanlarla ortak bir dil geliştiririz ve aynı konu hakkında düşüncelerimizi kendi usulümüzce ifade ederiz. Bu bizim vitrinimiz olur. Herkes vitrinine güvenir ve toplumda kendine bir yer edinir.
Ben de şu an bir vitrin yapmaya çalışıyorum. Bu vitrinde son günlerde okuduğum haberlerden edindiğim izlenimler olmayacak ama. Gündemdeki olayları değil; bizzat gündemin kendisini konuşmayı gerekli gördüm.
Kâinata verilen gündem, kusursuz işlemektir. Bu düzen müdahaleden uzak ve gerçekçidir. Kendi varoluşunu yaşar ve tarihinden de hiçbir şeyi gizlemez. İnsanların gündemi, ilk insandan bu yana birçok gizem, sır, yalan, eksiklik ve fazlalık barındırır. Bir ordunun, kendi ülke sınırlarını geçerek başka bir toprak üzerinde hâkimiyet ilan etmesi, tarihe fetih ve işgal olarak geçer aynı anda. Bir kısım, şanlı direniş, bir kısım da kahramanlık yazar. Bu gündemden herkes nasiplenir ve vitrininde yer ayırır.
Kimse; arının bal yapması, ağaçların çiçek açması ve buluttan yağmur yağması gibi yorumlamaz tarihi ve yaşadığı anı. Tabiatta doğallık ve tarafsızlık varken; insanda müdahale ve kandırmaca vardır.
Yakın tarihte Arap ülkelerinde ve bilhassa Libya’da koalisyon güçleri bir zalimin kendi halkına zulmetmesine dayanamadı ve masumdan yana taraf oldular. Daha önce de baskı altındaki halkları özgürleştirmişlerdi. (Irak’ta olduğu gibi). Dünya, hâkimi oldukları ülkelerin zenginliklerini tekellerinde toplayan üç beş ailenin mal varlıklarını konuşuyor. Bu arada İsrail, masum Gazze’ye yine bomba yağdırıyor. Türk halkı, mermi izleri hala üzerinde olan, unuttuğu Mavi Marmara’yı yeniden hatırlıyor. Amerika insansız hava araçlarıyla Pakistan ve Afganistan’ı bombalıyor. Bu arada Pakistan bağımsız bir devlet değil miydi? Japonya’da deprem, tsunami, nükleer tehditle boğuşuyor. Tam bir felaket. Bir gecede 300 milyar dolar zarar. Dünyanın üçüncü en güçlü ekonomisiydi değil mi Japonya? Teknoloji ve çalışkanlığın timsali bir millet çaresizliğe teslim, öyle mi? Şok haber; yıllar önce kaybolan, hepimizin bildiği üç çocuk bulundu, ölü olarak. Katil, gece dışarı çıkmaya korkan bir zavallı sapık. Üniversiteli gamzenin, otostopla yolcu olarak bindiği kargo aracında öldürülmesini de okuduk. Kılıçdaroğlu ve şikâyetleri, BDP ve barış süreci, bir yükselen bir düşen altın fiyatları. Yıllardır bulunamayan Yazıcıoğlu’nun failleri…
Madalyonun arka yüzünde ne var acaba?
Vitrinlerimiz dolu aslında. Hepimizin ön kanaatleri vardır bu haberlerle ilgili. Hiç boş yer bırakmadık. Bir sonuca bağladık yılların davalarını. Önce savcı, sonra hâkim olduk. Çoğunlukla da seyirci olduk. Zaten karara da bağlanmıştı haberlerde. Kimini Fehmi Koru, kimini de Ali Kırca aydınlatmıştı(?)
Gerçek gündem?
Duyduğum bir hırsızlık biçimi vardır. Bu bir ekip işidir. Birkaç arkadaş tezgâh açar ve izleyeni bol, kârlı ve zevkli bir oyun hazırlarlar. İnsanlar oyunu anlamaya çalışırken ve belki de kolay para kazanacaklarını umarken; tezgâhı kuran hırsızlardan geride kalan birkaçı, kalabalığın ceplerini boşaltır.
İnsanlar gündemi heyecanla takip ederken hayat akıp gider. Sahip olduğumuz tüm ilahi değerler, sahte dindarlarca sömürülürken, payımıza düşen yaşam hakkı istismar edilirken, çocuklarımız ellerimizden kayıp giderken, tarihimiz saklanarak yeniden yazılırken, dost ve düşmanlarımız karşı karargâhtan tayin edilirken, ölüm tarihimiz boynumuzda asılı iken bize sunulan kirli gündeme takılmak çok ucuz bir yöntemle kandırılmak olur. Oyunda kullanılan zarın hileli oluşu tabiatından kaynaklanır. Zar, hile aracıdır. Bilmek için zar atmayalım.
Sahip olduğumuz bilgi kaynaklarının tepesinde, insanlık tarihiyle yaşıt yalancı devler bulunmaktadır. Bu nedenle kendi bilgi kaynaklarımızı oluşturmak zorundayız. Bunun dışında, vitrinlerimiz ithal haberlerle dolup taşar ve hesap gününde “biz bunlardan habersizdik” demek zorunda kalırız.
Allah hepimize hikmet, basiret ve feraset versin inşallah.