Mehmet Biten, 21.02.2021 Milli Gazete
Biz duygusunu yitirmiş bir toplum nasıl var olabilir? ‘Biz’ önemli bir kavram, aidiyet duygusunun en güçlü ifadesidir. Bugün biz neye diyoruz, bizi nasıl tarif ediyor ve anlıyoruz? Bu soruya vereceğimiz cevap bütün her şeyi daha berrak bir hale getirebilir. Biz duygusunun, biz bilincinin içerisinde sevgi, saygı, onur ve diğerkâmlık vardır. Bunlar hem ferdi ikame eder hem de toplumu ikame ederek bir arada tutar. Bir toplumun yasayan değerleri olmalı ve bu değerler o toplumun mayasını oluşturabilmeli ki var olma gerçekleşebilsin.
Bugün hoyratça tükettiğimiz birçok şey belki hayatımızı çok fazla etkilemiyor gibi görünebilir ama aslında hayatımızı sessiz sedasız bir şekilde etkiliyor. Ancak son yıllarda tüketmekle kalmayıp anlamını da kaybettiğimiz ‘biz bilinci’, ferdi ve toplumsal olarak yaşadığımız birçok kaybın ve yaşadığımız birçok sorunun temelini oluşturuyor. Bugün ‘biz’ vurgusu ayrışmanın, birbirinden uzaklaşmanın ve de ortak bir değer üretememenin ifadesi haline gelmiş vaziyette. Düşünebiliyor musunuz? Ne kadar acı verici bir durumla yüz yüzeyiz. Gündelik kazançlarımıza, konumlanmalarımıza ve küçük grup çıkarlarımıza kurban ettiğimiz bu değerin yoksunluğu yaşadığımız en büyük ve en sarsıcı olaydır.
Onun için ‘biz bilinci’ oluşturmak ve bu duyguyu fertten başlayarak topluma ve ülkeye hâkim kılmak gerekiyor. Taşıyla, toprağıyla, bütün canlıları ile o aidiyetin hissedildiği: saygınlık, sevgi ve muhabbetin eşlik ettiği bir iklime girmek gerekiyor. Diğerkâmlığın başrol oynadığı, bağırmadan meramların anlatıldığı, herkesin daha çok konuşmak için yarışmadığı ve dinlemenin anlamanın kıymetlendiği bir iklimde her şey daha anlamlı bir hale gelir. Ve o vakit yasayan bir değer üretilebilir. İşte güçlü fertlerin, toplumların gücünü bu değerler belirler. Bir toplumun içinde onu dengede tutacak, onu mihenge vuracak bu “yasayan değerler” nasıl oluşturulur, nereden başlanabilir? Bunlara kafa yormak gerekiyor.
O zaman sadece bir grubunun, topluluğun ihtiyaç hiyerarşisine insan sağlamak, onları bir grubun klişeleri ile kalıplaştırmak gibi hastalıklardan kurtulabilir. Topluma, cemiyete faydalı şahsiyet sahibi fertler kazandırılabilir. Ve bununla beraber de yekpare bir şekilde ayağa kalkılabilir. Yaptığı işin bereketine inanan, işini hakkıyla yapan ve de hak, hukuk gözeten ve yaşadığı yeryüzüne daha farklı bakabilen; taşına, toprağına, canlılarına hürmet edebilen bu kişiler ile başka bir boyuta geçilebilir. Böylece dünya daha anlamlı ve daha yaşanabilir bir hâl alabilir. Bütün bu değerler Anadolu’nun kendi mayasında var ve bunlar kaybolmadan sahip çıkıp hayatın içerisine dâhil etmek gerekiyor. Hâsılı, ‘biz bilinci’ bize yeni bir bakış açısı, yeni bir hava getirebilir. Hoşça bakin zatınıza…