Toplumdaki hızlı değişim sosyolojik bir durum. Hızlı ve baş döndürücü. Belli yaş grubundakilerin birbirinin farkında oluşları veya olmayışları böylesi bir ortamda fark edilemeyebiliyor. Zaman onar yıllık dilimlere bölünse her bir zaman kesiti üzerinde değerlendirmeler yapılabilinse bu daha kolay anlaşılabilir. Ya da böyle bir bakış ile de durum tartılabilir. Bunu anlayabilmek ve üzerinde yoğunlaşmak daha çok sosyologların ve düşünürlerin işi.
Düşünmek bir başına yetmiyor, düşünenlerin veya düşünürlerin yeni bir çözüm yolu, bir dili ve bakışı sağlamaları gerekiyor. Bazen bunların çözümünde de zorlanılıyor. Kuşak dilimleri birbirinden çok kopuk olmalarına karşın geçirgen bir durumları da var. Etki alanı oldukça belirleyici. Büyük anne, büyük baba, çocukları ve torunları bir aile ortamının görünenleri. Fakat bu, bugün çok da belirgin olmayan bir durum. Çünkü yaş gurupları arasında da çatışmaların etkisi belirgin.
Toplumsal değişimin hızı çok fazla. Belli yaş grubundakilerin uyum sorunu da ister istemez oluşuyor. Bunlar da çatışmalara neden oluyor. Bunlar sadece yaş gruplarıyla ilgili değil aile içi çatışmalara neden oluyor. Toplum içindeki değişimlerin çatışmaları genele yansıyor.
Kadın, bu olgunun en belirleyici unsuru. Dünya kadının etrafında dönüyor. Dişil yanı doğurgan olmak ilâhî bir oluşun sonucu. Bunu salt kadın üzerinden değil genel olarak doğurgan olan her varlık için geçerli. Toprak dişildir, insanda olduğu gibi hayvanda da dişillik söz konusu. Üreme ve çoğalma onlar üzerinde oluşuyor. Doğal olarak bizim için insan önemli ve merkezde olanı. Düşünen, akleden, bilinçle hareket eden tek varlık. Sorumluluk da insanda.
Kadın hayatı boyunca çile çeken bir varlık. Bir insanı doğurmanın, meydana getirmenin ve yetiştirmenin bütün zorlukları kadının üzerinde. İnsan üzerinde kadının daha çok emeği var. Gerek duygu gerek bağlanış bakımından ister istemez daha çok duyarlı oluyor. Aile içi değişimlerden en çok da etkilenen oluyor doğal olarak. Çocuklarla olan duygusal bağın gücü ve etkisinden dolayı. Belli dönemlere kadar kadın daha çok içeride olduğundan etki alanı ve gücü belli bir yere kadarken, şimdilerde hayatın hemen bütün alanlarında varlık göstermesi, etkileri ve alanları da değiştirmiş bulunuyor. Değişimin gücü ve hızı üzerinden etkilenen ve etkileyen kadın olduğundan, bu konuyu daha ayrıntılı olarak ele almaya devam edeceğiz. Şimdilik daha çok genel bir bakışta bulunuyoruz.
Görünümler daha çok belirgin. Bu, daha çok modernizm ile de ilgilidir. Hızlı bir akışın içinde bulunuyoruz. Hayatın hemen bütün alanlarına yansıyor. Eşya, nesneler, davranış biçimleri, giyim kuşam, konuşma, bilgi edinme, dil bunların tamamı psikolojileri belirliyor ve etkiliyor. Zamanla da buna bağlı olarak yaşanıyor. Hayatın belli düzenleri ve yaşanmışlıkları var. Bu değişimler hayatın içinde değişimlere ve hatta devrimlere neden oluyor. Devrim diyoruz çünkü baştanbaşa ve hatta hayatın bütününde bir tersyüz olma durumu yaşanıyor. Her dönemin bir dili ve tutumu var. Her dönemi belirleyen etkiler var. Kısa bir iki örnek ile bu konuyu şimdilik burada bitirelim ama seriye devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyet ideolojisi, Batılılaşma sürecine girdiği, kılık kıyafet değişim olduğu andan itibaren, memurlar, özellikle bürokraside, öğretmenlerde fötr şapka giymek bir ilke idi. Bu aynı zamanda ‘medeniyet’ tanımı ve kavramıyla tanımlanıyordu. Modernzim ile medeniyet birbirine karıştırılıyordu. Ankara, Cumhuriyet ideolojisinin bir sembolü, fötr şapka ise görünüm ve göstergesiydi.
Ali Haydar Haksal/Milli Gazete