O bir kahraman, bir savaşçı, bir gönül adamı, değerli bir bilge. Çağın bencil ve çıkarcı temelini dinamitleyen bir adam. İdeolojilerin, içinde toplumları zombileştirdiği acımasız kalelerinin yüksek duvarlarını bir hamlede aşan özgürlük savaşçısı. Sadece yetim, yoksul, evsizlerin değil; sokak köpeklerinin ve kedilerinin bile isimsiz kahramanı. Tabiatın, sanatın ve güzel olan her şeyin dostu. Emeğin kıymetini bilen adam. Bir toplumun istikbalinin iyi olacağına dair umut. Gönül adamı… Nazik, zarif ve onurlu bir adam o.
Kaldırımda önümde yürüyordu. Görünüşü tüm gerçek kahramanlarda olduğu gibi sıradandı. Kimse onun kim olduğunu bilmiyordu. O an için ben bile tanıyamadım onu. Sadece aynı kaldırımda yürüyorduk. O önde ben arkada.
Kaldırım kalabalıktı. İnsanların arasında geçiyorduk. Bir ara yerde bir pet şişe gördüm. İçindeki suyun yarıdan fazlası içilmişti. Ağzı kapalı olan şişe ya düşürülmüş ya da atılmıştı yolun ortasına. Yerden alıp çöpe atmayı düşündüm. Hem çevre kirliliğini önleyecektim hem de birinin kazara üzerine basarak düşmesini önlemiş olacaktım. Ama kimin şişesiydi, nasıl yere düşmüştü? Acaba şişeyi yerden alsam, beni görenler, daha önce o şişeyi yere benim attığımı mı düşünürlerdi? Ya da suyunu yolda düşürmüş onu arayan şapşal biri olduğumu mu? Hem niye ben alıyordum? Kim bilir ne zamandır oradaydı! Kimse onu alıp çöpe atmamıştı; ben niye eğilip yerden alacaktım? Örnek davranışı mı görüp beni ödüllendirecek, en azından davranışı mı takdir edip örnek alacak birileri mi olacaktı? Buna değer miydi?
Neticesi ne olursa olsun onu almalıydım. Zira kimse görmese bile ben kendimle barışık olacaktım. Yeryüzünde ufak da olsa, ters giden bir şeyi düzeltmiş olacaktım. Almalıyım, şimdi, tam sırası.. derken almaktan vazgeçtim. Kalabalık üstüme üstüme geliyordu sanki. Saçma belki gerekçelerim, ama çekindim işte. İşte o anda önümde yürüyen o kahraman, hiç kimseye ve hiçbir şeye takılmadan eğildi. Tutup kaldırdığı düşkün insanlıkmış gibi kuvvetle şişeyi yakaladı. Eğilirken kırdığı dizlerini düzelterek doğruldu. Rotasını değiştiren büyük yük gemileri gibi ağır ağır kalabalığı yararak çöpe yöneldi ve o şişeyi çöpe attı. Sonra da bir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Kimse, hiç kimse farkına bile varmamıştı az önce olanların. Bir ben görmüştüm. Ve ben, zafer fırsatını saçma sapan sebeplerle kaçıran zavallı bir komutan gibi pişmandım o an.
O isimsiz kahramanı saygıyla anıyorum.