İsrail terör aygıtının katil başbakanı B. Netanyahu ABD Kongresine, Gazze’de yaptığı bütün cinayetleri örtmek için gitmiş. Bütün dünya meğer yanlış biliyormuş, Gazze’de on binlerce Müslümanı ve masum bebekleri öldüren onlar değilmiş. Refah’ta bir tek sivilin dışında -o da kaza eseri- kimsenin canına kıymamışlar. Gazze’nin çoluk-çocuklarını da aç-susuz bırakmamış Netanyahu denilen küçük şeytan. Gazze’ye, yiyecek yüklü 40 bin tır girdirmiş yani milyonlarca ton yiyecek. Ama Hamas savaşçıları hırsızmış, onlar çalmışlar!
Katil terörist başı önce İzzeddin Kassam Tugaylarının 7 Ekim’de estirdikleri Aksa Tufanını ve Yahudileri esir almalarını, Siyonist soyunun maruz kaldığı büyük bir dram gibi anlatmaya çalıştı ama sadece “esir aldılar, düşünebiliyor musunuz?” diyordu. Peki, esir aldılar da ne yaptılar, ona dair hiçbir şey söylemedi. İzzeddin Kassam mücahidlerine hiçbir suç isnat edemedi.
Kongre üyeleri Netanyahu denilen yaratığın konuşmasını neredeyse tamamen ayakta alkışladılar. Bu katil bile yapılan alkışlardan bunaldı ve “alkışlamayın, dinleyin” diye azarlama gereği duydu. Kongre üyeleri katilin tamamı yalan olan sözlerinden büyük keyif alıyorlardı. Tıpkı aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibiydiler. Onları Hamas mücahidleri, İzzeddin Kassam Tugayları, Hizbullah, Yemen Ensarullah’ı ve İran ürkütmüş ve korkutmuştu. Onları ürküten aslında İslam’dı, İslam’a olan ezeli ve ebedi kinleriydi. Ayrıca Netanyahu’nun konuşması ve aldığı alkışlar Hamas’ın ve Kassam Tugayları’nın doğru yol üzerinde olduklarını göstermiştir.
Katil Netanyahu şimdilik bir rüzgâr yakaladı. Bu, Beyaz Saray denilen büyük şeytan yuvasının üflediği suni bir rüzgardır. Söylediği her hezeyanı alkışlayan bir iblis sürüsünün karşısında azdıkça azdı katil. Netanyahu normal bir insan beynine sahip olsaydı, bu rüzgârın bir gün kesileceğini idrak edebilirdi. Şu anda Allah’ın insanlar arasında tedavül ettirdiği günlerden geçiyoruz. Tedavül günlerinin, Gazze’nin yalnız olarak, kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldığı dönemecindeyiz. “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyen Gazzeli kardeşlerimize inşaallah, “Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır” icabetinin tecelli edeceği günler yakındır. Netanyahu işlediği cürümlerin azabını dünyada çekmeden geberse de ahiret gününde Allah’ın azabından nasıl kurtulacaktır? Acaba her savurduğu hezeyanı alkışlayan bir Kongreyi (nâdiye) ahirette de bulacağını mı zannediyor? Allah o gün zebanîleri göreve çağıracağını bildirmektedir.
Netanyahu salyalarıyla ıslattığı sözcüklerine İran’ı ve Gazze’ye yardım eden herkesi takbih ettirirken, ‘İbrahim anlaşmaları’ ile kendilerini İsrail’e kiralayan yönetimleri de ‘dostlarımız’ diye telaffuz etti. Dostlarının kim olduğunu herkes çok iyi bilmektedir. Bunlar, İbrahim anlaşmaları yapan ve İsrail’le normalleşmeye giderken 7 Ekim’de suçüstü yakalanan işbirlikçi yönetimlerdir. Netanyahu, adı geçen dostlarıyla bir birlik oluşturmaları gerektiğini, bunun da “İbrahim birliği” gibi bir isim olabileceğini söyledi.
