بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
فَاَلْقٰى مُوسٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَۚ
“Sonra Musa asasını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!” (26/45)
Batılın Hak Karşısındaki Durumu
Kur’an’ın anlattığı kıssaların en uzunu ve en detaylısı Musa (as) ve Firavun kıssası desek yanlış olmaz kanaatindeyiz. Musa’nın (as) kıssası çocukluğundan tutun kardeşi Harun’la beraber Firavun’a elçi olarak gönderilmesine ve İsrail oğullarını Mısırdan çıkarmasına kadar çok geniş bir anlatım yelpazesine sahiptir. Bugün biz, her ayrıntısında ayrı bir hikmetin olduğu kıssanın küçük bir bölümünü anlamaya çalışacağız.
“Firavun’a git! Çünkü o çok azdı.” (Naziat:17) Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum. (Kasas:33) Kardeşim Harun’un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum. (Kasas:34).
Kardeşi Harun’la (as) beraber Firavun’a giden Musa (as) Alemlerin Rabbi tarafından gönderildiğini ve hakikati getirdiğini söyleyerek İsrail oğullarının salıverilmesini istedi. Kendisinin hak üzere olduğunu söyleyen Musa Allah’ın ona verdiği mucizeleri Firavun’a gösterdikten sonra Firavun’un ilk tepkisi Musa’yı büyücü olmakla suçlamak oldu. Kendisinin ilah olduğunu ve başka ilah tanımayacağını söyleyen Firavun Alemlerin Rabbi de neymiş diyerek Musa ile alay etti. Derken ileri gelen bakanlarını toplayan Firavun bir durum tespiti yaparak tüm sihirbazlara haber salıp toplanmalarını istedi. Musa’nın getirdiği hakikati yutacak ve onu geçersiz kılabilecek sihirbazları da mutlaka ödüllendireceğini vaat etmekten de geri durmadı.
Şehrin meydanında toplanan kalabalık pür dikkat olup biteni izlerken: “Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi.” (Şuara:43) “Musa, birden içinde bir korku duydu.” (Taha:67) “Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun’un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.” Sonra Musa asasını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor! (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. (Şuara:44-46).
Aslında halkın ve Firavun’un huzurunda olup biten şey hak olanın batıla galebe çalmasından başka bir şey değil. “Bilakis biz, hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, bâtıl yok olup gitmiştir. (Allah’a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!” (Enbiya:18). Sihirbazların secdeye kapanmasına sebep olan şey, kendi yaptıklarının bir aldatmaca olduğunu zaten biliyor olmaları. Oysa Musa’nın getirdiği beşerin gücünü aşan büyük bir olaydı. Sonuç olarak sihirbazlar anladılar ki Musa’nın getirdiği haktır. Bu hakikati kavradıktan sonra ölümü göze alarak derhal secdeye kapandılar. Firavunun yanında onursuzca yaşamaktansa ölümü tercih edip izzet ve şerefin gerçek sahibi olan Allah’a yürümek en doğru yoldu onlar için. Bugün 21. Yüz yılda Musa yok ama sihirbazlar ve Firavunlar varlığını çeşitli isimler altında sürdürmektedir. Musa yok derken bu yeni Musa’lar ve Harun’lar çıkmayacak anlamına gelmemeli.
Bugünkü çağdaş/modern sihirbazların ortaya attıkları değnekler Firavun’un sihirbazlarının attığı değneklerden çok daha tehlikeli ve flu durumda. İnsanlara cazip gösterilen ama hakikatte değeri olmayan tüm düşünceler, izimler (örneğin demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi safsatalar) Kur’an’ın karşısına çıkarılmış modern sihirlerdir. Önemli olan, ortaya koydukları hakikatle bu sihirleri etkisiz kılacak yeni Musalar ve Harunları (nesil/ümmet) çıkarıp hakkın öncülüğünü yapabilmektir. Mutlak doğru Allah’a aittir.