Kavramı Türkiye’de gündeme taşıyan ilk Prof.Dr. Nevzat Tarhan olmuştu, bundan yaklaşık 7 sene önce…
Nevzat Hoca kavramı ve etkisini şöyle açıklıyordu: “Kötü dünya sendromu, dünyanın eskiye kıyasla daha tehdit edici bir yer olduğu algısını tanımlamak için kullanılmaktadır. Dünyanın kötüye gittiğini düşünenlerde üç türlü tepki göze çarpar; şiddeti örnek alıp şiddet davranışını artırmak, şiddete karşı duyarsızlaşmak ve korkuya kapılıp kendilerini şiddet kurbanı gibi algılayarak kaçınma davranışı geliştirmek. Bu 3 tepki türünün de sağlıklı olduğunu söylemek güçtür.”
Geçen hafta Türkiye’nin gündemine sürekli getirilen “kadına şiddet” kavramı ile ilgili bazı rakamlar vermiştim.
Bugün insanların büyük çoğunluğuna konuyu açtığınızda, size “Türkiye’de kadına şiddet ve kadın cinayetleri son yıllarda arttı” diyecektir…
Ama ayrı ayrı insanlara sorsanız, “Sizin çevrenizde, tanıdığınız insanlar arasında ya da şahit olduğunuz kadına şiddet veya kadın cinayeti olaylarında bir artış oldu mu” diye, daha farklı bir cevap vereceklerdir.
Medya, sürekli yeni sorunları gündeme getiriyor. Bunların bazıları gerçekten var olan ama farkedilememiş gerçek sıkıntılar, bazıları ise belli bir amaç doğrultusunda oluşturulmuş suni sorunlar.
Mesela, Türkiye’de 2009 yılında 18 yaşın üzerinde 1500 kadın kayboldu…
Bu rakam bu yıl kaçtır? Acaba bu 2009’daki kayıplardan kaçı cinayete kurban gitmiştir? Artan kadın cinayeti sayısı mıdır, yoksa cinayetlerin ortaya çıkarılma sayısı mı? Bunları bilmeden, bu konu hakkında nasıl bir akıl yürütebiliriz?
Bu sadece tek bir konu hakkında tek bir örnek… Bunu, ekonomiden özgürlüklere, eğitimden sağlığa kadar bugün kötüye gittiği iddia edilen her mesele için geliştirebiliriz.
“Her şey güllük gülistanlık, hiç sorun yok” demiyorum elbette ama neyin gerçek, neyin kurgu olduğuna daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor.
Teşhisi düzgün koyamıyoruz maalesef. Medyada kimin sesi yüksek çıkıyorsa, onun sorunuyla, onun belirlediği şekilde mücadele etmek zorunda bırakılıyoruz.
Hele hele tek bilgi kaynağı sosyal medya olan yeni nesil, bu konuda çok daha fazla mağdur oluyor…
Kötü dünya sendromunun etkilerine tekrar bir bakın… Şu anda şiddet ve dehşet dolu bir dünyada hayatta kalmak için yine şiddet ve dehşete ihtiyacı olduğunu düşünenler, maalesef bu genç nesil. Yine bu olaylara karşı duyarsızlaşanlar veya tam tersi, “Bu ülkede yaşanmaz, bir fırsatını bulsam da gitsem” diyerek yurtdışında yaşama hayali kuranlar bu gençler…
Her bulmacanın bir çözümü vardır. Ama bulmaca yanlışsa, hatalıysa, hatta çözülmesin diye özellikle hazırlanmışsa, çözmenin imkanı yoktur…
Dünya gül bahçesi değil ama eskisinden daha kötü bir yer de değil… Sadece nereye baktığımıza biraz daha dikkat etmemiz gerek…
Bu arada, yukarıda örneklerini verdiğim meseleler için tekrar söylüyorum, hiçbir meseleyi küçümsemiyorum, “Önemi yok” demiyorum, eğer gerçekten bir konuya önem veriyorsak, “başkalarını suçlayıp sürekli ağlamak yerine teşhisi düzgün koymak ve tedavi adımlarını, hoşumuza gitmese de atmak” gerektiğini söylüyorum…
Akit / Halil Kışlacık