يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَجْعَلُوا لِلّٰهِ عَلَيْكُمْ سُلْطَاناً مُب۪يناً
﴿١٤٤﴾
Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah’a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? (4/144)
Tabiri caizse, her konuda olduğu gibi, dost ve düşmanımızı da alemlerin rabbi olan Allah belirlemektedir. Müminlerin iyi ve kötüyü, doğru ve yanlışı ayıramadığı konularda yüce Allah elçileri vasıtasıyla doğru olanı göstermiştir. Nisa 144. ayette açıkça emredilmiştir. Kafirleri dost edinmeyin, sizin güvenebileceğiniz, sırrınızı paylaşabileceğiniz, sırtınızı yaslayabileceğiniz bir dost varsa o da müminlerdir.
Bugün yeryüzünde fesat çıkaran, müslümanların kanını akıtmaktan haz alan, çocukları aç bırakarak ölüme mahkum eden, milyonlarca insanı muhacir konumuna düşüren, kadın, çocuk çok sayıda mazlumun soğuk sularda boğulmasını kibirli bir şekilde izleyen, nice kafirler, ne yazık ki müslümanların bir kısmı tarafından dost kabul edilmektedir. Ayetin beyanına göre bu yaklaşım Allah’a açık bir delil vermektedir ve elbette cezasız kalmayacaktır.
Oysa rabbimiz müminleri kitabı keriminde defalarca uyarmıştır: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Maide: 51). Demek ki onları dost edinen onlardandır. Artık dünyada sağır sultan dahi duydu ki, Yahudi ve Hıristiyanlar birbirilerinin dostudur, müminleri sadece aldatırlar. Onların hile ve tuzaklarını en iyi bilen rabbimiz bizi sürekli uyarıp, basiretli ve uyanık olmamızı istiyor.
Özellikle son yüzyıllarda batılılaşma sevdası ve modern hayat tasavvuru, İslam beldelerini ciddi anlamda sarsmıştır. Hala muasır medeniyetler seviyesine ulaşma sevdalıları İslam beldelerinde varlığını bütün görkemiyle sürdürmektedir. Geri kalmışlık psikolojisi ile müslümanlar, canhıraş batı medeniyetine ve batılılara sevgi ve dostluk eli uzatmaktan geri kalmamışlardır. Bugün gelinen noktada ise onların nasıl azılı/yaman bir düşman olduğunu görebilenler görüyor ve yaşananlara tanık oluyoruz. Fakat dünya geneline baktığımızda ne yazık ki bir buçuk milyar müslüman bunu yeteri kadar idrak edemiyor ve dostunu düşmanını ayırmakta yeterli basireti gösteremiyor.
“Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.” ( Maide: 55 ). Avrupa ve batı aşığı olan sözüm ona müslümanlara sormak lazım, gerçekten sizin dostunuz kim? Artık iyi anlayın bu evrenin sahibi iman edenlere “sizin dostunuz Allah” diyorsa başka dost aramaya gerek var mı? Mümin insana bundan daha güzel bir taltif olabilir mi? İslam ahlakını kendisine düstur edinmiş hiç bir mümin Allah’ı, Rasulü’nü ve müminleri bırakıp İslam düşmanı kafirleri dost edinmez/edinemez. Dikkat edersek Allah bize onlarla konuşmayın, alışveriş yapmayın veya komşuluk etmeyin demiyor. Hatta bu saydıklarımızda mümin bir prototipini örnek olarak ortaya koymamız lazım ki, onlara örnek olalım. Bize emredilen, tavsiye edilen onlarla dostluk etmeyin yani onlara müslümanların bilinmemesi gereken gizli yönlerini, mahremlerini anlatmayın onlara sırlarınızı açmayın.
“Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun; eğer müminler iseniz.” (Maide: 57). Kur’an müminleri defalarca uyarmıştır. Bu uyarıların şüphesiz arka planı var, ancak burada ayetlerin verdiği mesajla yetinmek zorundayız. Sonuç olarak müminlerin dostu Allah, Rasulü ve İman eden tüm müminlerdir.
“Yoksa onlar Allah’tan başka dostlar mı edindiler? Hâlbuki gerçek dost Allah’tır…” (Şûrâ: 9 ). Rabbimiz! bizi senin dost olarak kabul ettiğin Nebilerle ve müminlerle beraber yaz.