Birçok kişi 21. yüzyılda olduğumuzu hâlâ anlayabilmiş değil. İnsan hayatı tarihte öncekilere hiç benzemeyen bir şekilde değişecek. Aydınlanma felsefesi, metafizikten sıyrılarak doğayı insan hayatının hizmetine sokmak için aklı ve deneyi kullanan, modern bilimlerin önünü açmıştı. Şimdi insan aklının üstünde yapay zekânın kullanılacağı, insanın uzaktan kontrol edileceği bir evrime gidiyoruz. 2014 yılında ABD’nin küresel takip istihbaratı teşkilatı olan NSA’nın direktörlerinden William Binney, amaçlarının küresel nüfusu kontrol etmek olduğunu açıklamıştı. Şimdi küresel elit, total kontrolün yeni bir aşamasında. Sağlığımız için zorunlu bir aşı dönemi başlıyor. Bu aşı başka bir virüs taşıyor; dijital kimlik. Biyo-metrik ağ içinde takip edileceğimiz bir plan uzun süredir bekliyor.
Gücün sürekli olarak arttığı ama eşit şekilde paylaşılmadığı bir dönemde yaşıyorduk. Dünyada 70 kadar ülke otoriter bir şekilde idare edilirken, üstelik bu eğilimler Batılı ülkelerde bile artarken, bütün dünyada rejimler; seçenler ve seçilenler olmaktan hükmedilenler ve hükmedenler ilişkisine dönüştü. Modern dünya ve kapitalizm distopyasının sonuna geliyoruz. Yeni ütopyayı yazan küresel sermaye dediğimiz, ABD ve Avrupa’da 150 yıldır ağ kurmuş ortak aklın Yeni Dünya Düzeni projesindeki hedefinin “tek dünya hükümeti” kurmak olduğunu biliyorduk. Ama bunun ancak 2035’lerde beklenen, ABD ve Çin’in başını çektiği Üçüncü Dünya Savaşı ile birlikte gerçekleşeceğini düşünüyorduk. Ama başka bir senaryo devreye girdi; küresel sermayenin medikal grubu, aşı yolu ile yeni bir yöntem deniyor.
Mesele ilaçtan kazanamadıkları parayı aşı ile çıkarmak değil, yeni dünya düzenine giden yolu kısaltmak. İnsanları öldüren ve sıkıyönetime iten kötü virüse karşı, kurtarıcı ve iyiliksever Gates ve ekibi iş başında gözüküyor. 100 yıldır devam eden soykırım planlarının yeni bir aşamasındayız. İnsanlar en çok yalnızken ve ümitsizken savunmasız olur. Hepimiz bir an önce aşının bulunmasını ve aşı olarak ölümden kurtulmayı hayal ediyoruz. Bu iş bittiğinde, aşı olmayan hiç kimse ehliyet alamayacak, trene, uçağa binemeyecek, iş başvurusu yapamayacak, hastanede muayene olamayacak, marketten alışveriş dahi yapamayacak. Aslında zorla yapmak istedikleri aşı için sıraya gireceğiz. Bunu nasıl yapacaklar, medikal derin devlet kimdir, işte bu makalede bunları anlatacağız.
Medikal elit…
Büyük Pharma (Big Pharma), medikal dünyadaki en büyük ilaç şirketleridir. Bu adın ortaya çıkma nedeni ise bazılarının tedavi etmekten öte daha çok kazanmak için hastalıkları artırmalarıdır. Bu işte; uluslararası örgütler, kanun adamları, NGO’lar, politikacılar ve diğer tıp alanı kurumları ile birlikte çalışmaktadırlar. Böylece her yıl trilyonlarca dolar ilave para sağlayacak bir hasta pazarı canlı tutulmaktadır. Pastanın büyük kısmında kanser hastaları bulunmaktadır. En büyük 10 ilaç şirketinin 10’unun merkezi ABD’dedir; Johnson & Johnson, Pfizer, Merck, Gilead, Amgen ve AbbVie. Diğer büyükler şunlardır: Roche (İsviçre), Sanofi (Fransa), Novartis (İsviçre) ve GlaxoSmithKline (İngiltere). İlaç sektörü dünyada tütünden sonra nefret edilen ikinci büyük sektördür. Bu sektör rüşvet, sahtekârlık ve skandallarla iç içe olagelmiştir. İlaç yanında aşılar ve medikal aletler de bu sektörün ürünleri arasındadır.
