Tahrir Meydanı ile Taksim Meydanı arasında mahiyet açısından bir fark olmadığını söyleyen Bulaç, adaletsiz gelir dağılımının ve rant ekonomisinin bu sosyal patlamaya zemin hazırladığını ifade etti.
Milli Gazeteye açıklamalarda bulunan Bulaç, takip edilen ekonomik politikalarla gençlere “özgürlük” pompaladığını, pompalanan bu özgürlüğün, iştaha ve şehvete dönük, insanın nefsinin arzularını, tahrik eden bir özgürlük olduğuna dikkat çekti.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Adalet Tarafı Hiç Yok
“Refah Partisi’ni ve Milli Görüş partilerini yükselten şey ‘adalet’ idi, adil düzeni kurmaya çalışmalarıydı. Nitekim Erbakan Hoca da halka Cumhuriyet tarihindeki en yüksek zamları yaptı. Sermayenin büyük bir kısmını Anadolu’ya kaydırdı. Havuz sistemini kurdu. Adil bölüşümün alt yapılarıydı bunlar. Fakat bu faaliyetlerden hem yurt dışındaki güçler hem de sermaye sahipleri çok rahatsız oldular ve hukuk dışı bir şekilde Refah-Yol’u düşürdüler. Refah Partisi’nin bize öğrettiği şey hak ve adaletti. Türkiye’de adalet bir türlü sağlanamıyor. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ‘adalet’ tarafı neredeyse hiç yok. Adaletin olmaması toplumsal patlamalara sebep olabilir, nitekim oluyor da.”
Chp İle Ak Parti’nin İktidara Gelmesi Arasında Bir Fark Yok
“Türkiye’de pasta adil bir şekilde dağıtılmıyor. Bir avuç insan pastanın büyük kısmını alırken, geriye kalan nüfus ise hak ettiği payı alamıyor. İnsanlar bu sıkıntıları yaşarken diğer taraftan da şehirde gökdelenler yükseliyor, rant ekonomisiyle de ölü olan araziler birdenbire değer kazanıyor. Bununla birlikte gayri tabi bir piyasa oluşuyor. Mesela 2+1 evler 1 milyon liraya satılıyor, işte bu gayri tabi bir şeydir. AK Parti kendi çevresini zenginleştirirken tüm çevreyi zenginleştirdiğini düşünüyor. Adil bölüşüm sağlanmayıp kendi çevrelerini zenginleştirmeye çalışmaları açısından bakıldığı zaman CHP ile AK Parti’nin iktidara gelmesi arasında bir fark yok. Adil bölüşüm yerine kendi çevrelerini zenginleştirmeye çalışacaklardır. Zenginleşiyoruz söylemini halka yaşatmadığınız müddetçe böyle toplumsal patlamalar yaşanacaktır.”
İki haftadır yaşanan Taksim Gezi Parkı eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taksim olaylarını birkaç boyuttan ele almak lazım. Bu eylemlerinin sosyolojik, siyasi, kent hayatı ve Türkiye’nin dış politikasını yakından ilgilendiren bir boyutu var. Bence en önemli boyutu sosyolojik boyutudur. Benim okumama göre Tahrir ile Taksim arasında mahiyet açısından bir fark yok. Hem Tahrir’deki hem Taksim’deki olayları toplumsal patlama olarak açıklamak mümkün.
Bahsettiğiniz toplumsal patlamayı biraz açabilirmisiniz?
Bu tür toplumsal patlamalar uzun yıllar stres biriktirmiş, gerilim biriktirmiş toplumlarda tabiri caizse bardağı taşıran son damla vuku bulunca meydana gelir. Bu patlamanın sebeplerinden biri nüfusun kentlerde olması gerekenden fazla olması. Nüfusu belli kentlerde, belli mekânlar da yoğunlaştırdığınız zaman bir izdiham meydana gelir. Bu izdiham sürtüşmelere, gerilimlere sebebiyet verir. Bunun çok sayıda örnekleri mevcuttur. Mekânın kaldırabileceğinden fazla insan yığıldığı zaman böyle sosyal patlamalar meydana gelebilir. Aslında bu toplumsal patlamaya baktığınızda kentlerin yoğun nüfuslu olmasının yanı sıra iktisadi boyutu da var.
Eylemlere katılanlara baktığınızda gençlerin fazla olduğunu görmek mümkün bunun sebebi ne olabilir? Bu gençler neden sokağa döküldü?
Eylemlere katılan gençlerin çoğu aslında yaşadığı hayattan şikâyetçi kişilerdir. Bu gençlerin çoğu gizli işsiz, işi olsa bile işinden memnun değil, arzu ettiği mesleği yapmıyor ya da çalıştığı yerden umduğu ücreti alamıyor. Öbür tarafta da takip edilen iktisat politikaları var. Bu politikalar topluma, gençlere sürekli ‘özgürlük’ pompalıyor. Özgür olun, özgür yaşayın diyor.
