Yolda kime rastlasam aynı soruyu soruyor: “Görüşemiyoruz?”, “Nerelerdesin, niye görüşemiyoruz?” Tam da 30 puanlık sorular bunlar. Ah bir bilsem bunun cevabını hemen söylemez miyim? Benim verdiğim cevaplar da herkesinki gibi: “Sorma ya, evet, iş güç işte!” Soru geçiştirmek için olunca cevap da onunla uyumlu oluyor. İki tanış insan uzun süredir bir araya gelip görüşmüyorsa ezkaza yolda karşılaştıklarında söze nasıl başlayacaklarını şaşırıyor olmalılar. “Görüşemiyoruz?” ifadesi bir soru kalıbına bürünerek hemen imdada yetişiyor. Karşıdaki kişinin de savunma cümlesi önceden hazırdır: “Sorma ya, iş güç işte”… Modern zamanların yapay ilgi cümleleri bunlar. Kaytarma lafızları da denilebilir. Samimiyet ve sahicilik berhava olup uçup gidince geriye böyle durumu kurtarıcı kartondan cümleler kalıyor. Madem görüşemiyoruz o halde neden görüşemediğimizi düşünmek bu soruyu sorana düşmez mi? Zaten yol üstünde karşılaşmasaydık böyle bir soru/n da olmayacaktı. Ah bu sahte ilişkiler yok mu bu sahte ilişkiler. İsmet Özel’in “kardeşlik duyguları gayetle tıkız” derken demek istediği noktadayız.
Görüşemiyoruz; çünkü görüş noktamız kısıtlı. Herkes görmek istediğini görüp görmek istediği kişilerle görüşüyor. Zira görüşümüzü, dünya görüşümüzü kaybettik. Dünyadaki görünüşümüzü de yitirdik ardından. Görünüşte görüşme ihtiyacımız varmış gibi davranıyoruz. Birbirimizi ölünce görüyoruz. Varlığımız yokluğumuzda ortaya çıkıyor. Şayet “görüşemiyoruz?” diye kaygılanıyorsa biri, cevabını görüşebildiklerinde aramalıdır. Görüşebildiklerin görüş alanını daraltmış olmasın? Gördüklerinle öyle mutlusun da gözün başkalarını görmüyor da olabilir.
Bu gidişler görüşememeyi de kanıksayacağız. Belki de herkesin herkesle belli aylarda görüş günü olacak. Ama asıl görüş gününün din günü olduğunu bir gün anlayacağız.
DERGÂH DERGİSİ
Dergâh dergisi yayınına ara verdiğini duyurdu. Üzülmemek elde değil. Geleneğin inkıtaı hiç kimseyi memnun etmez. Sıkıntımız hep aynı noktada. Neden istikrar üzere bir güzellikte devamlılık sağlayamıyoruz. İyi, güzel ve doğru olan şeylerin garip bir şekilde ya geç geldiği ya da bir süre sonra kesintiye uğradığı bir çağda yaşıyoruz. Oysa kötü, çirkin ve yanlışın çok rahat örgütlenip kök saldığını üzülerek görüyoruz. Maruf yorgun, münker alabildiğince dinç ve dinamik. Herkesi etrafında toplayacak bir korunaklı bölge yok mudur?
Bir derginin yayına geçmesi kolay değil, fakat yayınına son vermesi hiç kolay değil. Zira ardında uzun yılların getirdiği müktesebat var. Bu müktesebatın lokomotifidir her dergi. Ne yazık ki birbirine sahip çıkmayan bir topluluk haline geldik. Hâlbuki gelen bize gelmiştir ve giden bizden gitmiştir. Uzun yıllar ürün yayımladığım Dergâh dergisinin ekonomik şartlar dolayısıyla kapanması hepimizi düşündürmelidir. Selam olsun!
Hüseyin Akın/Milli Gazete