İlaç şirketlerinin kendi ilaçlarını reçetelere yazdırmak için rüşvet dağıttığı adi suçlar ötesinde bu sektör yüzyıldan fazla bir zamandır küresel sermayenin kontrolündedir. 1910 yılı itibarıyla Rockefeller tüm tıp mesleği üzerinde kontrolü ele geçirdi. Bununla da kalmadı, milyonlarca dolar rüşvet vermek suretiyle tüm tıp okulları ve ABD’de her eyaletin lisans kurulunu satın aldı. Rockefeller, Rothschild ve diğer uluslararası bankerler, küresel medikal yapılanmasını kontrol etmektedirler. Henry Kissinger ve Bill Gates’in ön cephede olduğu ortak akıl; şirketleri, vakıfları, araştırma merkezleri, laboratuvarları ile sözde hayırseverlik içindeler. Kissinger ve Bill Gates’in vakfı şimdi iki şirket ile birlikte kitlesel bir aşı geliştirme peşindeler. Big Pharma, Bill Gates, Hillary Clinton bu işin arkasındaki derin devlet ekibinden.
Rockefeller’in kontrol ettiği gıda endüstrisi, sağlık sigortası endüstrisi, ilaç endüstrisi ve tıbbi yapılanmanın bir uzantısı haline gelmiştir; öyle ki uygun beslenme tavsiyeleri, sağlık sigortası kapsamı, tıbbi araştırmalar, teşhis, tedavi ve alternatif doğal terapilere erişim, siyasi baskıyla, sahtecilikle, rüşvetle ve çalışma lisansını kaybetme tehditleriyle belirlenmektedir (şayet Rockefeller’ın uygun gördüğü ilaçları, kanıtlanmamış cerrahi müdahaleleri ve radyasyon tedavilerini reçeteye yazmazsa). Tüm bunlar sizi hasta, bağımlı ve kuzu gibi kolaylıkla güdülebilen biri haline dönüştürmek üzere tasarlanmış şeylerdir. Sizleri köle yapmaya dönük küresel planlarına dayanamayacak kadar hasta ve bağımlı tutmak için soykırım hedefli programlarının bir parçası olan medikal sektörü kullanıyorlar.
Yeni Dünya Düzeni’nin aşı stratejisi…
Yeni Dünya Düzeni ve Tek Dünya Hükümeti projelerinin merkezi, 1921 yılında kurulan ve kendisini bağımsız bir düşünce merkezi olarak tanımlayan ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR). 20. yüzyılı “Amerikan Yüzyılı” ilan etmişti, 21. yüzyıl ise Yeni Dünya Düzeni yüzyılı oldu. CFR, Rockefeller, Ford ve Carnegie vakıfları tarafından finanse ediliyor. CFR’ın kurucularından birinin oğlu olan James Warburg, 1950 yılında Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada; “İsteseniz de istemeseniz de, zorla ya da rıza ile dünya hükümetini kuracağız” demişti. Kurulduğundan beri, CFR elitinin yeni dünya düzeni hep gündeminde oldu. CFR üyeliği kamu daireleri ile özel şirketler arasındaki bağlantıları sağlar. Lockheed, Raytheon, Boeing ve General Electric gibi dev şirketler CFR’nın savaş gündeminden trilyonlar kazanırlar.
