Peygamber Efendimiz ashabına şöyle seslenmiştir: “Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah bu ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, bu ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin ibadet ve hayır konusunda birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O halde iyilik ve hayırdan yana Allah Teâlâ’ya kendinizi gösterin. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.”
Ramazan, müminleri günahlardan arındıran tövbe ayıdır. Nitekim Peygamberimiz, “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” buyurur. Ramazan-ı şerif, ömrümüzün en değerli hasat mevsimi, hepimiz için maddî ve mânevî açıdan yenilenme fırsatıdır. Müslümanlar için bir umut, heyecan ve uyanıştır. İnfakla yoksulların, düşkünlerin, muhtaçların, kimsesizlerin hatırlandığı ve korunduğu bir yürek seferberliğidir. Ramazan›a kavuştuğu hâlde onun kadrini ve kıymetini bilmeyen kişi, çok büyük bir hazineden mahrum kalmıştır.
Ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edelim. Kur’an ayında yuvalarımızı ve gönüllerimizi Kur’an-ı Kerim’le buluşturalım. Mukabele geleneğimize sahip çıkarak Peygamberimizin sünnetini ihya edelim. Camilerimizdeki vaazlara ve coşkulu teravih namazlarına kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, çocuğuyla bütün ailemizin katılmasını sağlayalım. Zekât ve sadakalarımızla ihtiyaç sahiplerinin yüzünü güldürelim. Peygamberimizin ifadesiyle “ilk gecesinden itibaren şeytanların bağlandığı, cehennem kapılarının kapatıldığı, cennet kapılarının açıldığı, sayısız müminin ateşten azat edildiği” bu mübarek ayı hakkıyla idrak edenlerden olalım. Bu günler, günahlarından arınmak isteyen mü’minler için fırsat mevsimidir. Çünkü bu günler, Yüce Allah’ın; “Ey (günah ve isyanla) kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir.” (39 Zümer 53) çağrısına tövbe ve istiğfarla cevap verilmesi gereken zamanlardır. Çünkü bu günler, Peygamberimiz Efendimizin; “Akıllı kimse kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır” uyarısına ahlak ve ibadetle kulak verilmesi gereken zamanlardır. Bu günler, hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmenin, geçmişimizin muhasebesini yaparak geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini alacağımız zamanlardır. “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?” sorularını sorup, samimi bir durum değerlendirmesi yapacağımız günlerdir. Bu günlerde zihin işgalinden kurtulalım. Ayet ve hadislerin ışığında siyer ve sünnet bilgilerimizi gözden geçirelim. Eksikliklerimizi tamamlayalım.
Peygamberimiz Mekke’yi bir Ramazan günü fethetmiştir. Bu fetihle birlikte cahiliyenin siyasi, ekonomik ve sosyal bütün düzenlerini yerle bir edip yerine İslâm medeniyetini kurmuştur. Şirk düzenini yıkıp yerine tevhit düzenini yerleştirmiştir. Zulüm düzenini yıkıp yerine adalet düzenini yerleştirmiştir. Müslümanlar olarak Ramazan ayında yeniden kendi kavramlarımızla düşünelim, sünnetleri aslî hüviyetlerine kavuşturalım.
Ramazan; Hakka, adalete ve tevhide dayalı bir dünya kurma vazifemizi gerçekleştirme ayıdır. Ramazan putları kırma ayıdır. Mekke’nin fethinden sonra Mekke’de herkesin evinde bulunan şahsi putunu imha etmesini istemiş ve bütün putları yok etmek için bir Ramazan gününde emir vermiştir. Peygamber Efendimizin bu sünneti gereği bizler de Müslümanlar olarak Ramazan ayında yapacağımız en önemli sünnetlerden birisi de başta ‘el âlem ne der’ putunu kıralım. Allah ve Resulünün ölçüleri yerine koyduğumuz putları kaldıralım. Bizi Allah’a kulluktan alıkoyan güç, makam, şehvet, servet şöhret putlarını yok edelim. Konfor, lüks ve israf putunu, ‘kazanımlarımızı kaybetmeyelim’ putunu, ‘dengeleri koruma putunu’ ve ‘reel politik putunu’ kıralım. Fıtratımıza dönelim.
Putları kırarken de bizi Allah’a kulluktan uzaklaştıracak her şeyden de uzak duralım.
Televizyona, internete ve telefona. Çünkü bu üç şeyi kontrol edemezsek gözümüzü haramdan, vaktimizi gafletten, kalbimizi kasvetten kurtaramayız. Televizyonu, interneti ve telefonu kontrol edemeyenlerin Ramazan gündemini televizyon, internet ve telefon belirler.
Gıybeti, tartışmaları ve küskünlükleri bırakalım. Çünkü gıybet, yaptığımız salih amellerimizi yiyip bitirir. Tartışma, kavganın, gürültünün, kin ve nefretin kapılarını açar. Geride oruç ahlakından bir şey kalmaz. Küskünlük, Ramazan’ı bize zehir eder. Bu üç hata Ramazan’ımızı mahvetmesi için şeytana sunulmuş en büyük fırsatlardır.
Cemaatle namaz kılalım. Kur’an-ı Kerim okurken veya mukabele dinlerken ayetlerin manalarını bilelim, öğrenelim. Ramazan-ı Şerif vesilesi ile Rabbimizin bize gönderdiği ayetleri/mesajları da okuyup amel edelim. Zihnimize, gönlümüze, iç dünyamıza giren virüsleri temizleyelim. Bilgi kirliliğinden, hamallığından da kurtulalım.
Cemaatle namaz, evin düzenini sağlar, manevi atmosferi oluşturur. Kur’an tilaveti, kalplerimize şifa, evlerimize bereket olur. Sohbet, ruhumuza gıda, ailemize nasihat olur. Bütün bunları elde etmek için zaman zaman teravihimizi ailecek kılalım. Mukabelemizi takip ettiklerimizin dışında ailecek yapalım. Haftada bir gün sohbet ve ders dinleyeceğiz.
İşte bu ayda/Ramazan’da; farkına olduğumuz veya olmadığımız putları kıralım.
Yaşar Değirmenci / Akit