Türkiye, İstanbul Belediye seçimlerinin yenilenmesiyle uğraşa dursun, Rumlar fırsattan istifade edip Kıbrıs’ın etrafındaki her noktaya kuyu kazarak doğalgaz bulmaya çalışıyor. Geçmişte bulunan doğalgaz rezervi adanın etrafını saran denizin altının bir doğalgaz haznesi olduğunu gösteriyor. Amerika ve Avrupa’nın büyük petrol şirketleri bu yüzden Rumlarla işbirliği yaparak petrol ve doğalgaz arıyor. Rumlar daha da ileri giderek İsrail ve Mısır’ı da denkleme koydular. Yanlarına ne kadar çok ülke aldılarsa o kadar çok cesaretlendiler.
Düşünüyorlar ki; Rum Kesimi Türkiye için kolay lokma. Yunanlıların desteği de yetmez. Ama bölge ülkeleri, Amerika ve AB de işin içine girerse Türkiye geri adım atar. Nitekim ABD ve AB, Türkiye’nin de arama yapmasını gayrimeşru olarak görüyor ve uyarıyor. Hatta Amerikalılar Rum Kesimi’ni NATO’ya almakla tehdit ediyorlar. Kurallar gereği Türkiye’nin onayı olmadan hiçbir ülke NATO’ya giremez. Ancak böyle bir tehdit Amerika’nın bir kez daha kendi müttefiki değil, NATO dışındaki sözde bir ülkeyi Türkiye’ye karşı savunacağını gösteriyor.
AB ise 2004’te üye yaptığı Rum Kesimine üyelik dolayısıyla destek veriyor. Önceleri Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum Kesimini üye yapmayacağını beyan eden Avrupalılar, daha sonra cayıp yine de üye yaptılar. O Rumlar ki; kalıcı çözüm için iyi bir fırsat olan Annan Planını reddetmişlerdi. Ama AB, çözüm isteyen KKTC yerine çözümsüzlükte ısrar eden Rum Kesimine sahip çıktı ve hâlâ çıkıyor. Şimdi Rumlar güvenliklerini daha da garanti altına almak için Fransızlara da askeri bir üs vermeyi planlıyor.
Diğer yandan; İsrail, Rumlarla birlikte doğalgaz çıkarıyor ve ortaklıklar kuruyor. Türkiye-İsrail ilişkileri Mavi Marmara katliamından bu yana kötü gidiyor. İsrail o günden beri Türkiye’nin komşu ülkeleriyle ekonomik ve askeri anlaşmalar yapıyor. Rumlarla yapılan anlaşma gereği İsrail jetleri artık Rum Kesiminde konuşlanabilecek. Böyle bir izinle İsrail ilk kez toprakları dışında bir ülkede askeri bir üsse sahip olacak. Normalde böyle bir üsse ihtiyaçları yok ama Türkiye’ye olan düşmanlıkları bunu gerektiriyor.
Bu şartlar altında Rum Kesimine küçük bir Yunan ülkesi demek basite kaçmak olur. Artık Rum Kesimi Amerika’dır, AB’dir ve İsrail’dir. İlk ikisi uzaklardaki bir mevzu için çatışmayı göze alamaz. Ama İsrailliler alır. Rum havasını kullanan jetler sadece Türkiye’ye gözdağı veriyor ve Türkiye için oradalar. Yarın öbür gün Türk donanması Rumların kazı çalışmalarını engellemek istediğinde karşısında bulacakları ülke yine İsrail olacaktır.
İsrail gözünü kırpmadan Mavi Marmara’da 10 vatandaşımızı şehit etti. Onların böyle bir karakterleri var. Öldürmekten çekinmiyorlar. İsrail ordusu ki 1967’de bir Amerikan gemisini bile vurmuştu. İsrailli pilot, amirlerine geminin Amerikalılara ait olduğunu söylediğinde “Kafana takma. Yine de vur” demişlerdi. Böyle şiddet sever bir ülkenin basit bir nedenden dolayı bir gemimize saldırması onlar için gayet vakayı adiyeden bir olay olacaktır. Bu da savaşa neden olacaktır.
Hal böyleyken iç politik meselelerimizle birlikte Kıbrıs’a üşüşen akbabalara karşı askeri tedbirler alınması acildir ve elzemdir. Yabancı basın bile haberlerinde “savaş” kelimesini kullanmaya başladı. Fakat konu halen ülke gündeminin arka sıralarında duruyor. Oysa Doğu Akdeniz çok sorunlara gebe olacak bir bölge. Herhangi bir ülkeyle çatışma olasılığı yabana atılmamalıdır. Diplomasi bir yandan soruna sulh yoluyla çözüm bulmaya çalışırken ordu da gerekli tedbirleri almalıdır. Ayrıca herhangi bir çatışma olmasa bile Kıbrıs’ın denizden çıkacak tüm petrol ve doğalgazı Rumların sayılacak. Ve Türkiye Akdeniz kıyılarına sıkışacak. Bu yüzden bir oldubittiye maruz kalmadan, bir an önce gerekli askeri tedbirleri almak önem arz ediyor. Yoksa yarın çok geç olacak.
Akit / İbrahim Karataş