İslam alemi, bu mübarek Ramazan ayından rahmet, mağfiret, ve bereket beklemek yerine, nefret, hıyanet ve şiddeti beklemeye başladı. Nerdeyse son on yıldır olduğu gibi, bu yıl da Ramazan İsrail’in Gazze saldırıları ile başladı. İslam dünyasına ama özellikle Ortadoğu’ya Ramazan’ın manevi havasından ziyade, Bayram sonrası açıklanacağı ilan edilen Trump’ın Filistin’e dair sözde asrın planının yarattığı endişe havası hakim oldu.
Bir an durup düşünelim: Bu güne kadar sadece propagandası yapılan ama içeriği hakkında bilgi verilmeyen bu hayali planın bölgeye barış getireceğini varsayalım. Ne güzel olur değil mi? Ama biz, yine de soralım:
Bu plan Balfour Deklarasyonu ile başlatılan zulüm ve şiddeti unutturacak mı?
Siyonistlerin hak etmediği bir coğrafyayı önce yurda sonra ırkçı bir Yahudi Devleti’ne döndürmesinin sonuçları sona erecek mi?
Yerinden-yurdundan edilen milyonlarca Filistinlinin geri dönüşü sağlanacak mı? Geri dönseler bile atalarının evlerinde, barklarında, bağ ve bahçelerinde kurdukları hayalleri torunları sürdürebilecek mi?
Sadece toprağını sevdiği, huzur ve barış içinde yaşamak istediği için hapishanelere atılan veya İsrail’in ajitasyonu ile şiddete bulaşan binlerce esir ve mahpusa hayat hakkı tanınacak mi? Tanınsa bile kayıp yılları, arzu ve emelleri iade edilebilecek mi?
Kudüs, Mescid-i Aksa, Sahratullah, Burak Duvarı, Halilurrahman, Beytullahm Doğuş Kilisesi ve diğer mukaddes yerler, eski statükolarına geri dönecek mi? Müminlerinin özgürce ibadetine, ziyaretine açılacak mi?
Mavi Marmara şehitlerinin acısı, gazilerinin sızısı; Anadolu Ajansı’nın Gazze bürosuna yapılan İsrail saldırısı unutulacak mı?
Barış uğruna bunların hepsinden vaz geçtik diyelim..
İsrail’in yok olma korkusu dinecek mi? Irkçı bir devlet olmaktan, Büyük İsrail hedefinden uzaklaşacak mi?
Yahudileştirme fantezisi ile İslam aleminin kalbine bir bomba gibi yerleştirmeye çalıştığı Kudüs’ü başkent yapma sevdası bitecek mi?
Evet, dahası var. Çoluk-çocuk, kadın-erkek, masum demeden can almayı marifet, kendilerini dünyanın efendisi sayan zihniyet tedavi olacak mi?
Bir anlık bütün bunların da olduğunu hayal edelim. Sonra kendimize gelip bir daha soralım:
Bu güne kadar İsrail’in her türlü cinayetine göz yumanlar, pişmanlık duyup insanlık kisvesi giyebilecek mi?Daha da önemlisi, zulme seyirci kalıp sonra bundan prestij ve iktidar devşiren Müslüman liderlerin alçak ihtirasları sönecek mi?
Bir tüccar, bir cambaz, bir sirk illüzyonisti olan Trump ve cinayetleri müseccel Netanyahu’nun akrabası damat Kushner’in dümen suyuna giden Sisi, Muhammed bin Selman, Muhammed b. Zayed doğru yolu bulup, ıslah olacaklar mı?
Damat Kushner’in, bir kaç gün önce Ramazan Bayramı mesajı verir gibi mehdisi kayınpederinin planından söz ederken, söylediklerine kulak verelim:
“Eski bildiklerimizi söylemeyelim, iki devletli çözümden de söz etmeyelim” diyen ve detaylar için sır vermeyen damat; Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak kabul edilmesi konusunda ise gizemli davranmıyor. Adeta Ramazan sonrası İslam alemine bayram hediyesi (!) sunuyor. Zaten hayata geçirilmiş bu planın sürdürüleceğini söylemekten kaçınmıyor. Açıklamalarıyla, son altmış yıldır meseleye taraf olan, kafa yoran siyasetçileri, bilim adamlarını, kanaat önderlerini ve daha önemlisi masum Filistinliler ile ırkçılığı reddeden Yahudileri bayram sonrasına hazırlıyor. Projenin detayları saklanırken, İsrail için güvenliği önceleyen, Filistinliler için de bazı imkanları öneren bir plandan söz edilip şimdiden İsrail ve ötekiler ayrımı yapılıyor. Başka bir deyişle, İsrail’i korumak adına, utanmadan, Filistinlileri satın alacak bir projenin ipuçlarısergileniyor.
Kuşkusuz, iktidar vaadi veya mevcut iktidarlarını koruma sözü ile ikna edilecek; şantaj ile korkutulacak liderler vardır ama bölgede satın alınabilecek halk yoktur. Trump ve damadı geriye dönüp baksalar bunu kolaylıkla fark edeceklerdir. Gerek İngilizlerin Filistin’deki Manda yönetimleri, gerekse İsrail’in kuruluşundan veya 1967 savaşından sonra yapılan bütün planlar; aciz görülen, sürekli baskı ve kuşatma altında tutulan ve hatta öldürülen halktan geri dönmüştür. Geçmişte Peel Komisyonu, BM taksim planı, Oslo ve Camp David hep satın alınan ve alınamayanların kavgalarına sahne olmuştur. Satın alınanlar kâğıt üstünde imzaladıkları karar ve projelerini hiç bir zaman sahaya taşıyamamışlardır. Kendisini akıllı, eski ABD başkanlarını aptal bulan Trump’a ve damadına bunun behemehal hatırlatılması gerekmektedir. Zira, şartlar ne olursa olsun yukarıdaki soruları cevaplayamayan hiç bir proje Filistin’de hayata geçirilemeyecektir.
Mübarek Ramazan-i Şerif’in ülkemize ve bütün İslam alemine hayır, insaf, iz’an ve şer ile mücadele azmi getirmesini diliyorum.
Yeni Şafak / Zekeriya Kurşun