Roger Garaudy’nin Yahudilik, Siyonizm ve İsrail’le ilgili kitaplarında antisemitizm veya Yahudi düşmanlığı namına herhangi bir ifade karşılaşmak mümkün değildir. Aynı şekilde onun eserlerinde Holokost inkârcısı olarak nitelendirile-bilecek herhangi bir ifade de bulunmaz. Fakat yine Garaudy antisemit suçlamasından kurtulamamıştır. Bu yazımızda onun “İsrail Mitler ve Terör” (Pınar, 2012) adlı kitabını Yahudilik, Siyonizm ve İsrail bağlamında kısaca tahlil etmeye çalışacağız.
Garaudy “İsrail Mitler ve Terör” adlı kitabında Almanya’da Yahudilere yönelik uygulamaları “hiç şüphesiz insanlık dışı ve canice” olarak tanımlar ve “Hitler’in cinayetlerinin hiçbir şekilde hafifletilemeyeceği” üzerinde durur. Fakat Garaudy’e göre “Yahudilere olduğu kadar, diğer bütün düşmanlarına da, yani kendisini mağlup olmaya sürükleyecek olan Alman veya Slav komünistlere karşı da Hitler’in işlemiş olduğu çok büyük suçlarının, ne büyük gaddarlık ve canavarlık olduğunu gözler önüne sermek için hiçbir yalana ihtiyaç” (s. 134) yoktur. Bu ifadeler Garaudy’ye yöneltilen Holokost inkârcısı suçlamasının temelsiz olduğunu gösterir. Fakat Garaudy’ye yönelik suçlamalar tam da bu ifadelerden hareketle yapılmıştı.
“İsrail Mitler ve Terör” adlı kitapta Garaudy İsrail’in kolonyalist bir devlet olarak ortaya çıktığını göstermeye çalışır. Bu gerçek hem Garaudy’nin fikirlerinin izah edilmesi hem de onun kitaplarının yasaklanma gerekçeleri açısından önemlidir. Holokost inkârcılığı veya antisemitizm suçlamaları bugün de devam etmektedir.
Garaudy’nin şu tespitini yıllar sonra daha iyi anlıyoruz: “Bu hâliyle İsrail devleti dünyanın geçici efendilerinin, yani Batı tipi büyümenin temel taşı olan Ortadoğu petrollerini sahiplenme gayesi güden Amerika Birleşik Devletleri’nin batmayan nükleer uçak gemisi konumundadır.” (s. 10) Aynı sayfada Siyonist yöneticilerin göreviyle ilgili şu cümle de oldukça önemlidir. Bu, “NATO eski genel sekreteri Joseph Luns’un tarif ettiği görevdir: İsrail modern çağımızın en az masraflı paralı askeri olmuştur.”
Yahudilik ve Yahudilerden farklı olarak Siyonizm’le ilgili Garaudy şunları söyler: “Sömürgeci [kolonyalist] bir doktrindir. Uyanık Theodore Herzl bu hususta da amaçlarını saklamaz. Bunun için ilk aşamada, İngiltere veya herhangi diğer bir devletin himayesinde, ileride bir Yahudi devletine dönüştürmek üzere, bir sözleşmeli şirket kurmak ister.” (s. 19)
Konunun dağılması pahasına şunu da ilave etmeliyiz. Şirketler kolonyalizmin olmazsa olmaz şartıdır. Bilindiği gibi Hindistan’a önce “East Indian Cumpany” girmişti. Hindistan gibi birçok bölgeye resmî olarak koloni statüsü çok sonraları verilmiştir. Şirketler en iğrenç politikalarını önceki dönemlerde tatbik etmişlerdi.
Garaudy, kurulmak istenilen şirketin mahiyetine açıklık getirmek için Theodore Herzl’in “ustalığını kabul ettirmiş olan koloni madrabazı Cecil Rhodes” ile mektuplaşmasından bahseder. Cecil Rhodes Güney Afrika’nın İngiliz kolonisi hâline getirilmesinde çok önemli rol oynamıştı. Hatta şirketin şubelerinden birinin hâkim olduğu bölgeye Rhodezya adı verilmişti.
“Theodore Herzl 11Ocak 1902’de Cecil Rhodes’a şu mektubu yazar: Programımı incelemiş olduğunuzu ve kabul ettiğinizi belirten bir yazı göndermenizi istirham ediyorum. Mösyö Rhodes, niçin size müracaat ettiğimi merak ediyorsunuzdur. Çünkü benim programım da bir koloni programıdır.” (s. 19)
Garaudy, “yirminci yüzyılın en büyük Yahudi seslerinden biri” olarak tanımladığı Martin Buber’in Siyonist yerleşimcilere yönelik uyarı niteliğindeki şu hitabını da kitabına almıştır: “Sizler buraya bir dost, bir kardeş, Ortadoğu halkları topluluğunun bir üyesi olarak mı geliyorsunuz, yoksa kolonyalizm ve emperyalizmin temsilcileri olarak mı?” (s. 21)
Theodore Herzl, İsrail, Siyonizm ve kolonyalizm ilişkisine yönelik ifadeler Garaudy’nin kitaplarının yasaklanma gerekçeleridir. Siyonistler özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İsrail’le ilgili bütün tartışmaları Holokost bağlamına yerleştirmişlerdi. Bu, Avrupa devletlerinin işine gelmişti. “Yahudi soykırımı efsanesi herkesin işine geliyordu. Çünkü bundan, tarihin en büyük soykırımı, diye bahsetmek, Batılı kolonyalistler için (Amerika yerlilerinin toplu kırımı ve Afrikalı kölelerin ticareti gibi) kendi cinayetlerini unutturmak; Stalin içinse, vahşi zulümlerinin üzerine sünger çekmek demekti.” (s. 151)
İsrail kolonyalist bir projeydi fakat İsrail’in bu özelliği Türkiye’de de göz ardı edildi. Bir kesim bu kolonyalist projeyi Yahudi ilahiyatına, diğerleri de Holokost kurbanlarının yurt arayışına indirgedi.
Yeni Şafak / Selçuk Türkyılmaz