Katil Netanyahu’nun hezeyanlarını canlı yayında dinlediğimizde öfkeden ne yapacağımızı bilemez hale geldiysek de küçük şeytanın bu konuşmasından Gazze cihadı ve genel olarak tüm İslamî mücadelelerle İslamî siyaset hakkında hayırlar doğacağı muhakkaktır. Bu olay dünya tarihinde bir dönüm noktası olarak yerini almıştır. Önemli olan, her yönüyle ibret dolu bu olayı bütün insanlığın idrakine sunabilmektir. Allah’ın yasaları Gazze direnişi ve Hamas mücahidlerinin savaşı sayesinde birer birer tecelli etmektedir. Allah’ın aziz Kitabı Kur’an’ın her buyruğu gerçeğe dönüşmekte, Allah’ın hükümleri 1500 yıl önceki Mekke ve Medîne ortamından çıkıp günümüze gelmekte, Gazze’ye inmektedir. Kur’an bütün çağları ve bütün olayları okuma, tercüme etme, yorumlama, tefsir etme kılavuzu olarak kör olan gözlere, sağır olan kulaklara ve mühürlü olan kalplere diriltici nefesler üflemeye devam etmektedir. Buna göre;
-Ancak müminler kardeştir. Müminlerin müminlerden başka kardeşleri yoktur. Müminler müminlerden başka hiç kimseyle ‘aynı gemide’ de değildirler.
-Kafirler birbirlerinin dostu/velisidirler; müminler de birbirlerinin dostu/velisidirler. Kafirler müminlerden asla razı olmazlar; onları beğenmezler, onları sevmezler. Müminler de kafirlerden razı olmazlar, onları beğenmezler ve sevmezler. Bu, eşyanın tabiatı gereğidir.
-Kafirler pisliktirler, onlardan temiz bir hareket beklenmez.
-İslam tek millettir, küfür de tek millettir. Günümüzde İslam milleti ne acıdır ki ‘birliğini’ yitirmiştir. Tıpkı at sineği misali, tek olan küfür milletinin kuyruğunun altında ‘cevher’ arayan bazıları -ismen İslam milletinden olmalarına rağmen- kendi milletlerine hıyanetlik etmişler, kafirlerle ‘İbrahim anlaşmaları’ yapacak, normalleşme siyaseti güdecek kadar alçalmışlardır. Dünyanın yarıdan fazlasına hükmeden ABD’nin Kongresinde katil bir başbakanın hezeyanlarına alkış tufanı koparanların bu tavrı çok öğreticidir. Allah’ın, Yahudilerle Hristiyanlar birbirlerinin velileridir mealindeki uyarıları -haşa- boşuna değilmiş. Dolayısıyla Müslümanım diyen herkes, Yahudi ve Hristiyanların NATO ve AB gibi İslam düşmanı kurumlarını, onların peşinde olan herkesin yüzüne çarpmadığı sürece Kur’an’ı anlamamış demektir.
-Biz Müslümanların yegâne kurtuluşumuz ve İslam davasının doğal ihtişamına kavuşması sadece Allah yolunda cihad ile mümkün olur. Cihadı öteleyerek, cihaddan kaçarak/kaçınarak kıldığımız namaz namaz değil, tuttuğumuz oruç oruç değil, yaptığımız hac da hac değildir. Her ne amel işlesek, varıp cihad noksanlığına takılmaktadır. Bu cümleden olarak ABD gibi bir Firavun düzenini ve Netanyahu gibi çömezlerini durduracak olan sadece silahtır. Netanyahu on binlerce kardeşimizi katlettiği halde “hiç kimseyi katletmedik” diyebilir. Onun hezeyanlarını doğrultacak olan bir tek kurşundur. Bu kural Netanyahu’nun hezeyanlarından coşan yaban eşekleri için de geçerlidir.
-Bu sebeple Allah’ın, “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal, 60) buyruğu bugün gerçek bir mucizeyi temsil etmektedir.
Netanyahu, ABD Kongresi, İngiliz, Fransız ve Alman devletleri aslında Müslümanları uyanışa çağırmaktadırlar. Netanyahu ve ABD yönetimi gerçekte kendi tükenişlerini alkışlamaktadırlar. Tükenen ve soyu kuruyan Siyonist-Haçlı ittifakıdır, Müslümanlar değil.
‘Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?’ İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz. İbrahim, ne yahudi idi, ne hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir müslümandı, müşriklerden de değildi. Doğrusu, insanların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir.
Allah, mü’minlerin velisidir. (Âl-i İmrân 65-68)
Mehmed Durmuş / İktibas Dergisi Ağustos Sayısı