فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَاَنْبَتَهَا نَبَاتاً حَسَناًۙ وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاؕ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَۙ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقاًۚ قَالَ يَا مَرْيَمُ اَنّٰى لَكِ هٰذَاؕ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِؕ اِنَّ اللّٰهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” (Âl-i İmrân Suresi 37. Ayet)
Sorular önemlidir.
Sorular ile yol alındığında anlamak daha kolaylaşır. Sorular navigasyon gibidir. İstikamet belli ise sorun yok demektir. Allah bir emaneti en güzel şekilde koruyandır. Bir annenin emanetini de kabul etmiştir. Onu en güzel şekilde koruyacaktır. Emin bir ele teslim etmiştir. Bir insanın nasıl yetiştirileceği üzerine düşünmek gerekirken;
Meryem’e sunulan yiyecekler nasıl gelmiştir? üzerine yoğunlaşan bir anlayış daha ilgi çekici olmuştur. Epeyce de taraftar bulmuştur.
Gömleğin ilk düğmesi yanlış olursa diğer düğmelerde yanlış olur. Yiyeceklerin gökten indiğinden tutun da turfanda yiyeceklere kadar götürülen rivayetler. Rivayetlerin ardı arkası kesilmeyecektir. Hep bir gizem ve mucize aranmıştır. Yanlış bir sorunun ardından gelen cevaplarda doğru olmayacaktır maalesef!
Soru neydi?
Bu yiyecekler nasıl geldi?
Halbuki ayette bu soru yok. Sorumlu olarak görevlendirilen kişi ne soracağını biliyordu. O da rabbani olarak yetişmiş bir kuldu. Ne soracağını biliyordu. Sorusu netti.
Bu yiyecekleri kim gönderdi? ( Nereden geldi?)
Rabbani eğitim alan Meryem de net cevap veriyor.
“Allah katından.”
Rabbani bir beslenmenin güzel örneğidir. Rızkın kaynağına yöneliş vardır. Bütün rızıkların kaynağı Allah’tır. Soran cevabını almış olacak ki herhangi bir eleştiri de gelmemiştir. Rabbani bir yetişme rabbani eğitim almış biri tarafından yapılmıştır. Ayetin siyak ve sibağında da ana mesaj “rızkın kaynağıdır.” Bu; Rabbani beslenen bir kulun hayata bakışını oluşturan bir anlayıştır. Bu anlayış, yolda yürüyenler ile kazanılacak bir anlayıştır. Terbiye, toplumsal bir eylemdir.
Rızkı verenin Allah olduğuna iman eden bir kişinin hayatı netleşmiştir. Bundan sonraki gelecek hadiselerdeki bağ da çözülmüş olacaktır. Verilen her şeyin kaynağının Allah olduğunu ilan etmiştir.
Bu bağı çözemeyen, rızkın kaynağını doğru anlamayan anlayışa en güzel örnekte yine Kuran’ı Kerim’de sunulmuştur. Kârûn: “Bu servet, bendeki bilgi sayesinde bana verildi” diyerek kibrinden dolayı kaynağı anlayamadığını göstermiştir. Rızkı sahiplenmiştir. Sahiplenme de bencilliğe sevk etmiş. Kaybetmek de korkusunu artırmıştır. Rızkın kaynağını anlamayanların sonu inkar ve akabinde de hüsran olmuştur/olacaktır.
Halbuki; Kim getirdi?
Sorusu sorulmuş olsaydı yiyeceklerin nasıl getirildiği cevabı gelecekti.
Soru oldukça açık; Sana verilenler nerden geldi?