“Çirkin utanmazlıkların (fuhşun) iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara, dünyada ve ahirette acıklı bir azab vardır. Allah bilir, siz bilmiyorsunuz.” (Nur/19)
Gündem etmiş olduğumuz ayet de dahil olmak üzere Nur suresinin 11 ila 26. ayetlerinde detayları tefsir ve hadis kitaplarında anlatılan, İslam tarihinin en acı hadiselerinden biri olan “İfk Hadisesi’nden” bahsedilir.
Hem Hz. Peygamber’in aile hayatını ve yakınlarıyla ilişkilerini daha iyi anlayıp kavramamızı sağlamak hem de aile hayatına, iffet ve namusa değer veren topluluklarda çokça rastlanan iftira olayı karşısında Mü’minlerin nasıl bir tavır ve yaklaşım içinde olmaları gerektiği konusunda yol göstermek için indirilmiş olan bu âyetler, Hz. Âişe’nin de katıldığı bir yolculuk olayına ve bazı münafıkların bunu fırsat bilerek onun hakkında uydurdukları bir düzmeceye atıfta bulunmaktadır.
Mü’minler arasında, İslâm toplumunda hayasızlığın, ahlâksızlığın yayılmasını isteyenlere, zinanın yaygınlaşmasına sa’y edenlere dünya ve âhirette can yakıcı, elim bir azap vardır. Kendileri hayasızlaşmış, iffet ve namuslarını kaybetmiş insanlar elbette kendilerinden farklı olan Müslümanları da aynen kendileri gibi iffetsiz ve hayasız hale getirmenin kavgasını verirler. Yaygaralarla, propagandalarla sanki dünyada herkes fuhşun, zinanın içine düşmüş gibi, yeryüzünde bir tek iffetli insan kalmamış gibi göstererek sonuçta, ‘bakın bu işleri yapan sadece bizler değiliz, işte tüm dünya bunları yapıyor’ demeye çalışırlar. Tüm dünyayı küfrün, şirkin, isyanın, zinanın, ahlâksızlığın, karmaşanın, fuhşiyatın yayılmasına doğru çekerler ki kendi pislikleri olağan karşılansın. Köşede bucakta gördükleri, görüntüledikleri birkaç münferit olayı, tüm Müslümanlara, tüm topluma mal ederek, sanki tüm toplum öyleymiş gibi gece-gündüz bir savaşın içindedirler.
Onları dinlediğinizde, okuduğunuzda zannedersiniz ki dünyada bir tek iffetli insan kalmamıştır. İnsanların birbirlerinden, insanların ailelerinden, hattâ insanın kendi kendisinden bile şüphelenmesini sağlayacak şekilde bunu kendilerine temel felsefe kabul ederler de gece gündüz yayınlarıyla koştururlar ve dünyayı kendi pisliklerine doğru çekerler. Konuşmalarında, kitaplarında, romanlarında, piyeslerinde, sanatlarında, sanat anlayışlarında, filmlerinde, şarkılarında, türkülerinde bu gayretlerini görmek mümkündür.
Halbuki Müslümanlar temiz olmalı ve temiz kalmalıdır. Müslüman Allah’ın kendisine gösterdiği nikâh dışı hiçbir ilişki içine girmez. Bir ömür boyu Allah’ın istediği hayatı yaşamak için çırpınan iffet ve hayasını kaybetmeyen insandır Müslüman. Toplumda ahlâksızlıkların yayılmasını istemeyen insandır Müslüman. İşte önceki âyetlerde gördük, tek başına bir kimsenin bir ahlâksızlığına şahit olsa bile bir Müslüman bunu ulu orta söyleyemeyecektir. Tâ ki dört şahitle bunu ispat edecek bir konumda olacağı ana kadar. Neden? Çünkü toplumda bir günâh yayılmayacak, yaygınlaştırılmayacaktır. Zaten yaygın olmayan bir davranış toplumda yaygınmış gibi ortaya konmayacak. Ve bir kez daha Mü’minlere yüce Allah’ın kendilerine yönelik lütfu ve rahmeti hatırlatılıyor. “Eğer Allah’ın size yönelik lütfu ve merhameti olmasaydı, eğer o son derece esirgeyen ve acıyan olmasaydı, acaba haliniz ne olurdu?”