1975 yılında CFR üyelerinden ABD’li amiral Chester Word, yazdığı kitapta, CFR’ın amacının ABD’nin egemenliği ve bağımsızlığı değil tek dünya hükümeti olduğunu açıklamıştı. Ordunun bütün üst rütbeli general ve amiralleri, büyük şirketlerin CEO’ları ve pek çok hükümet çalışanı CFR üyesidir. Bunlar sahnenin gerisindeki gölge hükümettir. CFR üyesi olmayan biri savunma bakanı ya da CIA direktörü olamaz. FEMA, Nüfus Sayım Bürosu, NAFTA, GATT, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler’in tümü, yanıltıcı kurumlardır; yani Yeni Dünya Düzeni, sizin ulusal güvenliğinizi ortadan kaldıracak, sözde doğal afetler oluşturacak, ekonominizi daha da bozacak ve belki de öngörüldüğü gibi topyekûn bir ekonomik çöküşe sebep olacak, sonunda ulus-devleti de kaybedecek ve siz de denetlenip, tutuklanıp, Birleşmiş Milletler toplama kamplarına konacaksınız. Bu, onların öngördüğü Tek Dünya Hükümeti planıdır. Amerikan filmleri sizi bu düzene hazırlar ve uyutur. Medya silah olarak kullanılır.
Dünyanın gizli laboratuvarlarında üretilen aşıların içine nano-çiplerin konması uzun zamandır Microsoft ve MTI’nin birlikte çalıştığı bir proje. Küresel sermayenin içinde iki isim öne çıkıyor; Henry Kissinger ve Bill Gates. Yeni Dünya Düzeni elitleri 2015’te BM üzerinden bir ütopya geliştirdiler. Bu elitlerin iktidar projesiydi. Bir bağışıklık projesi yaptılar. Dünyadaki herkesi aşılayıp hastalıklara karşı bağışık hale getireceğiz dediler. İlaç sektörü şu an krizde yani ilaçtan para kazanamıyorlar. İşte bu yüzden ilaç şirketleri aşı işine yöneldi. Tıbbi soykırım, Yeni Dünya Düzeni’nin soykırımının bir parçası olarak yeni bir safhaya geçti. Johns Hopkins Üniversitesi. 18 Ekim 2019’da yani Çin’in Vuhan şehrinde koronavirüs çıkmadan iki ay önce, Johns Hopkins Üniversitesi’nde Event 201” koronavirüs bilgisayar simülasyonu oynandı. Bu programın sponsoru Dünya Ekonomik Forumu ile Bill ve Melinda Gates Vakfı idi. Bill Gates, zaten yıllardır on yılda on milyon insanı öldürecek bir virüsün duyurusunu sözde insanlığı uyarmak adına yıllardır yapıyordu. Karar, ID2020 gündemini uygulamaktı.
Moderna ve CureVac gibi şirketler Covid-19 gibi salgın hastalıklara karşı ilaç ve aşı geliştirmek için yıllardır Gates Vakfı’ndan fon alıyordu Gates ve Vakfı, uzun zamandır salgın hastalıklara karşı hazırlık yapıyor. 2017’de yapılan Davos Dünya Ekonomik Forumu esnasında Gates, epidemik hastalıklara karşı hazırlık amacı ile bir inisiyatif başlattı. 2019 yılında ise Bill Gates’in salgın hastalık senaryolarına odaklandığını görüyoruz. Önce Netflix için bir video hazırladı ve hayali bir senaryo anlattı. Baltimore’daki Johns Hopkins Medikal Merkezi’nde yapılan bilgisayar simülasyonundan iki hafta sonra Vuhan’da ilk Covid-19 görüldü.
Dünyadaki her insan elektronik bir kimlik vererek söyledikleri ve hareketlerinin takibini amaçlıyor. Bu programın ilk testi halen Bangladeş’te yapılıyor. Aşı programı ile birlikte bir nano-çip’in bünyeye enjekte edilmesi ile sadece sağlık kontrolü değil, kişi eylemlerinin takip edilmesi hedefleniyor. Gates Vakfı ve GAVI tarafından geliştirilen dövme benzeri ilk çip hem aşı hem de elektronik kimlik için kullanılıyor. Bill Gates’e göre bu sistem kimin aşı olup olmadığını anlamak için geliştirildi. Ancak bu kimlik tanıma içinde elektromanyetik dalga tespiti var, yani 5G ile başlanacak ve 6G ile evrimleşecek küresel kontrolün ilk adımı. Aşı ile kimlik tanıma (ID 2020) programı BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için dâhil edildi ve 2030 yılına kadar tamamlanması hedeflendi. Şu anda insanın aklını yönetmek için korku yolu ile insanları aşılamak ve çip takmak hedefine yönelik Covid-19 uygulaması dönemindeyiz. Yaşamak için buna razı olacağız. İnsan özgürlüğünün ve onurunun en çok tehlikede olduğu bir aşamadayız.
