Trump “Yüzyılın Anlaşması” olarak yaldızladığı “Ortadoğu Barış Planı”nın detaylarını açıklamayı İsrail’deki 9 Nisan seçimlerinden sonrasına ertelemişti. Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner ile “Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi” Jason Greenblatt tarafından yürütülen plânın içinde neler olduğuysa hâlâ bilinmiyor. Filistin yönetimiyse Trump’ın Netanyahu yanlısı politikaları nedeniyle Kushner ve Greenblatt ile temasların
Plânın en önemli aktörlerinden biriyse, Kushner ile çok yakın ilişkisi olan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman idi. Trump yönetimi Planın Filistin tarafına dayatılması konusunda Prens Selman’a güveniyordu. Ancak gelişmelerden rahatsız olan Kral Selman’ın “Filistin dosyası”nı Prensden aldığına dair söylentiler plânın bu ayağını şimdilik sakatlamış gibi görünüyor.
“Filistin Meselesi”nin öteden beri tarafı olan Ürdün Kralı Abdullah’ın ise Trump’ın plânının detayları konusunda doğru dürüst bilgisi olmadığı anlaşılıyor. Kral Abdullah geçen Mart ayında Washington’da önce ABD Dış İşleri Bakanı Mike Pompeo, Jared Kushner ve Jason Greenblatt ile, ardından da ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Savunma Bakanı Patrick Shanahanile görüşmüştü. Senato Dış İşleri Komitesi üyeleriyle de bir araya gelen Kral Abdullah’ın bütün bu görüşmelerden karamsar olarak ayrıldığı söyleniyordu.
Kral Abdullah’ın Washington temasları sırasında Filistin planıyla ilgili neler konuşulduğuysa yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Amerikan, İsrail ve Arap medyalarında yer alan bilgilere göre Kral Abdullah, ABD Dış İşleri Komitesi üyelerine plânın en önemli kısmı olan İsrail ve Filistinliler arasındaki toprak paylaşımı hakkında bilgilendirilmediğinden şikâyet etmiş. Kral Abdullah, plânın ekonomik odaklı olduğu, siyasî çözümün ise karanlıkta kaldığını da ifade etmiş.
Jared Kushner de Arap liderlerle plânın sadece ekonomik boyutuyla ilgili konuşmuş. Kushner plânın siyasi çerçevesi konusunda çok ketum davranmış. Yani Arap liderler Kudüs’ün statüsü, toprak paylaşımı ve iki devletli çözüm başlıklarında karanlıkta bırakılmışlar. Netanyahu ise plânın içeriği konusunda avantajlı durumda. Kushner ve Greenblatt başta olmak üzere Trump’ın barış heyetini teşkil eden isimler Netanyahu ile öteden beri yakın ilişkisi olan isimler.
Demek ki Trump yönetimi siyasi çözümü içermeyen “ekonomik” bir plânın Filistinliler için yeterli olacağını düşünüyor. Uzun yıllardır ABD’de “Ortadoğu Marshall Plânı” başlıklı bir proje pişiriliyordu. Ortadoğu rejimleriyle şaibeli ilişkileriyle bilinen Amerikalı bazı milyarder iş adamlarının destek verdiği projenin elden geçirilerek Trump yönetimine de dikte edildiği anlaşılıyor.
Trump’ın elinde dört başı mamur bir Filistin plânı yok. Amerikalıların suyun başını tutacağı, yüz milyarlarca dolarlık hacmi olan bir ekonomik plândan söz ediliyor. “Trump-Netanyahu ikilisi”nin icraatları da ‘siyasi boyut’un İsrail’in istekleri doğrultusunda ele alındığını açıkça gösteriyor. Seçim kampanyası sırasında Batı Şeria’yı da ilhâk edeceklerini ilân eden Netanyahu, Trump’a yasa dışı Yahudi yerleşimlerinden tek bir kişiyi bile geri çekmeyeceğini de söylemiş.
Önceki ABD yönetimleri “iki devletli çözüm”e öncelik tanıyorlardı. ABD Kongresi’nde de bu konuda iki partili bir mutabakat söz konusuydu. Trump yönetimiyse bu başlıkta neler düşündüğünü açıkça söylemiyor. Sadece ‘Barış Plânı’nın Filistinliler için ‘iyi şeyler’ içerdiği konusunda soyut sözler var ortada. Plânın açıklanmasının ise Netanyahu Hükümeti’nin kurulmasından sonraya kaldığı anlaşılıyor. Zira Trump her bir adımını Netanyahu’ya göre atıyor.
“Havuç ve Sopa”, Amerikan kibrinin en temel niteliği. ABD her meseleyi bu yöntemle çözeceğine inanıyor. “Soğuk Savaş”döneminden miras kalan Amerikan kibri, Filistinlilerin bağımsız bir vatan ve haysiyet mücadelesini küçümsemeye devam ediyor. Trump’ın sözde barış plânı da bu kibri yansıtıyor.
Yeni Şafak – Abdullah Muradoğlu