Ortamı bulayan, çokbilmişlerin laf kalabalığında sorunlar tartışılırken asıl olana değil de dolayımlı yöntemlerle öze eleştiride bulunanlardır. Bilginin temeli ve ona dayalı olan gelişimi insanı olgunlaştırır. Günümüzde ise bilginin derinlerde, kökten olanı değil kulaktan dolma, göze öylesine ilişen spot cümlelerdir. Günümüz medyasının adı sosyal. Bu kitleler düzleminde alabildiğine yaygın. Zaten sosyal medyaya bakıldığında insanların tutumları ve anlayışları kolaylıkla anlaşılabilir. Bir görselin paylaşımı çok daha ilgi görüyor. Önemli bir yazı, bir makale, bir şiir bir metin bir görsel kadar ilgi görmüyor. Gazetelerin spotları olur, okur daha çok oraya yoğunlaştırılarak dikkat çekilmeye bakılır. Sosyal medya da böylesi bir durum. Arkası yok.
Önemli olan da din ve medeniyet konularındaki konuşmalar ve düşünceler. Bir spotla bütün sorunların üstesinden gelineceği ya da çarpıcı birkaç sözcükle içindekinin dışavurumuyla sorunların üstesinden gelineceği ya da tartışma ortamı oluşturularak soruların sorulmasıyla sorunun hallolacağı var sayılır.
Din ve medeniyet sürekli her dönemde gündemdedir. İnsanlığın ana eksenini oluşturur. Yön belirleyici ve yönlendiricidir. İslâm karşıtı düşünceler tarihin her döneminde var ve olmuştur. Peygamberlerin en çok zorlandığı çile çektiği de karşı düşünüşlere ve sapkınlıklara karşıdır. İnsanlar yanlışlarını esas aldıklarından dinin de kendi yanlışları doğrultusunda olmasını dilerler. Böyle olunca da insanlar üzerinden din hedef alınır.
Batılılaşma sürecinden beri kendi medeniyetine karşı bir tutum içinde olanlar, Batı’da olduğu gibi dinin reforme edilmesini isterler. Dinin olumsuzlukları sınırlayan kesin ilkeleri var. Batı’da kilise ile din arasında sorunlar hep olagelmiştir. Batı düşüncesinde alkole karşı bir tutum asla olamaz. Doğan bir bebek şarap ile vaftiz edilir. Bu gibi örnekler çoktur.
Alkol tutkunu olanlar için buna bir çözüm bulunmalı. Dinin engelleyici tutumuna karşı bir reform gerekli.
Din üzerinden yapılan tartışmalar, dini temsil eden kişilerin ne denli dine sadık oldukları ve dinin belirlediği bir hayat anlayışında olduklarıdır. Onların yanlışları ve kusurları dinin yanlışları olarak algılanır.
Dünyevi zevkler, tutkular sınır tanımaz. Sınırsızlığa karşı bir çaba gerekir. Eğer din bu gibi tutumlara karşılık bir engel oluşturuyorsa o zaman kendi çıkarları yönünde reforme edilmelidir.
Sapkınlıklar her zaman ve dönemde insanlığının yanlışlarını oluşturan baş belası yöntemlerdir. Onlar da kendi hayatlarının varlığını sürdürme çaba ve mücadelesindedirler.
Dünyevi ihtirasları onlar için de öyledir. Krallar, sultanlar yönetilenler. Din onlar için ise engelleyici bir durumdur. Onların din algısı da istekleri doğrultusundadır.
Müslümanlar ise kendilerinden sorumlu oldukları gibi mensup bulundukların dinin izzeti içinde sorumludurlar. Onların yüzünden din töhmet altında tutulur.
Günümüz Müslümanlarının İslâm’ı ne kadar temsil ettiği de tartışılır. Zaten sorun onlardan kaynaklanıyor. Onların yüzünden de İslâm ve saf, arı Müslümanlara da saldırılıyor.
Kapitalizmin ve çıkarcılığın egemen olduğu şu zamanda burjuvalar İslâm’ı temsil edemezler. Onlar ancak kendilerini temsil ederler.
Hakikat mücadelesi içinde olanlar dinin gereklerini bir bütün olarak yaşarlar.
Herkesin kendine göre de bir tanımı ve algılayışı var. Bir yerde kendilerine yakıştırdıkları bir din anlayışları olur. O din onlarındır, İslâm’ın öngördüğü bir din değildir.
Zilzal Suresi’ndeki son ayetlerde çok temel bir vurgu vardır. Kim zerre kadar bir günah işlerse onun karşılığını görecek, kim de zerre kadar hayır ve iyilik işlerse onun karşılığını görecek. Zerre dediğimiz güneş yansısında havada uçuşan tozlardır. İnsanlığın mazlumu olmak insan için bir kurtuluş yolu. Hakikatin mazlumu olmaktan başka seçeneği yoktur insanın.
Ali Haydar Haksal/Milli Gazete