Bll Gates nelerle uğraşır?..
Teknoloji dehası Bill Gates, bilgisayar yazılım şirketi Microsoft ile servetini yapmasına rağmen, bu işte çocukluk arkadaşı Paul Allen ile ortaklık kurarak başarılı oldu. Gates; Basic ve DOS dâhil bugün bildiğimiz bilgisayar işletim sistemlerini ortaya çıkarandır. Microsoft, casusluk işleri için CIA’nın şifrecileri ile birlikte çalışmıştı. Dünyanın en zengin ve etkili filiantropistlerinden biri olan Bill Gates, emekli olup eşi Melinda ile birlikte kendini “Bill and Melinda Gates Vakfı” ile dünya genelinde hayırseverlik işlerine verdi. Bill Gates, görünürde filantropik bir plan dâhilinde genetik yapısı ile oynanmış yiyecekler üreterek dünyada açlığın sona ermesi için gayret ediyor. Monsanto ve diğer biyoteknoloji şirketleri Gates Vakfı ve AGRA, Afrika’da genetiği değiştirilmiş ürünler geliştirmeye çalışıyor. Afrika’da Yeşil Devrim İttifakı (AGRA) ile yeni tohumlar ve gübreler geliştirerek açlığa çare olacağını söylerken, ekonomik ve sosyal nedenleri ile ilgilenmedi. Çünkü açlığın nedeni yiyecek yokluğu değil, insanların yiyecek alamayacak kadar fakir olmaları idi.
Gates’in büyük hissesini aldığı Monsanto Şirketi, Genetiği Değiştirilmiş Tohumlar (GMO) alanında tekelleşme riski taşımaktadır. GMO tohumları bir yıldan diğerine saklanamamaktadır ve siz bir kere bu tohumların küresel haklarını edindi iseniz artık dünyaya yön verebilirsiniz. Nitekim Uluslararası Mülkiyet Hakları Anlaşması dâhilinde, çokuluslu şirketlerin özellikle üçüncü dünya ülkelerinden genetik kaynakları ele geçirmesine imkân tanınmıştır. Bugün bu tür yiyecekler öylesine rafları kaplamıştır ki, teslim olmaktan başka bir çare kalmamıştır. Bill Gates; Rockefeller Vakfı, Monsanto Şirketi, Syngenta Vakfı ve Norveç hükümeti ile birlikte Norveç’in Spitsbergen adasında bir tohum bankası (Svalvard) kurdu. Bu tohum deposu ile dünyanın en büyük bitki yetiştiricisi ve ilaç firmalarının tohum edinmek için başvurabileceği tek adres yani bir tekel oluşturulmuştur.
Gates Vakfı, Küresel Sağlık Programı ile aşı geliştirerek gelişmekte olan ülkelerde çok çeşitli olan aşıları elimine ederek tekel kurarken, sağlık sistemleri ile ilgili araştırma ve kapasite geliştirme konusunda gönülsüz davrandı. Ya da temelinde gelirin dağıtım sorunu olan sosyal, siyasi ve ekonomik eşitsizlikleri gidermeye yönelmedi. Sağlık ve gıdada olduğu gibi eğitimde de Gates Vakfı aynı kör yaklaşımı sergiledi. 1990’larda Rönesans 2010 programı altında pazara dayalı teknik eğitim veren özel ve küçük okullar için 100 milyon dolar harcadı ama öğrenci yetiştirmek yerine öğretmen yetiştirmeye odaklandı. Öğretmenleri kontrol altına alınması gereken bir grup olarak görünce, onları sistem içinde tutamadı. Gates, öğretmenlerin kalitesine takmışken, okulların kaynak ihtiyacı, müfredat, fiziksel şartlar, okul dışı imkânlar (çalışmak için yer ve zaman, gıda, sağlık vb.) gibi hususları dikkate almadı. Gates’e göre iyi öğretmenler, öğrencileri testlerden yüksek skor alanlardı.
BIll Gates’in aşı işleri..
