Nasıl?
Bekâra karı boşamak kolay.
Sloganı atıyorsun ama şu işin nasıl yapılacağını da söyle bakalım.
Sabır kardeşim, sabret biraz.
Türkiye’de nüfus, ülke topraklarının %3’üne sıkışmıştır. (Gerçi dünyada da böyle ya!..)
Bu sebeple tıkış tıkış, nefes alınamaz bir yapılaşma vücut buldu. İstanbul 20 milyona ulaştı.
Daracık sokaklar.
İnsanın üstüne üstüne gelen devasa apartmanlar. Yetmedi gökdelenler.
Camdan binalar.
Camdan bina nedir?
Bir illüzyon. Yani “Yok bina”. Burdan bak, arkasını gör. Böyle bir imaj.
Türkiye’de bütün şehirlerin havası kirli. İstanbul’da Çamlıca tepesine çıkın, yaz-kış şehre şöyle bir bakın. Bir gri bulut her yanı örtmüştür, bazı semtler görünmez olmuştur.
Sanayi şehri bu mudur? Evet budur. Lakin bizimki sanayi değil ortaya karışık, sorunları kangren olmuş bir yapı, neredeyse çapraz bilmece.
Fazla uzatmayalım.
Peki, nasıl oldu da, insanoğlu böylesi bir kapalı cezaevine kendini bile-isteye tıkıverdi?
Bu hayal gerçek oldu, insanların hayatı kolaylaştı, bir konfora kavuştular.
Kavuştu lakin bu konfor pahalıya patladı. Şöyle ki dünyanın çivisi çıktı. Bildiğiniz şeyler. Ozon tabakası delindi, yeryüzü ısındı, kuraklık, seller, yangınlar, kasırgalar aldı yürüdü. Çevre meselesi ön plana çıktı. Konferanslar toplandı. Her seferinde sera gazlarının azaltılması istendi. Ancak en çok sanayileşen, atmosferi en fazla kirleten ülkeler buna razı olmadı vs. vs.
Bizdeki macera ise şöyle oldu: İlk emir: “Altına hücum!”
Fotoğrafta gördüğünüz ev âfet bölgelerinde (köylerde) bulunan vatandaşlar için (evleri yanan veya yıkılan) yapılmış.
Üç artı bir oda sayısı var. Yeşillikler içinde bu evlerin yöresel mimariye uygun beş farklı tipi bulunuyor. Tek veya iki katlı. Etrafında diğer evler, ahırlar, köy konağı ve camisi var. Bu evler 45 günde yapıldı.
Yahu arkadaş ben bir hikâyeciyim, bana o kadar yüklenmeyin.
İstanbul’un yüzde yetmişi halen köylüdür. Merak etmeyin bu hayatı isterler, yeter ki geçim derdi olmasın.
Yöneticiler böyle bir girişimi kabul ettiklerinde bu işi üstlenecek kadrolar hazır.
Şehir plancıları, tasarımcılar, müteahhitler, mühendisler, iktisatçılar, iş insanları vb.
Olur mu? Olur!..
Mustafa Kutlu/Yeni Şafak