Farkında mısınız? Artık haziran aylarımız; iş dünyasını, futbol kulüplerini, ünlüler âlemini ve medyanın önemli bir kısmını kontrolü altına alan LGBT örgütlerinin baskısı altında geçiyor. Sosyal medyayı aleyhlerinde cümle kuramaz hale getirdiler. Zaten aralarında esnemeyen bir bağ var. Sosyal medya şirketleri, 15 yıllık geçmişlerinde hiçbir sivil oluşumu, görüşü, milleti, dini, cemaati ya da toplumu böylesine sahiplenmemişti. Ancak LGBT propagandası şirket politikalarının önüne geçti. LGBT demek artık Twitter demek, Instagram ve Facebook demek.
Dizi ve sinema sektörü ise ‘Amerikan Kültür Emperyalizmi’nin kontrolünden ‘LGBT Emperyalizmi’nin eline geçti. Yapımlardaki eşcinselleri dünyanın en iyi, en merhametli, en sevgi dolu ve en fedakâr karakterleri olarak yansıtmayan hiçbir dizi ve film artık sektörde yer alamıyor. Çünkü sektör tamamen LGBT propagandasının kontrolüne girmiş durumda. Dizi ve film yapımcıları kendi projelerini değil; Netflix, Amazon ve Disney gibi platformların dayattığı senaryoları çekmek zorundalar. Artık sadece başarılı yönetmen, yetenekli oyuncu olmak yetmiyor. LGBT yanlısı değilsen hiçsin, sıfırsın! Sektörde var olmak isteyen birçok insan, referans olarak o renkli bayrağı ya sallamak ya da sosyal medya hesabında paylaşmak zorunda. Tahmin ediyorum; bu baskı bir süre sonra futbol takımlarını da esir alacak. LGBT yanlısı olmayan futbolcular kendilerine yeşil sahalarda yer bulamayacaklar. Çünkü gidişat bu yönde.
Dozaj tüm dünyada ve ülkemizde her geçen gün ve her yeni dizide, her yeni reklam çalışmasında artıyor. Avrupa ülkeleri ve ABD için artık tüm eşikler aşıldı. Türkiye ise hem toplum olarak direniyor hem de günden güne boyun eğiyor. İzlediğimiz diziler, filmler, yarışmalar, reklamlar ile CHP ve HDP’li belediyelerin aleni çalışmaları ortada.
Öyle görünüyor ki artık toplum olarak bir yol ayrımına geldik. Ya bu dayatmaları sineye çekerek; çocuklarımızın, gençlerimizin duygu ve düşüncelerinin LGBT ideoloji tarafından ele geçirmelerine göz yumacağız. Yani usul usul kabul edeceğiz!
Ya da harekete geçerek sivil ve güçlü tepkiler ortaya kocayacağız. Geçtiğimiz günlerde Beyazıt’ta yapılacağı duyurulan LGBT etkinliğine karşı ortaya konulan sivil tepki çok önemliydi. Umuyorum ki bir başlangıçtı. Etkisini herkes gördü. Peki, daha neler yapılabilir?
Karşımızda markaları, sanatçıları, dizi ve sinema sektörünü yöneten güçlü bir lobi var. Evvela bunu kabul edelim. Sonra da neslin devamını ortadan kaldırmayı hedefleyen, yaradılışa savaş açan, fıtrata müdahale eden dayatmaya karşı öncelikle cesur olmalıyız. Bu zamana kadar sustuk, gündem olmalarını, konuşulmalarını istemedik belki. Lakin işin “rengi” değişti. Toplum bilimciler, doktorlar, psikologlar, sosyologlar, STK’lar bir an önce harekete geçmeli. LGBT lobisi, gücünü ürettiği argümanlardan alıyor. Sevgiyi ve aşkı ortaya atarak sapkınlığı olağanlaştırıyorlar. Savundukları ve dayattıkları tezleri güçlü içeriklerle çürütmemiz gerekiyor. Bilinçli ebeveynler, bilinçli öğretmenler hareketleri başlatılmalı. Son zamanlarda yüzlerce anneden mesajlar aldım. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. ‘Çocuğumu nasıl eşcinsel olmadan yetiştiririm’ diye çırpınan anneler var. Anneler özelinde, eğitici ve yönlendirici çalışmalar gerekiyor. Yapılacaklar listesi uzayıp gider. Ancak konuşmak ve yazmaktan ziyade bir şeyler yapmalıyız.
40 dakikalık video dosyası yayında
Yeni Şafak internet servisi olarak kapsamlı bir dosya çalıştık. Arkadaşımız Şefika Nur Çifçi’nin iki aydır üzerine yoğunlaştığı LGBT dosyasını dün itibariyle yayınlamaya başladık. Meselelere vâkıf, derdi olan, baskılara boyun eğmeyen altı uzman ile konuştuk. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Zeki Bayraktar, Dr. Mustafa Merter, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Prof. Dr. Ahmet Akın ve Dr. Şöhret Karaduman’ın kıymetli görüşleriyle; “eşcinsellik geni vardır” safsatası başta olmak üzere zihinlerdeki birçok soruya cevap verecek 40 dakikalık bir video dosya haber çıktı ortaya. Hazırladığımız video, eğer YouTube tarafından sansürlenmezse Yeni Şafak’ın YouTube kanalında yayında. Bunun yanında, uzmanların görüşlerinden dört bölümlük yazı dizisi de çıkardık ve yenisafak.com’da seri olarak yayınlamaya başladık. Şefika Nur Çifçi, bu dosyayı hazırlarken ilginç tepkilerle de karşılaştı. Röportaj yapmak istediği bazı psikologlar LGBT örgütlerinden çekindikleri için kayıt vermek istemediler. Adı bizde mahfuz, değerli bir akademisyen “Git bir ayağı çukurda birini bul ve onu konuştur” sözleriyle korkusunu dile getirdi. Baskının boyutunun ne aşamaya geldiğini de görmüş olduk.
Diğer yandan sosyal medyada “Devlet, LGBT’ye karşı bir şeyler yapsın, önlemler alsın” çağrıları yapılıyor. Ben aksine sivillerin bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. LGBT örgütlerine karşı halk sesini yükseltirse, anneler-babalar ayağa kalkarsa, öğretmenler durumun vahametini raporlarlarsa devlet de gerekenleri yapacaktır. Devlet bir şeyler yapacaksa da gençlere ulaşacak bir dil inşa edilmeli. Yollar, köprüler, teknolojik yatırımlar, uzay çalışmaları, savunma sanayiinde atılan dev adımlar… Eyvallah. Alt ve üstyapıya yapılan yatırımlara bakınca, Türkiye’nin gelecek yüzyılı teknik olarak inşa edildi diyebiliriz. Peki ya nesillerin inşası? Bundan sonraki büyük yatırımlar gençlere, 20 yıl sonra doğacak çocukların zihin dünyalarına yapılmalı. LGBT lobisinin elindeki iletişim gücünü ezecek filmler, diziler mesela. Şu dönemde içerik üretmek ve yayınlayacak dijital platformlar oluşturmak, Marmara Denizi’nin dibine tüp geçit yapmak kadar önemli. Sizce de öyle değil mi?
Ersin Çelik/Yeni Şafak