Bill Gates için aşılar, stratejik bir hayırseverlik vasıtası altında aşı ile ilgili pek çok kârlı iş yapmanın ötesinde Microsoft üzerinden bir küresek aşı kimliği oluşturma projesi yanında küresel sağlığın diktatoryal kontrolü demektir. Gates, sahnede dünyayı kurtaracak aşıyı bulacak adamı oynuyor. Bill Gates, 2010 yılında katıldığı konferansta küresel aşı ve yeni tedavi yöntemleri ile dünya nüfusunun % 10-15 azaltılabileceğini söyledi.
Gates Vakfı, son 20 yılını Afrika’da yoğun çocuk aşısı programları ile geçirdi. 2014 ve 2015’te Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICF ile birlikte Kenya’da kitlesel tetanos aşı programı yürütüldü. Kenya hükümeti, tetanos aşısında kullanılan bir maddenin, 500 bin civarında 14-49 yaş arası genç kızlar ve kadınlarda kalıcı kısırlığa yol açtığı açıklamasında bulundu. Bu aşıları yapan kamu-özel ortaklığı ve GAVI, WHO ve UNICEF’in parçası ve pek çok özel ortağı olan büyük bir ilaç devi. Gates’in aşı geçmişine bakalım;
* Önce Hindistan’daki Ulusal Bağışıklık Teknik Danışmanlık Grubu’nun 1,2 milyar dolarlık hissesinin 450 milyon dolarlık bölümünü alarak çocuk felci için aşı yapmalarını istedi. Ancak daha sonra Hintli doktorlar Gates’in bu aşıyı salgın hastalık vasıtası haline getirerek Afrika’da 2000-2017 yılları arasında 490 bin kadar çocuğun ölümüne yol açtığını iddia ettiler ve Gates ile ilişkilerine son verdiler. Çocuk felci salgını en çok Kongo, Afganistan ve Filipinler’de görüldü. 2017’de Dünya Sağlık Örgütü gönülsüzce çocuk felci salgınının öncelikle aşıdan kaynaklandığını kabul etti. 2018’de küresel olarak çocuk felci vakalarının % 70’i aşıdan kaynaklanıyordu.
* 2002 yılındaki Gates’in MenAfriVAc menenjit kampanyası ile zorla aşı yapılan yaklaşık 500 çocuktan 50’si felç oldu. Güney Afrika gazeteleri olayı ilaç şirketleri için kobay (guiena pig) olduk diye yazdı. Nelson Mandela’nın eski ekonomi danışmanı Prof. Patrick Bond, Gates’in hayırseverlik işlerini acımasız ve ahlaksız olarak niteledi.
* 2010’da Gates Vakfı, GSK’nın sıtma aşısını fonlar destekledi. Afrika’da test yapılan 5.949 çocuktan 151’i öldü, 1048’inde başta felç olmak üzere ciddi hasarlar oluştu.
* 2010 yılında Gates, 10 milyar dolar verdiği Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) “Bu parayı aşı geliştirmek için kullanmalıyız” dedi. Bir ay sonra bir tartışma programında (Ted Talk) “Yeni aşıları nüfusu azaltabilir” dedi.
* 2014’te Gates Vakfı, HPV (rahim ağzı kanserine yol açan virüs) aşısı için “Glaxo Smith Kline (GSK) and Merck” şirketi tarafından geliştirilen testlere fon veriyordu. Bu testler Hindistan’daki 23 bin genç kız üzerinde denendi. Bunlardan 1.200’ü ciddi yan etkiler gördü, 7’si öldü. Hindistan hükümeti Gates’in desteklediği araştırmacıları köylü kızları ve ailelerini kandırmakla suçladı ve konu şimdi Hint Anayasa Mahkemesi’nde.
* 2014 yılında Kenya’daki Katolik Doktorlar Birliği, WHO’yu milyonlarca kadını tetanos aşısı yaparak haberi olmadan test yaptığını açıkladı. Suçlamalar üzerine WHO, yeni bir aşı üzerinde 10 yıldır çalıştıklarını itiraf etti. Aynı suçlamalar Tanzanya, Nikaragua, Meksika ve Filipinler’den geldi.
w 2017’de WHO’nun DTP (Difteri, Tetanos ve Boğmaca) aşısının Afrika’da önlediğinden daha fazla çocuğu öldürdüğü ortaya çıktı. Aşıyı alanların almayanlara göre 10 kat daha fazla öldüğü tespit edildi. Afrika’da her yıl on milyonlarca çocuk, bu tür ölümcül aşılara zorlanıyor.
