Aklımda uzun süreden beri Anadolu’da Nakşîliğin gelişim seyri üzerine edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmak vardı. Ancak gün geçmiyor ki yeni gelişmeler, yeni söylemler olmasın.
Malumunuz son zamanlarda Cemaat-Erdoğan çatışması aldı başını gidiyor doludizgin. Cemaat, öteden beri her ne kadar biz tarikat değiliz dese de tarikatların yapılanmasına, tarikatı oluşturan şartlara bakılırsa asla sorgulanmayan lideri ile ona itaatte kusur etmeyen talebelerinin var olması, tarikat olmasına yeterlidir. İsimlerinin Şeyh, Gavs, Pir-i Muğan, mürid, salik vs. gibi olmayışı tarikat olmadığı anlamına gelmez. Öz itibari ile her hangi bir tarikatla aynıdır. Çünkü Fethullah Gülen’in bir konuşmasının sonunda tüm tarikat/tasavvuf büyüklerini yardıma çağırdığını çoğunuz duymuşsunuzdur. Burada detaylara girmeyeceğim derdim bu değil.
Bütün tarikat ulularının her konuşmalarında ya da sohbetlerinde İslam kardeşliğinden söz etmeleri, “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir, birinin başına bir şey geldiğinde diğer azalar da acı çeker” hadisini anlatmayan, konuşmayan yoktur. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, en güzel söz de olsa hayatta anlam bulmuyor ve uygulanmıyorsa boş sözdür.
Bu günlerde bu tarikatların büyük “ağabey”lerinin başına iş geldi. Hükümet tarafından alaşağı ediliyor, tekmeleniyor, adeta yakası toplanıyor, köşeye sıkıştırılıyor;
“Hainsiniz” deniliyor, diğer kardeşlerden çıt yok,
“Haşhaşiler” deniliyor çıt yok,
“Şebeke” deniliyor tık yok
“Örgüt” deniliyor yine ses yok.
Hani hırsız eve girmiş istediklerini aldıktan sonra, korkak ev sahibinin titreyen ellerinde bir tabanca görmüş, “ver onu bana” demiş, ev sahibi “yok vermem” diyormuş. “Ver onu bana” “yok vermem” Bu isteği birkaç kere tekrarladıktan sonra “Neden vermiyorsun be adam versene” deyince ev sahibi: “Bir gün belki bana lazım olur” demiş. Hırsız, durumu anlamış, bunun üzerine bıyık altından kıs kıs gülerek: “Be adam şimdi lazım değilse ne zaman lazım olacak” diye mırıldanarak hızla uzaklaşmış.
Başbakan bugün bir cemaate hain, şebeke, örgüt vs. diyorsa aslında anlam itibari ile tüm tarikatlara da aynı şeyi söylüyor demektir. Herhangi bir tarikat lideri kabuğundan çıkıp kendi kardeşlerini savunmaktan ne kadar aciz ve ne kadar korkak olduklarına bir kez daha şahit oluyoruz. Onları savunmak, arka çıkmak, birlik olup hükümeti oy ile tehdit etmek şöyle dursun, öyle anlaşılıyor ki “obur” ağabeylerinin yıkılışlarını seyretmek kendilerinin iştahını kabartıyor. Pastadan pay hesabı yapıyorlar zaten başka hesap da yapacak akılları yok.
Cemaat, hiçbir zaman şeriat taraftarı olmadı bilakis değil öyle düşünenleri, sempati duyanları dahi bünyesinde barındırmamıştır. Çünkü amacı zaten şer’i devleti öteleme, örtme, yok sayma ameliyesinden başka bir şey değildir. Kendileri de defalarca demokrasiyi benimsediklerini, bu yoldan asla dönüşün olmayacağını, Kur’an’ın hüküm kitabından ziyade bir ibadet ve ahlak kitabı olduğunu ifade ettiler ve hala aynı fikirde sabittirler. Zaten şimdiye kadar söz ve davranışları da bunu göstermektedir. Eğer gerçekten küçük bir şer’i emare görülseydi başta CHP olmak üzere sistemin tüm partileri Ak Parti ile ittifak ederler, rejimi/devleti, sistemi tehdit eden(!) bu örgüte top yekûn savaş açarlardı. Böyle bir şey olmadığına göre Başbakan bu minvalde devlete şirk koşulmasından ziyade kendi koltuğuna şirk koşulmasına tahammül edememektedir.
Başbakan, meydanlarda Fethullah Gülen’in dini istismar ettiğini, Peygamberi her daim kullandığını, rüyalarında, tweetlerde hatta dizilerinde kullanacak kadar ahlaksızlaştıklarını ve Türkçe olimpiyatlarına getirecek kadar da ileri gittiğini ifade ediyor. Enteresan ki o Türkçe olimpiyatlarının kapanış konuşmasını kendisi yapmıştı. Sormak gerekiyor Sayın Başbakan’a; Peygamberin Türkçe olimpiyatlarına teşrif buyurduklarını o günlerde sizde duymuştunuz, neden çıkıp da o zamanlar eleştirmediniz Gülen’i? Neden Dini istismar ettiğini söylemediniz ve neden Peygamber’e o zaman sahip çıkmadınız? Hem Fethullah Gülen’in Peygamberi kapısında bir uşak gibi, bir emir eri gibi, ya başı sıkıştığında işin içinden sinsice sıyrılmak için ya da kendisine bir imtiyaz sağlamak için defaatle kullandığına siz bizden daha çok vakıftınız. Neden bir kelime dahi eleştirmeyi hiç düşünmediniz? Bu soruları uzatmak mümkündür.
Ancak; o çatıştığın tarikatın diğer kardeşlerinin önde gelenleri, yine dini istismar ederek insanları aldatıyorlar. Allah ile görüştüklerini söylüyorlar. Birisi diyor ki “Allah bize söz verdi müritlerimizi cennete koyacak” diyor. Bir diğeri “Allah, efendi ağamın suretinde aramıza geldi” diyor, beriki, “bizim arkamızda namaz kılanı ateş yakmaz, yakmayacak” diyor. Tabii ki bunların kimler olduklarını siz daha iyi biliyorsunuz. Hani diyorum gerçekten dini kaygın varsa, din istismar ediliyorsa bunlara da çatsan, onları da deşifre etsen ve insanları aldatarak akıllarını ifsat ettiklerini söylesen ve damarlardan girerek ceplere indiklerini meydanlarda ifade etsen inan ki güzel bir iş çıkartmış olursun. Üstelik bu insanların silkinmesine vesile olur, güzel bir hayır işlemiş olursun. Biliyorum bunları yapamazsın zira sende aynı kültürden geliyorsun. O halde meydanlara çıkıp da tek tarafa yüklenmek kesinlikle din kaygısına değil, dünyevi çıkar ilişkisine dayalı bir yüklenmedir.
İstikamet, basiret ve feraset sahibi insanlar biliyorlar ki her ikinizin de İslam kaygısı yoktur. Her ikiniz de dini istismar ediyor biriniz biraz fazla gitti mi diğerinin ayağını kaydırmaya çalışıyorsunuz. Her ikinizin düzeni de dünyevi menfaat kaygısı üzere kurulmuş, dünyayı istiyor ahireti erteliyorsunuz.