İştaha Ve Şehvete Dönük Bir Özgürlük İsteniyor
Eylemlerde sık sık vurgulanan, hatta slogan haline getirilen bu ‘özgürlük’ nasıl bir özgürlük alanı?
Ülkemizde özellikle gençlere pompalanan özgürlük bedensel bir özgürlüktür. İştaha ve şehvete dönük, insanın nefsinin arzularını, bedensel arzularını tahrik eden, ayaklandıran bir özgürlüktür. Bu özgürlüğü yaşamakta çok pahalıdır. Yani, lüks arabalarla gezmek, pahalı tatillere gitmek, marka elbiseler giymek sıradan bir insanın, sıradan bir memurun bu şekilde bir hayat yaşaması mümkün değildir. Böyle olunca insanlar sürekli özgür olmak istiyor. Gelir dağılımında adil bölüşümün sağlanmasını da istiyor. Türkiye’deki ekonomi ise pastayı adil bir şekilde dağıtmıyor. Bir avuç insan pastanın büyük kısmını alırken, geriye kalan nüfus ise hak ettiği payı alamıyor. Bundan dolayı da toplumsal patlamalar meydana geliyor. İnsanlar bu sıkıntıları yaşarken diğer taraftan da şehirde gökdelenler yükseliyor, rant ekonomisiyle de ölü olan araziler birden bire değer kazanıyor. Bununla birlikte gayri tabi bir piyasa oluşuyor. Mesela 2+1 evler 1 milyon liraya satılıyor, işte bu gayri tabi bir şeydir.
İstanbul’da Bir Referandum Yapılmalı
Atatürk Kültür Merkezi’nin ve Gezi Parkı’nın yıkılmasını doğru buluyor musunuz? Bir İstanbul sakini olarak bu kararı nasıl değerlendirirsiniz?
Ben hiç kimsenin tarafını tutmadan yorumlamak istiyorum. Ben Başbakanın bu kararını doğru bulmuyorum. Çünkü Taksim İstanbul’un çok önemli bir mekânıdır. İstanbul’u tıpkı Sultan Ahmet gibi, Süleymaniye gibi temsil eden bir mekândır. Şimdi buraya AVM yapmak, topçu kışlası adı altında oranın yapısını değiştirmek ve ağaçları kesmek doğru değil. Oraya topçu kışlasıyla beraber AVM diktiğini zaman oradaki esnafları mağdur etmiş olursunuz. Benim kanaatime göre bu bir hatadır, hükümetin bu konudan vazgeçmesi gerekmektedir. Eğer illa da böyle bir şey yapılmak isteniyorsa da İstanbul’da bir referandum yapılmalı çıkan sonuca göre bir çalışma yapılmalıdır.
Peki, eyleme katılanlar bahsedildiği gibi ‘apolitik’ insanlardan mı oluşuyor?
Çeşitli ideolojilere sahip insanlar var orada. Marjinal gruplar, sol örgütler gibi birçok örgüt eylemde yer alıyor. Fakat bazı gençlerde var ki üniversiteyi bitirmiş, işsiz hükümetin iktisat politikalarında ki gelir dağılımı adaletsizliğine isyan etmiş kişilerden oluşuyor. Bu gelir adaletsizliği tepkiyi AVM yapılmasına karşı çıkarak gösteriyor. Hâlbuki o tepkiyi gösterenlerin birçoğu AVM çocuğudur. Gider oradan alış verişini yapar, orda yer içer ama yine de AVM’ye karşıdır işte böyle de bir paradoksal durum var.
Bu Ekonomik Sistem Kardeşler, Eşler Arasında Bile Rekabete Sebep Olacaktır
Gezi protestoları Türkiye’nin birçok yerine yayılmış vaziyette bunun sebebi nedir?
Ak Parti ile Başbakan olaya şöyle bakıyor; ‘Biz büyüyoruz, zenginleşiyoruz, biz kişi başına düşen milli geliri 10 Bin dolara çıkardık. Bunlar niye tepki gösteriyor?’ Fakat Ak Parti ile Başbakanın anlamadığı şey ise o 10 Bin doları halk kendi cebinde görmüyor, halk 200 dolarla yaşam sürdürmeye çalışıyor.
İşte buda gösteriyor ki sorun büyüme değil adil bölüşümün olmamasıdır. Bu hızlı büyüme çılgınlığını adaletli bir şekilde bölüştüremezseniz bu ya da bu gibi olaylar daha da çoğalacaktır.
Buna dikkat edilmelidir. Çünkü bu ekonomik sistem kardeşler, insanlar en yakınlarındakilerle bile çatışma halinde olmalarına sebep olacaktır.
RÖPORTAJ: MUSTAFA KILIÇ
TİMETÜRK