* 2017’de sızan e-postalardan, Gates’in ABD ordusu ile biyolojik savaş için sivrisineklerin genetiği değiştirilerek yeni bir yöntem denediği ortaya çıktı.
* Gates, geçen yıl bir gün herkesin resmi bir kimliği ile sağlık durumlarının takip edileceği dijital sisteme çok yakın olduğumuzu söylemişti. Gates, Aralık 2019’da bir kişinin aşı olup olmadığını gösteren bir sistem geliştirmesi için MIT’e fon desteği verdi. 18 Mart 2020 tarihinde ise Gates, ABD’de bir “ulusal takip sistemi” kurulması için çağrıda bulundu ve bazı dijital sistemler ile test edilen ve aşı olanların takibini önerdi.
Dünya genelinde küresel sağlık işlerinin gündemi Gates’in yönlendirdiği WHO tarafından belirleniyor. Salgın hastalıklardan, temiz su, hijyen, beslenme ve ekonomik kalkınma kadar pek çok dünya gündemi Gates’in ana ilgi alanları. Gates Vakfı, 5 milyar dolarlık bütçesinin 650 milyon dolarını bu işlere harcıyor. Bunları hepsi Gates’in felsefesinin bir şırınga içinde uygulanmasını öngörüyor. Gates, yardım parası ile WHO dışında UNICEF, GAVI ve PATH gibi çok önemli kuruluşları da kontrol altına almış durumda. Aşı üreten özel ilaç şirketlerine ilave olarak 12 eczacılık şirketin 50 milyon dolar koronavirüs aşısı için para verdi. Medyadaki son haberlere göre, Covid-19 şimdi ona Amerikan çocukları üzerinde uygulayacağı aşı programı ile aradığı diktatörlüğü sağlayacak fırsatı verecek. Gelecekte aşı ve bağışıklık durumuna göre yeni bir toplum yapılanması bizi bekliyor olabilir.
Sonuç..
Bu plan, yıllardır hazırlanıyordu ve arkasında Bill Gates, Aşı Geliştiren Eczacılar Birliği (GAVI), Rockefeller, Rothschilds ve diğerleri var. Şu anda Yeni Dünya Düzeni içinde Tek Dünya Hükümeti kurmak isteyenlerin medikal kolu zorunlu bir aşı ile dünya nüfusunu kontrol altına alacak bir proje uyguluyor. Olup-bitenlere karşı yapılacak çok şey var. Küresel sermaye ile mücadele etmek önce dayanışma gerektirir. Uluslararası düzeyde, devlet içinde ve bireysel olarak dayanışma zamanındayız.
Devletler küresel sermayenin medikal derin devletinin ilaç, aşı ve tedavi yöntemlerine bağımlı kalmamak için bu alanda da bağımsızlık mücadelesi vermeli, uluslararası düzeyde dayanışma sağlanmalıdır. Diğer yandan, tıpkı ülke savunması gibi sağlık ve eğitim konuları özel sektörün kar amaçlı inisiyatifinden çıkarılıp devlet kontrolüne alınmalıdır. Parası olanın tedavi olduğu, iyi eğitim aldığı; parasız olmayanın sıradanlığa ve ölüme terk edildiği düzen bitmelidir.
Son olarak bizler de, şiddete başvurmadan, sade bir birey olarak mücadele etmek için küresel sermayenin ülkemizdeki uzantılarını bilmeli, bankalarını kullanmamalı, ürünlerini tercih etmemeye gayret etmeliyiz. Küresel sermaye sizi yok etmeden, siz onların yaşam kaynağı olan para kanallarını işlevsiz hale getirin. Sağlığımıza ve özgürlüğümüze sahip çıkmanın, ulus-devleti korumanın yolu bilim ve teknolojide kendine yeterli olmaktan, tam bağımsızlıktan geçiyor.
Milli Gazete / Sait Yılmaz