Postmodern Dünyaya İnat
Modern dünyayla yeni tanışmaya başlamıştık. Modern nedir, modernizm nasıl tanımlanır, reel politik nasıl yapılır, realist yaklaşım nasıl olur, yeni dünya düzeni dedikleri şey ne iş çevirir, liberal ekonomi nasıl sömürür, muhafazakâr demokrat kimdir derken birden postmodern dünyayı karşımızda bulduk ve kısa zamanda bizi içine aldı, hem de içinden çıkılamaz bir şekilde. Postmodernizm, modern ötesi ya da modernizm sonrası anlamında kullanılıyor, yani anlaşılmayan birçok şeyin daha da karmaşık olduğu bir dönem. Yaşadığımız dünyaya şöyle bir bakarsanız, daha az insan kaynağı ve daha az mali kaynak kullanarak, daha fazla sömürü, daha fazla kan, daha fazla gözyaşı kısacası küresel zalimlerin daha da güçlendiği bir tabloyu görürsünüz. Yani postmodern dünyanın daha fazla can aldığına şahit olursunuz.
Dünya şöyle dursun, şimdi kendi topraklarımıza dönelim. Kendi insanımıza, aynı şehirde yaşadıklarımıza, hatta komşularımıza ve aslında en nihayetinde ailemize ya da kendimize bakalım. Aslında kendimize bakmak en güzeli, çünkü postmodern dünyaya karşı çığlık atıyoruz, kendi evimizin duvarlarında yankılandığını duyuyoruz. Yeni nesle dil uzatıyoruz, kendi çocuklarımızı unutuyoruz. Komşularımızı uyarmak istiyoruz, ailemizi hatırlatıyorlar. Önce kendi topraklarımıza bakalım diyoruz ama göremiyoruz, çünkü toprağımızı terk edeli uzun zaman oldu. Artık büyük şehirlerin beton duvarları arasına sıkıştık, bir el uzatsak karşı apartmandaki kardeşimizle çak yapabilecek durumdayız. Mesafeler bu kadar kısalmışken belki de üç yıldır kapı komşumuz olan insanları tanımıyoruz. İnsanlar, eşref-i mahlûkattan, bizim gibi ve hatta kardeşlerimiz onlar, aynı inanca sahibiz ama selamlaşamıyoruz bile. Neyse ki sosyal medya var, paylaşımlarımızı karşılıklı beğeniyoruz ya, Allah kabul etsin, buna da şükür.
Hep fiyakalı kavramlarla çürüttüler beynimizi, duygularımızı, hislerimizi, inancımızı, sevgimizi, aşkımızı ve daha nelerimizi. Modern dediler ahlakımız gitti, postmodern dediler insanlığımızı kaybettik, individüalizm dediler bencilleştik, hümanizm dediler yaratılışı unuttuk, liberalizm dediler siyasi ahlakımız bozuldu, muhafazakâr demokrat dediler şuurumuz gitti, aydın dediler karanlığa boğulduk, çağdaş dediler maneviyatımız yok oldu ve daha neler dediler nelerimiz gitti.
İki metrekarelik balkonlarımızda çiçek suluyoruz ama ormanlarımız gitti, dumansız hava sahaları oluşturduk ama temiz nefes alacak ortam kalmadı, köylerimizdeki ucu bucağı görünmeyen arazileri bıraktık şimdi şehirlerde bir Pazar günü oturacak üç beş metre kare toprak parçası arıyoruz. Eskiden pınarlarımızdan avuçla buz gibi su içerdik şimdi evlerimizdeki suyla ancak temizlik işlerimizi görüyor, içmek için damacanalara doyamıyoruz, çocuklarımızı okullarına polis eşliğinde gönderip asker eşliğinde teslim alıyoruz! Emniyet kayıp, sağlık bitmiş, eğitim sizlere ömür, adaleti bulabilene aşk olsun.
Mübarek Ramazan ayı vesilesiyle şuradan başlayabiliriz; interneti kapatalım, yüreğimizin sesini dinleyelim, kardeşlerimize sarılarak, komşumuza selam vererek, insanlara iyilik yaparak, okuyarak, düşünerek, aklederek, ders alarak! Her şey, postmodern dünyaya inat.
Fatih Yılmaz