Tostoparlak beyaz abajura mesleki lisanda glop-globe deniliyor. Yeni dünya düzeninin bir diğer adı da “globalizm”. ‘Küreselleşme’den murad edilen ise, tek ULUSLU bir dünya yaratmak(!) hazırlamak yani…
Amerika bu yolda epeyi ilerlemiş. Bu hali Ömer Okçu, nam-ı diğer ”Minyeli Abdullah” ve birkaç arkadaşıyla hep birlikte “Texas El Paso”da bizzat görüp yaşayarak şahidi olmuştuk…
ABD’de, orduya eleman ilanlarında, kendilerine verilip tanınacak imkân ve fırsatlar topluca bir zokaya sarılıyor. Enlistment dedikleri Er olarak girersin, açıktan okuma imkânlarından faydalanırsın, rütbe alıp yükselirsin. Piyasaya nispet % 25 tenzilatlı alışverişler, istediğin mezhebin kiliseleri ordugahlarda seni bekler. Hiç düşünmeden sazan gibi atlarsın…
Afrika kökenlisi, Çin’i maçinlisi, Rum’u Ermeni’si, Fransa’dan ve İspanya’dan göçüp gelenler hep birlikte orada. Ortak vazifeleri, adam öldürüp yuva yıkmak. Her şey serbest, sadece verilen emirlerin dışına çıkmamak kaydıyla…
Şimdisini bilmiyorum, lakin 60’lı yıllar boyunca Amerikan askeriyesinde Müslüman yoktu. Dünyanın bütün kiliselerinin üçerli beşerli bazilikaları mevcut olmasına rağmen, bir tekçik olsun, mescit görmedik. İsteğimiz üzerine pavyonların birindeki büyükçe bir salonu ibadethane olarak kullanmamıza verildi…
Demek ki Müslümanlar, dinlerinde ne kadar zayıf, iş ve aş konusunda ne kadar güvencesiz kalsa da, başka bir dinin askeriyesinde onların adına kan dökmekten şiddetle kaçınıyorlar…
Her ne kadar ABD ordu dergisi Army News’te yer alan bilgiler arasında “ordularında halen görev yapan 14.000 civarında kadın-erkek Müslüman askerlerin varlığından” bahsedilse de, inançları bakımından, 15 Temmuz’un asker elbisesi giymiş Türk ve Müslümanlarından farklı olabilecekleri, asla düşünülemezdi…
Kurban ibadetinde koç yerine horoz keserek İslamiyet’te reformistiğe kalkışanların Westminister’li olduklarını söyleyebilir misiniz?
İkinci Harp yıllarında, Hayati Karaşahin isimli bir subay, o da Türk ve Müslüman, Ankara’da hapishane avlusunda idam edilmişti. Çocukluğumda gazetelerden okuyup öğrenmiştim. Suçu, Komünist Rus sefarethanesine ordumuzun taktik donanımlarına ait bilgi temin etmek…
Mehmet Ali Clay, ağır sıklet dünya boks şampiyonu, ABD vatandaşı ve ayrıca o da Müslüman, “Sizin için gidip savaşmam” diyerek ordunun çağrılarını geri çevirdi…
ABD askeriyesinde, hissiyat ve imanlarında, rahmetlik şampiyon Mehmet Ali hariç, Hayati’ler ve horoz’culara benzer Müslüman askerlerin yer almaları normaldir…
•
Birleşik Krallık-İngiltere, askeriyede istihdam edecek katil adayı bulmakta zorluk mu çekmeye başladı ki, kadim düşmanları Müslümanları avlamaya çalışıyor. Oysa zimmetinde düşmanını düşmanına kıydırma girişimlerine dair pek çok başarısız tecrübeleri var. Hindistan Müslümanlarını gemilerine doldurup doldurup Çanakkale’ye boşalttığında, “ulan kahpenin narına mı yanacağız” haykırışlarıyla, bu Müslümanların akıllarını başlarına toplayarak uyanıverdiklerini ne çabuk unutmuşlar…
Demek ki İngilizler, uyanan Müslümanlardan derslerini alamamışlar. Yoksa niye dağlık kayalık yamaçlarda, sulak batak meralarda yere serdiği bir bezin üzerinde secdeye varmış asker figüranlı ilanlarla Müslüman öldürmeye teşne Müslüman aramaya kalkışsındı?…
Yeni dünya düzeni sadece ve sadece ekonomik bir saldırganlık olmayıp, dünya halklarını, kültür ve milliyetleri bakımından tek forma indirmenin de amacını taşıyor. Esasen halen taşımakta…
