Müslüman Yalan Söylemez, Ama!?
Akif ne diyordu: “Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile… / âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile! / kaç hakikî Müslüman gördümse: hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!”.. Gazze insanoğlunun yüzündeki maskeyi düşürdü. Halimiz ortada. Düşünsenize Cumhuriyetin 2. yüzyılına girerken ne hayallerimiz vardı, o da bitti. Uzaya birini gönderdik o oradan bize ne mesaj gönderdi. Öyle ya “Göklerden gelen bir ses, sana ne diyor dinle”
Gazze’yi neredeyse unuttuk!. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne aylardır sürdürdüğü saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 20 Ocak itibarı ile 24 bin 927’ye, yaralı sayısı 62 bin 388’e ulaştı. 3 aylardayız. Katliam 100.günü de geride bıraktı. İsra/Miraç gecesi 6 Şubat 2024 Salı günü. 2 haftadan az bir zaman kaldı. O güne kadar Şehid sayısı 30.000 i bulur mu dersiniz. O güne ne yüzle çıkacağız.
UCM’de dava açan ilk ülke Güney Afrika oldu. Onu Şili ve Bolivya izledi. Bolivya İsrail’le diplomatik ilişkilerini de kesti. İsrail’i ilk destekleyen Azerbaycan oldu ve Hiçbir İslam ülkesi, Güney Afrika, Bolivya, Şili’nin yaptığını yapamadı. Ülkemizde İsraili desteklediğini açıklayan futbolcu özel uçakla ülkesine döndü, savcılık ifadesini bile bilmiyoruz, yurt dışında çıkış yasağı da konmadı. Epstein Çetesinin Türkiye’deki uzantılarına ne yürütme ne yasama ne yargı soruşturma gereği duymadı şu ana kadar. Bunlar ne de Epstein’in arkasındaki Habat’ı soruşturma gereği duydular.
Sınırın öbür tarafındaki teröristlere nasıl hadlerini bildirdik ama!? Gazze biraz uzakta kalıyor değil mi? Bir de “Ulusal çıkar” meselesi var.
Mesela, “Bizler, tarih boyunca” (Sahi tarih ne zaman başlıyor. Tarihte gelip-geçen peygamberler var, biz hep peygamberlerin yanında mı idik? O “Biz” kimiz? Üstün ırk iddiası Yahudilere ait bir iddia. Biz onlardan değiliz ve Masumiyet sadece peygamberlere ait bir konudur).” Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bu çağrısını dikkate aldık. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve muhabbetimize her daim sahip çıktık. Bu bilinçle nice kardeşlik destanları yazdık. El ele, gönül gönle vererek her türlü zorluğa ve sıkıntıya birlikte göğüs gerdik. Aynı topraklar üzerinde yaşadığımızı, aynı idealleri paylaştığımızı hiçbir zaman unutmadık. Gök kubbenin altında sevinçlerimiz de birdir, üzüntülerimiz de birdir. Dualarımız da birdir, âminlerimiz de birdir.” Demek yerine şöyle desek (Tarih boyunca biz her zaman Allah’ın ipine tutunanlardan olduğumuz zaman yüceldik, Allah’ın ipini bırakınca, O da bizim ipimizi bıraktı ve zelil olduk) “Düşüncelerimiz, mezhep ve meşrebimiz farklı olsa da uğruna nice şehitler verdiğimiz vatanımız birdir”. Vatan “ulusun toprağı” demek. Bizim yurdumuz, ülkemiz, memleketlerimiz farklı olsa da aslında, alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak görevimiz haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olmak asıl görevimizdir. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa” demek çok mu zor. Terör saldırısındaki parmak sayısı ile, Gazze’deki on binlerle ifade edilen sayı eşit mi. Dünyada Fuhuş çetesinin katlettiği yüzbinlerle on binler kıyaslanabilir mi? Fuhuş, uyuşturucu, kumar ve eğlence mafyasının teröründen de söz etsek daha iyi olmaz mı idi? Siyonizm’den, Habat’tan, Epstein’den, Agartha’dan söz etmek çok mu ağır kaçardı!? Benim dinim, soyup sopum belli. Ama ben ne Müslümancıyım, ne Hanefici, ne de Türkçü, ne partici. Ben sade, yalın, ön ve son eki olmayan bir Müslümanım, o kadar. O “…cı” aidiyet taraftarlıkları ilk haram, ilk günah, ilk laneti hak eden Irkçılığın bir yansıması olarak kabul ederim.
