اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
﴿١٩﴾
Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.(3/19)
Çoğu zaman duyarız “İbrahimî dinler” kavramsallaştırmasını. Kimimiz bu kavramdan hoşnut olur, kimiz rahatsız olur suratını ekşitir. Oysa İslam’ı, Kur’an’ı doğru anlayan her mümin bu kavramı duyunca önce bir irkilmesi gerekir. Hatta hak olanın sadece İslam olduğunu ve başka dinlerle yan yana gelemeyeceğini açık ve net bir şekilde dillendirmesi gerekir. “İbrahimî dinler” söylemi oldukça yakın tarihimize ait olup, ikinci dünya savaşından sonra gündeme getirilen modern bir kavramdır. Dolayısı ile bu kavram farklı amaçlar için kullanılmıştır ve farklı bir çalışmayı gerektirir, bizim bilmemiz gereken kavramın İslam toplumuna dışarıdan ithal edilen bir dayatma olduğu ve proje bir kavram olduğudur. Dinlerarası diyalog söylemi de bu kavramla beraber okunması/düşünülmesi gerekir. Bu kısa açıklamadan sonra konumuz olan ayeti kerimeye dönelim.
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir”.(3/19)
Allah’ın emri Ali İmran suresi 19. ayette gerçekten çok açık ve net bir şekilde beyan edilmiştir, aslında üzerine söylenmesi gereken hiçbir söz yoktur. Ama biz müslümanlar olarak ne hikmetse bir türlü anlamak istemiyoruz. Yahudi ve Hıristiyanların gerçek durumunu bizden daha iyi bilen rabbimiz bizi uyarıyor: “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.” (Bakara: 120)
Yine Bakara 85. ayeti kerime: “Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Âli İmran: 85). Konumuz olan Ali İmran 19. ayeti destekleyen daha çok sayıda ayeti kerime var, ancak bu kadarla yetiniyoruz.
İslam ümmeti Hıristiyan ve Yahudilere yamanmaktan uzak durmalı ve izzeti Allah’ın dini İslam’da aramalıdır. Hz. Nebi’yi (sav) dahi sert bir şekilde uyaran rabbimiz, bugün müslümanların durumuna ne diyor acaba? İslam’ın ilk vahyedildiği dönemde kendi dinleri zaten tahrif edilmiş olan Hıristiyan ve Yahudileri Allah şiddetli bir şekilde eleştirmiştir. Bugün ise Allah’ın ayetlerini görmezden gelen müslümanların Hıristiyan ve Yahudilere beslediği sevgi, sempati tabiri caizse gavur sevicilikten başka bir şey değildir.
Yüce Allah hiçbir kapalılığa gerek duymadan Allah katında tek din İslam’dır demiş ve altına mührünü vurmuş. Bu mesajların orasından burasından çekiştirmenin hiçbir müslüman’a faydası yok. Fakat oyunu kuranların (İslam düşmanları) değirmenine su taşıdığı kesin. Allah bu dini bize vahyetmiş ve dinine tabi olanların adını da müslim koymuş, dünyaya gelen her insana da bu kapıyı açık tutmuş, dileyen o kapıdan içeri girer ve Allah’a teslim olur. Dolayısı ile Allah’ın arzında İslam’dan başka herhangi bir din Allah katında geçerli olmaz/olamaz. Geçerli olan ve sorumlu tutulduğumuz sadece İslam’dır. Bunu biz değil, ayette gördüğümüz gibi hayatı ve ölümü yaratan Allah söylüyor.
Demek ki “İbrahimî dinler” kavramsallaştırması ile müslümanlar arasına nifak tohumları ekmek ve akidelerini sulandırmak istediler, bunu da başardılar. Sadece sevgi, hoşgörü, dinlerarası diyalog gibi uydurma kavramlarla adeta İslam’ı hadımlaştırmaya çalıştılar. Unutulmamalı ki İslam, kendi kurallarını kendisi koyan bir dindir. Yine İslam, herkesle, her dinin müntesibiyle diyalog kurabilen bir dindir, fakat aynı zamanda ön şartları olan bir dindir. Allah inancı, nübüvvet inancı ahiret inancı vs. ne kadar inanç esasları varsa tümünü İslam belirler ve bunları asla tartıştırmaz. Bunları kabul edene de zaten Hıristiyan veya Yahudi denmez, artık onun adı müslümandır.
Sonuç olarak biz müminler Allah’a karşı savaş açan, O’nun elçilerini öldüren, elçiler arasında ayırım yapan, elleriyle kendi kitaplarını tahrif eden, kimi elçilere çirkin sözler söyleyen ve tevhide değil şirke (teslis) inanan bir toplulukla “İbrahimî dinler” çatısı altında buluşamayız. Eğer onlar istiyorsa, din zaten kimsenin tekelinde değil. Din, kendilerini de bizi de yaratan Allah’a ait, buyursunlar İslam’a gelsinler ve müslümanlarla kardeş, Allah’a da kul olsunlar.