Kardeşlerimizden biri, yakın zamanda kendisine gelen bir sosyal medya mesajından bizi de haberdar etmişti. Mesajın özü şuydu: İsrail Gazze ve Hamas’ı tamamen yok etmek için 200 bin yedek askerin yanı sıra 100 bin askeri daha seferber etti. Buna karşı bütün ümmetin şu duayı yapmasını rica ediyoruz: “Hasbünallahu ve ni’me’l-vekîl.” “Allahümme innâ nec‘alüke fî nühûrihim ve ne‘ûzü bike min şürûrihim. Ente mevlânâ fe’nsurnâ alel kavmil kâfirîn.”
Mesajı gönderenler, önümüzdeki 72 saat içinde, “düşmanı zayıflatmada çok etkili olacaktır” dedikleri bu duanın toplu olarak 10 milyon kez okunmasını hedeflediklerini söylüyorlar, duayı, arkadaş olduğumuz herkese göndermemizi, böylece “üzerimize düşeni yapmamızı” istiyorlar, sanki kendileri bir plan yapmışlar gibi, “Allah plan yapanların en hayırlısıdır” diye de ekliyorlardı. Bir başka kardeşimize gelen benzer bir mesajda da Fil suresinin okunması talep ediliyordu.
Demek ki “üzerimize düşen” sadece dua okumakmış. Fakat bir an için düşündüm ki, aslında bu mesajı gönderenler de bir ‘iş’ yapmış oluyorlardı. Bir de Hamas’ın mücadelesi kendisini hiç ilgilendirmeyenlerimiz, hatta fasıklara yaraşır sözlerle konuşanlar vardı. Onları düşününce, İsrail’in kahrolması için milyonlarca kere dua okumayı önerenler çok büyük bir gayret içinde sayılırlardı!
Dünyaya nizam verecek kadar büyük bir ümmetin, tükürüğü ile boğabileceği bir İsrail karşısında, onu yok etmeyi sadece, bir duayı milyonlarca kişinin okumasına havale edecek kadar küçülmesi, acizleşmenin ve zilletin dip noktasıdır. Düşünelim ki, yok olmaması için dua edelim dedikleri Hamas herkesten çok dua yapmaktadır. Onlar dua ile yatıp, dua ile kalkmakta, Allah adını dillerinden hiç düşürmemektedirler ama o Müslümanlar biliyorlar ki düşman, herhangi bir duayı milyon ya da milyar kere okumakla değil, onunla anladığı dilden konuşmakla kahrolacaktır. Düşmanın anladığı dili Rabbimiz “besili atlar” sözüyle özetlemiştir. Bu da her türlü savaş gerecidir. Düşmanın anladığı dil kurşundur. Hamas ve Gazzeli kardeşlerimiz düşmanı kahretmek için Allah’ın emrini ve ‘aklın yolu’nu bilmektedirler. Kardeşlerimizin anlam veremediği tek şey, neden yalnızlığa ve kendi kaderlerine terk edildikleridir. Hamas ve Gazze’ye yardım olarak on milyon duayı önerenler, hükümetlerin İsrail’le tüm ilişkilerini kesmesini sağlayacak adımlar keşfetmek için kafa yorsalardı hayır işlemiş olurlardı. Hiçbir şey yapamıyorsak, maddi imkanlarımızla Gazze cihadına katılmamızı, paramızı-pulumuzu Allah rızası için kardeşlerimize seferber etmemizi talep edebilirlerdi.
“Fensurnâ ale’l-kavmi’l-kâfirîn” ayetiyle Allah’tan kâfir düşmana karşı yardım talep edenler, Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanların, biriktirdikleri altın ve gümüşün cehennem ateşinde kızdırılıp alınları, böğürleri ve sırtlarının onlarla dağlanacağını da hatırlatmaları iyi olurdu. Şu anda Gazze’ye koşarak kardeşlerimizin cihadına fiilen ortak olamıyorsak, hiç değilse maddi imkanlarımızı seferber edebiliriz. Tabi Gazze/Filistin için bir şeyler yapmayı kalpten istiyorsak. İstemiyorsak, Allah’ın, hakkımızda vereceği hükmü beklememiz gerekmektedir.
Mehmed Durmuş / İktibas Dergisi Nisan Sayısı
Herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumağa muktedir olamayabiliyor, fakat bir sûre veya bir ayet genellikle hem fikri tefsirini hem yaşayan olayların canlı tefsirini sarih bir şekilde ortaya koyuyor abi. Tıpkı:
“Ey Mûsâ! Doğrusu biz, orada bulunan zorba olduğu müddetçe, oray aslâ girmeyiz; onun için sen, Rabbinle git, artık ikiniz savaşın, doğrusu biz burada oturacak olan kimseleriz” dediler.5/24
Devir tersine dönmüş sanki biz “Gazze”diyenlere neredeyse bu ayet ile cevap verecek sefihlikteyiz abi.