Kaymakam bey o sözleri söylerken, ben de kalkıp bunları söylesem ne olurdu aceba!?. Kaymakam beyin, bir amir olarak, o memuruna haddini bildiren asabiyeti bir sivil kişi olarak beni kıskandırdı doğrusu. Keşke ben de bir asıl olarak vekaletle görev yapanlara karşı aynı cesaretle söz söyleyebilsem her zaman keşke.
Biz yalan söylemeye dönelim: Islah ediciler olduklarını söylerken bozgunculuk yapanlar yalancıdır aslında. Galu bela da “Beli” diyenler, sonra dönüp tam aksini yaptılar. Onlar da yalan söylemiş oldular. Hakka verdikleri sözden dönenler Halka verdikleri sözde dururlar mı?
Sahi enflasyon rakamları doğru mu, ya da depremde ölenler, yaralılar, kayıpların sayısı doğru mu idi.
BM Filistin Özel Raportörü 47 yaşındaki İtalyan avukat Francesca Albanese, İsrail’in Gazze’ye gerçekleştirdiği saldırıları “soykırım” olarak görüyor. Gazze’deki savaşı “çağımızın caniliği” diye niteleyen Albanese, Güney Afrika’nın UCM’deki soykırım davasından İsrail aleyhine sonuç çıkacağını düşündüğünü söylüyor.
Öte yandan raportör, “UAD yargıçları Gazze’ye gitmeyecek ya da oraya müfettiş göndermeyecekler. Batı’da yayılmaya devam eden savaş anlatısıysa İsrail’in meşru müdafaa hakkını kullandığı yönünde” diye işin başka bir yönüne dikkat çekti. Raportör Albanese’ye göre “Tel Aviv yönetiminin BM Anlaşması’nın 61. maddesini ileri sürerek meşru müdafaa kapsamında Gazze’ye saldırdığını ancak UAD içtihadına göre Filistin toprakları halihazırda İsrail işgali altında olduğundan bu maddenin geçersiz sayılacak”. Albanese, Batı ülkelerinin yaptığı kınama ve itidal çağrılarının etkisiz kaldığını, uluslararası hukukun bu savaştan önce de defalarca çiğnendiğini vurgulayarak şöyle devam etti: “Onlarca yıldır hiçbir eyleme dönüşmeyen kınamalar yapılıyor. 16 yıl boyunca İsrail, Gazze’de 1200’ü çocuk olmak üzere 5 bin 300 kişiyi öldürdüğü önceki 5 savaşın hiçbirinin bedelini ödemedi”.
Bu arada İsrail’le İşbirliği Konferansına dönen İslam İşbirliği Konferansı, Arap Birliği, yönetim ve tüm üyeleri ile adeta “3 Maymunlar”ı oynuyorlar. Sonuç. Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. Ne Epstein’e, ne Habat’a, ne de Agartha’ya karşı söyleyecek sözleri yok. Ama “Uluslararası sistemle birlikte hareket etme, iklim, “GlobalReset” konusunda her fırsatta ezberlerini tekrarlıyorlar. Hem de iktidar-muhalefet, sağ-sol ayırımı gözetmeden. Bakın doğduğumuz ana-babayı biz seçmedik. Doğduğumuz zamanı ve mekanı da derimizin rengini ve cinsiyetimizi de biz seçmedik. İnsanlar bunlardan dolayı ileri ve geri olamazlar.
Bu konuya izin verirseniz, yarın da kaldığımız yerden devam edelim.
Müslüman olmak için ne yaptığımız ne söylemememiz gerektiği kadar ne yapmamamız, ne söylememiz gerektiği de önemli. Bu dünyada yaptığımı ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her söz ve işten hesaba çekileceğimiz bir gün var. Selam ve dua ile.
Haber Vaktim / Abdurrahman Dilipak