Rasûlullah bir gün ziyaretimize gelse… Ey ümmetim! Bir gün bir gece sizde misafir olmak istiyorum, hayatınızı, ekonominizi, siyasetinizi, ailenizi, çocuk eğitiminizi, ahlakınızı görmek istiyorum diye buyursa…
Sonra evlerimizi görse Rasûlullah (S.A.S)…
Her akşam eşimizle, kızımızla, oğlumuzla ailecek izlediğimiz dizilerimizi görse, girdiğimiz internet sitelerini, abone olduğumuz YouTube kanallarını, takip ettiğimiz sosyal medya hesaplarını ve Youtuberları görse Efendimiz…
Namaz kılmayan çocuklarımızı, tesettür nedir bilmeyen kızlarımızı, televizyonun ve sosyal medyanın esir aldığı evlerimizi görse…
Ana-babalarımıza nasıl davrandığımızı, kaynana ve kayınbabalarımızla münasebetlerimizi, akrabalarımızla küskünlüklerimizi, komşu gezmelerindeki gündemlerimizi görse…
Boşanma oranlarımızı, dağılan yuvalarımızı, ortada kalan çocuklarımızı, huzurevlerine terk edilen ana-babalarımızı görse Efendimiz…
Sonra ekranlarımızı görse Rasûlullah (S.A.S)…
Boşanmayı ve aldatmayı meşrulaştıran dizilerimizi, her türlü sapkınlığı normalleştiren kadın ve magazin programlarımızı, bütün haramları sıradanlaştıran yarışma programlarımızı, yalan, iftira ve algıya dayalı haber ve tartışma programlarımızı görse Efendimiz…
Dışarıda savaştığımızı söylediğimiz yedi düvelin tüm kültür ve ahlaksızlığını içeride TV’ler ve diziler aracılığı ile kendi nesillerimize dayattığımızı görse Efendimiz…
Sonra çocuklarımızı görse Rasûlullah (S.A.S)…
Marka başörtüleri, siyah gözlükleri, yüksek topukları ve lüks cipleriyle gecelere akan, bir konser biletine milyarlar saçan, pahalı telefonlarıyla TikTok videosu çeken, tüm özel hayatlarını Instagram’a açan, hiçbir tesettür defilesini kaçırmayan tesettürlü kızlarımızı görse Efendimiz…
Evlilik çağına geldiği halde bırakın sabah namazını Cuma namazına bile gelmeyen, ana-babaya hürmet nedir bilmeyen, bir odaya kapanıp bütün zamanını sanal âlemde geçiren ve Youtuber’ların elinde yetişen oğullarımızı görse Rasûlullah…
Sonra kanunlarımızı görse Rasûlullah (S.A.S)…
Yönetimimizin Fransız laiklik hukukuna, ticaretimizin Alman borçlar hukukuna, yargımızın İtalyan ceza hukukuna, evliliğimizin İsviçre medeni hukukuna göre olduğunu görse Efendimiz…
Bize iki büyük emanet olarak bıraktığı Kur’an ve Sünnet’in tek bir emrinin bile ne bir kanun ne de bir yasada yer almadığını görse…
Sonra madde bağımlısı olmuş Müslümanlarımızı görse Rasûlullah (S.A.S)…
Makam arabasız, sekretersiz, özel kalemsiz, korumasız yaşayamayan, VİP umreden aşağı kabul etmeyen, Zemzem Towers’tan aşağı konaklamayan, rezidansların ve özel güvenlikli sitelerin dışında yaşayamayan, yurtdışı tatillerini ihmal etmeyen, sadece zenginlerle oturup kalkan ve bu dünyayı küçük bir cennete çevirmeye çalışan konfor ve madde bağımlısı Müslümanları görse Efendimiz…
Sonra camilerimizi görse Rasûlullah (S.A.S)…
AVM’lerin, siyasi parti toplantılarının, mitinglerin, stadyumların, konferans salonlarının, çarşıların, pazarların dolu ama camilerin boş olduğunu görse Efendimiz…
Sonra şehirlerimizi ve sokaklarımızı gezse Rasûlullah (S.A.S)…
Her köşe başında açtığımız tekel bayileri görse, bize kötülüklerin anasıdır, uzak durun diye emrettiği içkinin bakkallarda bile satıldığını görse, fabrikalarının ve meyhanelerinin açıldığını, içkiden vergi alınıp bütçe yapıldığını görse…
Sonra yürüse Rasûlullah (S.A.S), her caddede açılan Toto-Loto bayilerini görse, kumarı millileştirip, Milli Piyango’ya çevirdiğimizi görse…
Yürüse Efendimiz (S.A.S) sokaklarımızda, her çeşidi ayaklarımın altındadır diye buyurduğu faizin her köşede bir faizli banka olarak geri döndüğünü görse…
Evlerimizi, arabalarımızı faizle aldığımızı, düğünlerimizi faizle yaptığımızı görse, ekonomimizin faize dayandığını görse…
Her şehirde özel zinahaneler açıldığını, zinanın suç bile sayılmadığını, zinadan vergi alındığını, resmileştiğini, kurumsallaştığını, reklamının yapıldığını görse Efendimiz…
Allah’ın Kur’an’da helak ettiğini bildirdiği Lut kavminin işlediği günahları işleyenlerin dernekleştiğini, özgürlük ve hürriyet adı altında sokaklarda yürüyüş bile yapabildiğini görse Efendimiz…
Sonra kendimizi nasıl kaybettiğimizi görse Rasûlullah (S.A.S)…
Hedef ve ideallerimizden nasıl vazgeçtiğimizi, adaletimizi, merhametimizi, ahlakımızı ve değerlerimizi nasıl ihmal ettiğimizi, dünya ve dünyalıklar için kardeşliğimizi nasıl katlettiğimizi, mal, makam, mevki ve servet peşinde nasıl da birbirimize düştüğümüzü, paramparça olduğumuzu ve eridiğimizi görse Efendimiz…
Eğer böyleysek bu Mevlid gecesini bir fırsat bilip kendimize çekidüzen verme fırsatı halen elimizde. Yok eğer bu halde olduğumuzu düşünmüyorsak yaşadığımız hal üzere devam edebiliriz…
Abdülaziz Kıranşal/Milli Gazete