İslam Konferansı İçişleri Bakanı Seehofer’in başkanlığında dördüncü kez toplanıyor. Bu kez gündem İslam’ın Alman hukukuna daha iyi entegre edilmesi.
12 yıldır sürüyor
Almanya federal seçimlerinden bir yıl ve en son özel oturumunun üzerinden 20 ay geçmesinden sonra İslam Konferansı Berlin’de Çarşamba günü dördüncü dönem genel kurul toplantısını yapmak üzere toplanıyor. İlk İslam Konferansı’nın toplanmasından bu yana tam 12 yıl geçti. Federal hükümetin İslam Konferansı sorumlusu İçişleri Bakanı Horst Seehofer, yeni yüzler ve yeni konular konusunda heyecanlı. Ancak konferansın temel sorunsalı aynı:
Almanya’daki 4,5 milyon civarındaki Müslümanın daha iyi dini ve sosyopolitik entegrasyonu.
Deutsche Welle’den Christoph Strack’ın haberi
İçişleri bakanı ile yapılacak bir görüşme ile başlayacak olan ve iki gün sürecek toplantıda yerel entegrasyon ve Almanya’da imam yetiştirilmesi konuları ele alınacak. Ancak imam yetiştirilmesi konusu oldukça çetrefilli. Zira bu konu Alman üniversitelerindeki ilahiyat bölümlerinin durumu, yurt dışından gelen imamların ve camilerin finansmanı ve cemaatlerin bağışları gibi pek çok soru işaretini de beraberinde getiriyor.
Cami vergisi
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Markus Kerber, Bild gazetesine yaptığı açıklamada “Hedef, Almanya’daki camilerin yurt dışından finansal yardıma bağımlı olmamalarıdır” dedi. Peki bu, Hristiyanların kilise vergisi ödemesi gibi Müslümanların da resmi bir vergi ödeyebileceği anlamına mı geliyor? Kerber vergi konulabilmesi için ön şartın Alman yasalarındaki temel şartlara uygunluğun belgelenmesi gerekliliğinin altını çizdi.
İçişleri Bakanı Seehofer Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi için kaleme aldığı makalede bunu açıkça formüle etti. Seehofer makalede Müslüman cemaatlerinin Anayasa’nın tanıdığı din özgürlüğünün şartlarını devlet – cemaat işbirliğiyle bağdaştıracak şekilde organize edilmesi gerektiğini yazdı. Seehofer Almanya Müslümanlarının cemaatlerinin organizasyon ve finansmanının Almanya’da olması gerektiğini kaydederek, devletle istikrarlı ve güven temellerine dayalı bir ilişki kurulmasının altını çizdi.
2006’daki ilk toplantısından bu yana İslam Konferansı ile ilgili tartışmalar sürüyor. Zaman zaman konferasın boykot edildiği olsa da tartışma her zaman Müslüman derneklerin Almanya’daki gücü ve etkisi üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak kimse bu kuruluşların temsil ettiği Müslümanların sayısından emin değil.
Derneklere karşı bireyler
İçişleri Bakanı olarak dinle ilgili konulardan da sorumlu olan Seehofer dini dernek temsilcilerine karşı ağırlığını koyabilecek Müslüman bireylere güveniyor. Bu kişilerin arasında İbn-i Rüşd-Goethe Camii kurucusu liberal Seyran Ateş ile psikolog ve İslam uzmanı Ahmad Mansour da bulunuyor. Her ikisi de Almanya’da seküler İslam’ın temsilcisi. DİTİB’den Abdurrahman Atasoy ile Müslümanlar Merkez Konseyi’nden Aiman Mazyek gibi etkili Müslüman derneklerinin temsilcileri de onların varlığına katlanmak zorunda.
Bu adımın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için 2013 yılındaki bir önceki İslam Konferansı’nın bileşimine bakmak yeterli. O zaman dernek temsilcileri dışında tek bir bireysel katılımcı dahi yoktu.
İslam Konferansı’nın bugün geldiği noktada Markus Kerber’in büyük payı bulunuyor. Almanya İslam Konferansı, devletle Müslümanlar arasındaki diyaloğu teşvik amacıyla 2006 yılında dönemin İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble tarafından başlatılmıştı. Kerber bu süreçte Schäuble ile birlikte görev almıştı. Kerber 2011’de siyaseti bırakarak Alman Sanayi Federasyonu’nun (BDI) başına geçmişti, ancak birkaç ay önce Seehofer onu İslam Konferansı projesine geri getirdi.
İslam ve Almanya
Seehofer göreve başlarken İslam’ın Almanya’ya ait olmadığını söylemişti. Almanya’yı Hristiyanlık şekillendiriyordu. Seehofer’in mesajı sert ve netti: “Müslümanlar bizimle yaşamak zorunda, bizim yanımızda değil ya da bize karşı değil.” Ancak bu açıklamadan günler sonra Başbakan Angela Merkel, Seehofer’in sözlerine ters düşen bir açıklama yapmıştı. “Ülkemizin tarihi karakterinin Hristiyan ve Yahudi olduğuna şüphe yok” diyen Merkel, 4,5 milyon Müslümanla beraber İslam’ın “Almanya’nın bir parçası haline geldiğini” belirtmişti.
Seehofer’in bugünkü açıklamaları göreve geldiği Mart ayından oldukça farklı. İçişleri Bakanı olarak Alman Müslümanlarının çeşitliliğini, “Alman ve Müslüman kimliklerini güçlendirmeyi ve vatanları Almanya ile özleşleşmelerini destekleyecek.” Hedef, “Almanya’da, Almanya’dan ve Almanya için bir İslam.”
Diğer ülkelerde İslam
Bütün tatışmalara rağmen Almanya, İslam Konferansı ve Müslümanları entegrasyon çabaları bağlamında birçok başka ülkeye nazaran oldukça alışılmadık bir yerde. Sadece, 100 yıllık resmi bir İslam Yasası olan Avusturya bazı alanlarda daha önde gidiyor. Avusturya’da imamlar cami cemaatleri tarafından finanse edilmek zorunda.
DW’ye açıklama yapan İçişleri Bakanlığında bir sözcü, Avusturya, Hollanda, İngiltere, Fransa gibi birçok başka ülkede devlet ve resmi kurumlar ile Müslümanlar ya da onların temsilcileri ya da dernekler arasında görüşmelerin yapıldığını belirtti. Fransa ve İspanya’da ise Müslümanlar daha ziyade kendi aralarında organize oluyor.