Cinsiyet bakımından hedefe varılmıştır. Yaşlısı genci, dişisi erkeği, zengini fakiri tek üniforma içine sokuluyor. Çıkın sokağa, erkeklerin pantolonları bol ve rahat, kızlarınkine bakın, kıçı olduğu gibi komple meydanda. FETO, papazı götaltı etmeseydi, hey gidi Büyük Allahım hey, tekleştirmenin din bacağı da yerine takılmış olacaktı…
Ne var ki ve bunlara rağmen, mal ve sermaye için düşünülüp uygulanan sınır tanımamazlık, insanlığın kültür ve manevi değerleri üzerinde de umulur ki, başarılı olamayacaktır. FETO’nun düştüğü hal de aslında Yüce Allah’ımızın hesaplarından bir hesaptır. Böyle sanır ve buna inanırız. Yoksa ona kalsaydı, dinleri tekleştirmeye çalışırken bunun yanında, ULUSLARI da niye birbirlerine karıştırıp tek’e irca etmesindi!…
Dinleri teke irca edemediyse de, işbirlikçilerinin, insanları cinsiyetlerinde tek kalıba dökme projelerinde epeyi ilerleme kaydedilmedi de değil…
•
İngiltere için demokrasinin beşiği olduğu söylenir. Gerçi Fransızlar da, ihtilalden ötürü beşiği kendilerine mal ederler. Öyle veya böyle bölüşe dursunlar, Amerikalılar, her mezhepten birer parça ile mezhebi geniş bir toplum ve bir kültürün temsilcisi olmakla övünüyor.
FETO ve FETO’CULUK bir asır evvelinin Çanakkaleli günlerimizde dünyayı kirletmeye gelseydi, şimdi “Stars and Straps” bandıralı her muhribin deneme maksadıyla da olsa, birer de mescidi olacaktı.
Olacaktı amma, Amerikan askeri olmak için sazan gibi atılacak gönüllü Müslümanı bulabilmek, nerede?…
Mezhep genişliğinden bahsettik, öyledir. Batılılar bizlerden çok evvel demokrasiye geçtiler. Demokrasi serbestlik rejimi. Kitabında böyle yazar. Sen ben karşı olalım, amma faydası yok. Çoğunluk istemişse o geçerli. Bize düşen, karşıtlığı devam ettirmek…
Demokrat olmak başkadır demokrasi başka. Aile konusunda kanuni meşruiyet nikâhta ise de, demokrasilerde rızaya dayalı nikâhsızlık da aynen o kadar meşru ve geçerli. Nikâhın tek fonksiyonu, mirasın taksiminde yanlış ve hatalı dağıtımın önlenmesi…
Yoksa, tescilli belediye nikâhı için niye bunca şamata!…
Nikâh helal olup, nikâhsızlık haram imiş.Globalizmin demokrasisinde bu anlayış ve uygulama, kime ne !
•
Avrupalı ve Amerikalılar çoğunluğun istediği bu tarz-ı hayat demokrasisine asırlar öncesinden başladılar. Bu itibarla ordularında papaz ve zangoçların yanında, ibnelerine de yer veriliyor.
Buyurun çok taze haber, bir aylık gibi bir şey…
Amerika’daki mevcutlarına ilaveten bir eyalet daha sapıklığa, temel hak ve hürriyetler bağlamında meşruiyet tanıdı…
Türkiye’nin de demokraside epeyi yol aldığını gördüklerinde, utanmadan, sıkılmadan ve gayet rahatlıkla “Müslümanlar da gelsin buyursun ordularımıza. Seccadelerini önlerine biz serelim” diyorlar…
Bizim işimiz ve hatta görevimiz, “Peygamber Ocağımıza” dikkat etmek…
Dikkat etmek, evet de, mekteplerimizde çocuklarımızı cinsiyette tek formda eğitip büyüterek mi?…
HAMİŞ: Batı kapitalizminin önümüze attığı “cinsiyetleri tekleştirme programı”, pilot bölge uygulamasından, ilgili bakanlığın açıklamasından öğrendiğimize göre kaldırılmış. Çocukluktan itibaren hepsini kızlığa ve bütün bütüne herkesi de oğlanlığa. Hiçbirisinin bir diğerinden farkı olmayacak. Hepimiz kız, hepimiz oğlanız…
Ankara, şaşkınlık ve yanlışlıkla da olsa, böyle mi olmaklığımızı istiyormuş, ne?
Çağdaş ve medeni bir ULUS olabilmekliğimize götürecek bu yol, sapkınlığı benimsetme programa, pilot bölgenin dar bölge şehirlerinde son verilmiş…
Ya yarınki günler için, sonrası!
Ucu açık…
Yeni Akit / Atilla Özdür