Hanım kardeşlerim!
Bilin ki, bir toplumun bütünüyle düzelmesi, ancak kadının düzelmesiyle mümkün olur. Çünkü kadın düzelirse, ne çocuklar, ne mallar ne de dünyanın herhangi bir tutkusu, sahibi için bir fitne olur. Çünkü saliha kadın, İslam toplumunu ayakta tutan evin ve ailenin temel direğidir. Nesilleri İslam’a göre yetiştiren odur. Yetişen nesillerimiz toplumun yıkıcı unsurları olarak değil yapıcı unsurları olarak yetiştirildikten sonra bir topluma fitne asla galip gelemez.
Aile reisliğinin erkekte olduğu hakikati, asla Müslüman bir hanımın evini çekip çevirmesi ve nesilleri yetiştirme konusundaki aktifliğine ve rolüne aykırı bir durum değildir. Çünkü Müslüman kadın, aile yuvasının huzuru ve nesillerin selameti için aile içerisinde söz sahibi kılınmıştır.
Kur’an’da ifade edilen “kavvam” kavramı ile erkek, ailesinin ve çocuklarının geçimi konusunda sorumlu tutulmuştur. Allah bu görevi erkeğe, yuvasının kurtuluşunu gerçekleştirme, evde huzuru tesis etme ve İslam toplumunun ilerlemesine katkıda bulunması için vermiştir.
Aynı şekilde erkek, bu göreviyle tüm ev işlerinde de eşinin yardımcısı olmakla yükümlüdür. Erkeğe verilen bu yetki, hanımının şeref ve haysiyetini koruma konusundaki hizmette güzel ve insaflı bir şekilde davranması şartıyla verilmiştir. Çünkü erkek, ailedeki bu vazifeyi, yani “kavvamlığı” kabul ettiği andan itibaren kadını da Allah tarafından kendisine emanet edilmiş müstesna bir emanet olarak kabul eder. Ve her emanet eden gibi vakti geldiğinde Allah da muhakkak emanetinin hesabını soracaktır.
İşte Müslüman kadının büyük bir teslimiyetle kocasının yetkinliğini, “kavvamlığını” kabul etmesi ancak bu emanet bilincini kavramasıyla mümkündür. Bu durum, kadının kocasına gönül huzuruyla bağlanmasını ve güvenmesini sağlar. Aile hayatı ancak bu şekilde güven, teslimiyet ve huzura kavuşur. Bu güven ve huzur ortamına kadın kendisini asli vazifesi olan toplumu ayakta tutacak ailenin kurulması ve nesillerin yetiştirilmesi vazifesine adar.
Bu muhteşem iş bölümüyle İslam, karıkoca arasında renkleri ve kokuları birbiriyle uyumlu çiçeklerden oluşan bir aile ağacının yetişmesini hedefler. Bu ağaç, hoş kokulu gölgesinde birlikte dinlenilen ve meyveleri bol bir bahçedeki ağaç gibidir.
Hanım kardeşlerim!
Mutlu bir evliliğin ilk yasası şudur; şüphesiz kadınların bir takım hakları ve görevleri vardır. Erkeklerin de bir takım hakları ve görevleri vardır. Bu haklar ve görevler asla bir takım dayatmalar ve zorlamalar olmadan yerine getirilmelidir. Müslüman kadın, ailenin ve eşinin huzuru konusunda Allah önünde mesuldür.
Müslüman kadın, güzel koku saçan Rabbani ruhu önce kendi evine hâkim kılmalıdır. Çünkü evlerimiz ve ailelerimiz toplumlarımızın ilk okullarıdır ve her şey oradan başlayacaktır. Müslüman kadın, evdeki eşyaları bile hayrı ilham edecek şekilde düzenlemeli, evin koordinesini, temizliğini, basitliğini ise gönlü ferahlatacak bir biçimde tanzim etmesi gerekir. Evini daima bir Müslüman hanıma yaraşır bir şekilde her an bir misafir gelecekmiş gibi temiz, düzenli ve tertipli tutması lazımdır.
Ev, kadının sahip olduğu asıl mekânıdır. Esasen kadın doğası icabı da evine aittir. Kadın kalbini ve aklını eviyle meşgul edip evini diğer bütün işlere tercih ettiğinde kadınlık görevini hakkıyla yerine getirecektir. Bu görev anneliktir.
Muhterem bacım!
Sadece annelik konusunda etraflıca düşündüğünde onu şerefli, yüce ve bütün vaktini ve ilgini verebileceğin bir iş olarak bulursun.
Gerçekten de anneliğin ötesinde daha mesuliyetli ve önemli bir iş var mı ki?
Abdülaziz Kıranşal/Milli Gazete