Gözlerim korkuyla açıldı gecenin karanlığına,
Rahatladım;
Demek ki zamanın içinde bir yerdeyim,
Demek ki ben yine ben, gerçekler yine gerçek,
Gördüklerim bir rüyaymış meğer.
Ben kapıdan içerideydim, o kapıdan dışarıda
Aramızda bir kapı vardı sadece,
Hava alacakaranlıktı
Sokakta kimseler yoktu, korkutucu bir sessizlik…
Dışarı çıkmak istiyordum ama bir yandan da korkuyordum.
Yavru da olsa aslan, aslandı işte.
Ne yapacağı belli olmaz,
Gözlerimin içine bakıyordu, hareketsizdi.
Anlamak istiyordum, masum bir bakış mı düşmanca bir bakış mı?
Nafile, aslanın bakışlarında bir duygu görünmüyordu.
Yavru aslan belki oyun istiyordu, belki de av.
Ne yapmalıydım? Kapıda beni ölüm mü bekliyordu oyun mu?
Sonunda cesaretimi topladım.
Ölüme ya da oyuna adım attım.
Bunu aslanı yok sayarak yapmıştım.
Ona “yokmuş” gibi davranmaya başladım.
Açtım kapıyı, yöneldim sokağa.
Yürümeye başladım, arkama bakmadım.
Korkuyordum ama yine de arkama bakmadım.
Korkum benimle idi ama kararımda yanımda…
İçeride kalsam, kapımı tutana esir olacaktım,
Aslana değil; korkuma esir olacaktım.
Ama sonunda korkumu da yanıma alarak kadere yürümüştüm.
Korkuyordum ama yürüyordum da.
Aslan beni takip etti; ne saldırdı ne yaklaştı; sadece takip etti.
Bende korktum ama yürümeye devam ettim.
Anladım ki, hayatımın filmidir bu;
Kapıyı aç ve yürü, seni bekleyene teslim olma diyordu;
Ve yürüyorum işte, her adım bir ölüm bir oyun…