Şaka gibi bir haber geldi Cuma gecesi. İnanamadım. Darbe için ne zemin vardı, ne imkan, ne de bu hayalin mümkünlüğü… Tüm şartlar elverişsiz olmasına rağmen bir hayale tutulmuş askerlerin darbe haberlerini, sesini aşırı yükselttiğim tv.den izlemeye koyuldum. Orada, Tayyip Erdoğan’ın ilk kez korktuğunu gördüm. Kireç gibi olmuş yüzüyle, bir cep telefonu kamerasından canlı yayına katılarak halkı sokağa davet etti. Seçtiği kelimeleri telaffuz ederken bile zorlanıyordu. Bu sahici bir darbeydi anlaşılan.
Sokağa çıkmalı mıydım? Çıksam bile kim adına olacaktı bu çıkış. Ben Ak partili değildim, cemaatçi değildim, milliyetçi değildim, devletçi değildim, hümanist değildim… Ama ben Müslümandım ve ben yaşadığım çağın şahidi olmalıydım. Zulme karşı olmalıydım. Kan dökmeye… Bir toplumun kanaatlerine ipotek konmasına…
Kısa bir süre sonra sokaktaydım; hem de, birçok kimseden farklı sebeplerle…
İlk kez yaşadığım bir şehirde bombalar patlıyordu. Alçak irtifadan uçan uçakların ses duvarını aşarken çıkardıkları korkunç patlamalar halka korku saçıyordu. (Bu patlama o denli güçlü oluyordu ki; ayağımızın altında ki asfaltın kaydığını sanıyorduk) Ama halk, sonucu ne olursa olsun meydanda kalacak gibi görünüyordu. İlginç bir cesaret gördüm herkeste. Gece boyu yaşanan koşturmaca esnasında ateş eden helikopterleri, uçakları, tankları, eli silahlı askerleri ve sayısız tekbir getiren halkı gördüm. Darbeciler ağır silahlıydı ama halkta da milli mücadele ruhu vardı. Milli mücadele ifadesini bir kalıp olarak kullanmıyorum; zira o gece halkın hissettiği şey gerçekten buydu. Kadınlar, gençler ve yaşlılar, doldurdukları meydanlarda korkularına rağmen yaşamak, gelecek, huzur adına savaş verdiler.
O gece yaşanan heyecanı, öfkeyi, korkuyu, hırsı, azmi tarif etmek mümkün değil. Mümkün de olsa anlatamam, utanırım.
Tüm bunlardan sonra umarım halkımız, darbe karşıtlığını korumaya devam ederler. Her tür darbeye karşı olurlar, asla darbeci olmazlar.
Darbe; yani güç kullanarak değişimi arzulamak… Darbe, ister bireysel olsun ister devletler boyutunda olsun, zulümdür. Kan dökerek ya da kalp kırarak kişiyi ya da toplumu değişime zorlamak çok kötü bir iştir; ötesi haincedir, korkakçadır ve başarısız olmaya mahkûmdur.
Unutulmamalıdır ki İslam; bir kişinin haksız yere öldürülmesini tüm insanlığın ölümü ile aynı kabul eden bir dindir. Ne kendinizi ne de bir başkasını öldürmeyin. Bireyde olsanız, devlette…