“Amerikalıya ellemeden yönetimin şeytani karakterini yakından gözlediğimiz şu sıralarda, hepimizin tanıdığı Aytunç Altındal’ın “Marksist bir yaklaşım” alt başlığını koyduğu “Türkiye’de Kadın” isimli kitabından kısa bir bölüm aktaralım…
Kadının toplumda yenik düşmüşlüğünü cinsel boyunduruklara bağlayanlar, kadınların belli bir iktisadi-siyasi sistem aracılığı ile değil de, salt erkekler tarafından sömürüldükleri inancındadırlar. Bu inançla bazı eylemlere kalkışmakta ve bazı yazar, siyasetçi, işadamı düşünür ve iktisatçıları, kadın düşmanı ilan ederler…
Kadın hakları konusunda salt cinsel açıdan bakılmaması gerektiği inancında olan kadın hakları savunucuları da vardır. Bunlar kendilerini, genellikle Wilhelm Reich’ın cinsel devrimcilik ilkelerine bağlamışlardır. Kadınların salt erkekler tarafından değil de kapitalizm tarafından sömürüldükleri tezini işlemektedirler. Kadınların evvela bu şartlanmışlığı kırmaları gerekmektedir. Amerika’nın kendine özgü koşullarında diğerlerine nispet daha gerçekçi açıdan bakmaya çalışan kadın hakları savunucuları bu gruptakilerdir…
Ortada bir sömürü varsa bunda kadın da erkek de sömürülüyor demektir. Amerika’da kadınların iktisadi-siyasi özgürlüğe kavuşabilmeleri doğrultusunda çabalar gösteren Amerikan Komünist Partisi, hür dünyanın en “HÜR” devleti pozisyonundaki ABD’de çok ağır baskılar altında olduğu için, genellikle kuramsal açıklamalar yayınlamamakta ve yol gösterici olamamaktadır. ..
Cinsel devrimle kadını özgürleştireceklerini sananların çoğu erkekleri düşman ilan ederek kendi aralarında “komünler” kurarak yaşamaya başlamışlar ve bunun sonucunda da kaçınılmaz bir şekilde cinsel sapmalara uğramışlardır. Bu grubun en önemli eylemlerinden biri “sütyensiz” kadın” gösterileridir. Ayni şekilde güzellik kraliçesi seçimlerine de karşı çıkmışlardır…
Ne cinsel devrimci, ne de sol eğilimli olmayan feminist örgütler de, kadının kendi haklarını sağlayabilmek için evvela sert olmalarını ve büyük işadamları gibi karda yürüyüp iz bırakmadan suç işleme sanatını öğrenmelerinin gerektiği inancındadır…
•
Amerikalı kadınlar doğrudan doğruya Türkiyeli kadınları etkilemiş değildir. Amerikalı bazı sinema oyuncuları, modacılar ve dernek başkanları, “İşte size örnek Amerikalı kadınlar” yutturmacasıyla, Türkiyeli kadınların beynine işleyen Amerika’nın kültür emperyalizmidir. Türkiyeli kadınların 25 yıldır beyinlerine sokulan “aşk hikayeleri, yakışıklı zengin fakat yıkılmış erkek, yoksul fakat aşık kadın” hikayeleri, kadınları düşünmeye değil, ağlamaya itici yayınların hemen hepsi Amerika kökenlidir….
Türkiye’nin 13-18’lik genç kızlarının Amerika’nın cici kızları gibi giyinip davranması da istisnasız Amerika kökenlidir…
Kapitalizmin şartlamasında insanoğlu minareyi çalar ve buna bir de kılıf uydurduğunu sanar.. Amma nedense, çalınan minare bir türlü kılıfına sığamaz. Çünkü tarihin bir türlü şaşmaz kuralları vardır. Bu kurallar gereğince bir gün gelir, tıkır tıkır işledikleri sanılan uyutmacaya, aldatmacaya ve sömürüye dayalı düzenler tıkanıverdiğinde, uyanan kitlelerin baskısıyla en beklenmedik anlarda rejim değişiklikleri kaçınılamaz olur”…
•
Şimdi biz bize gelelim ve gerçek hayatımızda olan bitenlerin içinden sadece bir tekine bakalım…
Otomobillerin kullandığı lastik reklamlarına bakalım…
Çır çıbıldak bir karı, tepesinden aşağı markalı bir lastiğin içinde davetkar bir poz vermiş…
Lastiğin mi, lastikçinin mi kölesidir bu kadın…?
•
Cevap hazırdır….
Kadın köle değil bağımsızlığının mutluluğunu yaşıyor…
Elin adamının yerine, kendi emeğinin ekmeğini kazanıyor…
•
Fuhşun tanımında yeniden Aytunç Altındal’a dönelim…
“Fuhuş, başka hiçbir geçim kaynağına sahip olmayan bir kadının zorlanmaksızın ve serbest olarak, eşini seçmeden, her önüne gelenle, ilk istek üzerine ücret karşılığında ve asıl konusu zevk değil kazanç olan, sürekli ve tekrarlı cinsel ilişkide bulunması olayıdır”…
Aytunç Bey, bunun kaynağını da şöyle göstermiş:
Fahişelik ve Kadın Ticareti, Jean-Gabriel Mancini, Varlık yayınları, 1973. S.20.
Akit / Atilla Özdür