Batı düşüncesinin karmaşasına bağlanan ve bunu bir put hâline getirenlerin küçümserlikleri, yenilgi duyguları ve bağlanışları İslâm düşüncesi ve medeniyeti karşısında onları saldırganlaştırıyor. İslâm’ın aydınlığı onların kabullenemeyecekleri bir olgu. Görünürde Müslüman gibi, yaşayış ve zihnî bağlanış olarak tam birer oryantalist. İslâm düşmanlığının asıl tanımı onların görüntüleri ve davranışlarıyla birer oryantalist olduğu gerçeği. İçinde bulunulan bunalım insanlığın karanlığıdır, çıkmazıdır. Faşizm, ırkçılık, insanları küçümseme, insana taparlık, metafiziği reddediş onların gerçeği. Bundan ötürü insanlığa insan olmayı kazandıran İslâm inancının varlığı rahatsız ediyor.
Kölelik ruhuyla Batı düşüncesine bağlanış bir özgünlük değil. Tam anlamıyla bir kölelik. Zaman zaman bu zihniyeti temsil edenlerin davranış biçimleri kendini açığa çıkarıyor. İnsanlara suyu bile çok gören bu faşist zihniyetin amacı kendi ırkını ve hatta sadece siyasal düşüncesine bağlı olanların önceliği var. Bunu kim yaparsa yapsın birinin diğerinden hiçbir farkı yok. Bu, aynı zamanda insanlığa bir savaştır. Savaş hâllerinde bile insanlar sudan mahrum edilmezler. Bozulan, her türlü sapkınlığa doğru savrulanların hangi kurumlardan, hangi eğitimlerden geçtiği bile ne tartışılır ne de konuşulur. Kendi anlayışlarına göre reşit olmayan kız çocuklarının modernizm adına olan sapkınlıklara göz yumulur. Ama Kur’an eğitimi alanlara karşı çıkılır. Fuhşun, cinayetlerin, çocuk istismarlarının, hırsızlıkların, her türlü yanlışın yapıldığı bir toplumunda Batı düşüncesinin kurumlarından geçen insanlar olduğu unutulur.
İnsanın Allah’a inanma özgürlüğünü, onun kitabını, peygamberini kabullenmeyenler insana tapmayı bir din olarak algıladıklarının bile farkında değiller. İslâm aydınlığına Ortaçağ karanlığı diye saldıranlar modernizmin karanlığında insanın bunalımını ve onun yaşama biçimini aydınlık olarak görüyorlar.
Toplumsal değişimin hızı ve bunalımı insanı mutsuz ediyor. Batı kapitalizminin ve sosyalizminin, artık bir karşılığı olmayan komünizmin bunalımına razıdırlar. İnsanlar arasında açılan uçurumların çatışmaların asıl nedeni olduğu bile düşünülmek istenmiyor.
İslâm inancına ve oluşturduğu geleneklere karşı çıkanlar Batı’dan gelen Hıristiyan kültürüne ait yaşama tarzını, geleneklerini, yortularını, Noel’lerini kutlamaktan ve o hayatı yaşamaktan kaçınmadıkları gibi bunu Batı’nın Ortaçağ karanlığının uzantısını olan aydınlanma saçmalığını benimsiyorlar. Asıl savaş İslâm ve İslâm inancını yaşayanlarla. Bir İngiliz’e, Fransız’a, Alman’a, Amerikalıya olan sevgileri ve saygılarının zerresini Müslüman olanlara göstermiyorlar. Arap, Kürt, İranlı, Pakistanlı, Faslı onlar için alt sınıf mensubudurlar.
Batılıların hayat anlayışları, sapkınlıkları bile saygındır. En saçmalıkları bile kabul görüyor, eleştiri konusu olmuyor. Savunma merkezleri Batı düşüncesinin oluşturduğu benimsenen putçu hayatın olması. Onu eleştirme bile asla kabul görmez. Şiddetli bir baskı ile sindiriyorlar. Alkol bile savunma alanlarıdır. İnsanlığın zararına oluşu onları çok da ırgalamıyor. Karşı oluşlarının nedeni İslâm’ın onu zararlı olduğu için haram kılmasıdır. Kumar devlet eliyle bile resmileştiriliyor. Kumara, alkole, sapkınlıklara karşı çıkmak sanki Cumhuriyet ideolojisine ve onun öncüsüne karşıymış gibi bir tutumu benimsiyorlar. Karşı olanlara saldırıyorlar. İslâm’ın iyilikleri ve güzellikleri onlara göre Ortaçağ karanlığıdır. Batı’nın Ortaçağ’ı ise onların asıl ideolojileridir. İnsanlığa örnek olan insanın kurtuluşu ve özgürlüğü olan İslâm’dan hep Batılılar ürküyor ve savaşıyorlar. Onların uzantıları, Haçlı ruhlu oryantalistleri de onların görevini yapıyor İslam’a ve Müslümanlara saldırıyorlar. Asıl özgürlük İslâm’dır, inanış ve bağlanıştır.
Ali Haydar Haksal/Yeni Şafak