Amerika’nın Los Angeles kentinde yedi Ocak’ta başlayan yangın hala söndürülemedi. Yangının çıkış nedeni bilinmezliğini korurken sosyal medyada her türlü yorumu bulmak mümkün. Bizde bu yorumlara biraz farklı da olsa bir yenisini ekleyeceğiz. Tüm Müslümanlar bilir ki bizim kültürümüzde, inancımızda herhangi bir insanın başına gelen felakete, belaya sevinmek iyi karşılanmaz. Çünkü bizim iman ettiğimiz Allah ve onun kerim kitabının (Kur’an) öğretisi ve Müslüman olarak vicdanımız, merhametimiz, aldığımız terbiye ve yaratılış gayemiz bunu engeller. Ama söz konusu büyük şeytan, sömürgeci, emperyalist Amerika olunca durum farklı. Çünkü Amerika’da yanan aslında Los Angeles değil dünya tağutlarının lideri, fikir babası ve despotizmin öncüsü yanıyor. Biz yangında can veren tüm canlılara, insanlara, kül olan tabiat ayetlerine üzülürüz elbette. Hatta üzülmezsek yanlış yaparız bu ayrı bir bahis. Fakat Amerika’nın yerle bir olan imajına, şeytani kibrine ve yenilmezlik algısının yerle bir olmasına mutlu olmamak elde mi?
Bu yangın Müslümanlar için şu anlama gelir; Yanan Amerika’nın şehirleri, ormanları değil, onların siyaseti, felsefesi, liberalizmi, dolarları ve mazlumlardan çalınan haram ekonomisi yandı dersek yanlış mı? Aslında Filistin, Gazze, ve dünyanın birçok yerinden aldıkları milyonlarca mazlumun ahı Amerika’yı ateşe verdi dersek abartmış olmayız.
Çığlıkları arş-ı alaya yükselen çocuk ve kadınların ahı mı Los Angeles’ı yaktı acaba diye düşünmek en doğal hakkımızdır diye düşünüyoruz. Ama dediğimiz gibi günahsız insan ve hayvanlar adına da üzülmemek mümkün değil. Tüm dünyaya nizam vermeye çalışan çete başı, büyük Şeytan ne yazık ki kendi topraklarında nizamı sağlayamadı, aşağılandı, burnu sürtüldü, küçük düştü ve karizması bir kez daha çizildi. Burada Ali İmran Suresi 26. Ayeti hatırlarsak yerinde olur: “De ki mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın her türlü iyilik senin elindedir. Kuşku yok ki sen her şeye kadirsin.” Demek ki büyük şeytanın cürmü çok küçükmüş ama onu Müslümanlar büyük zannedermiş. Ve beceriksizliği tüm dünyada alay konusu olurken kendi içlerindeki tartışmalar, iktidar kavgaları ve komplo teorileri akıl alır gibi değil elbette. Hani bizde bir söz vardır, alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste diye. Biz bu söze inanırız ve sıkça da kullanırız. İşte bugün Amerika’da meydana gelen yangına ibretlik bir gözle baktığımız zaman, Gazzeli ve tüm dünya mazlumlarının ahı çıkıyor desek yeridir. Şu da bir gerçek ki Müslümanlar üzerinde akıl almaz şeytanlıkların tohumunu arza eken Siyonist yardakçısı bu devlet, ektiği fitnenin ateşinde ilk önce kendi yansın diye her Müslümanın eli semaya mutlaka açılmıştır.
Demek ki teknolojinin ilahlığına soyunmak veya dünyaya hükmetmek için ilahlık taslamak hiçbir beşerin haddine olmadığı gibi Amerika’nın da haddi değil. Siz tüm dünya ekonomisine, siyasetine yön verebilirsiniz, ama bu sizin her şeye kadir olduğunuz anlamına gelmez. Çünkü her şeye kadir olan Allah isterse sizin o yangınınızı rahmetiyle bir anda söndürebilir. İşte Müslümanlar olarak bizim ilahımız, bizim rabbimiz, buna mutlak manada güç yetirendir. Bu hakikati artık Amerika’nın anlaması gerekir ama daldıkları pislik çukuru çok derin ve çok albenili olduğu için anlamaları mümkün gözükmüyor. Ancak rabbimiz dilerse başka. Hasılı kelam, yeryüzüne ateş rüzgarını ellerinle ektin, ateş fırtınasının önünde biçilmekten kurtulamayacaksın ey Amerika!