Kardeşimiz, gençler için tahsis edilmiş bir kurumda din eğitimi veriyor ve “eğitim süreci oldukça verimli geçti fakat verilen bilginin tesir etmediğini görüyorum” diyor ve çocukların algılarının çok açık olduğundan fakat bilginin yaşantıya dönüşmemesinden şikâyet ediyor. Kardeşimiz meramını hüzünlü bir yüz ifadesi ile paylaşırken zihnimden onlarca soru uçuşuyor: Bizler acaba çocuklarımızdan beklediğimiz şeylerin ne kadarını yaşayabiliyoruz? Bilginin zihinlere hapsedilip hayatlarımıza ulaşamaması sadece çocukların değil bizim de sorunumuz değil mi? Ne yazık bilginin hikmetinden koparılarak ticari bir metaa dönüştürüldüğünü görüyoruz. Bilgiye sahip olan insan meslek ediniyor, geçimini sürdürüyor ama özüyle bütünleşemiyor.
Erdemli çocuklar yetiştirme hedeflerinden bahsedilse de ne anne-babaların ne de eğitimcilerin böyle bir dertleri hiçbir zaman olmadı. Erdem ve faziletlerin neden cılız kaldığı noktasında tespitler yapıldı, medeniyetimizin beslendiği değerler hakkında mülahazalarda bulunuldu fakat icraata yönelik herhangi bir hamle ile karşılaşmadık.
Çocuklarımızın hayatını inşa ederken medeniyet köklerimize değil kapitalist sistemin aktardığı bakış açısına göre hareket ettik. Onları bitmek bilmeyen bir rekabetin içine sürükledik ve yarışı önde götürmeleri için telkinlerde bulunduk. Çocuk okula başlar başlamaz nerede eğitim alacağının hangi alanlarda ne kadar kazanımlar elde edeceğinin hesabını yaptık ve bütün hayallerimizi bunun üzerine kurduk. Peki, bu tavrımızla erdemli çocuklar yetiştirmekten bahsetmek ne kadar gerçekçi olurdu?
Farkında mıyız? Farkında mısınız? İşgal ettiğiniz meslek, unvanınız, mevkiiniz, ekonomik, kültürel ve sosyal statünüz ne olursa olsun kendinizle çelişiyorsunuz. Erdemli çocuklar yetiştirmekten bahsediyorsunuz ama ekmeğin derdine düşmüşsünüz ve bunun dışında hiçbir şeyi dert edinemez hale gelmişsiniz… Komplekslerinizin altında eziliyorsunuz ve bu çocukları hesaplarınıza kurban ediyorsunuz…
Korkmayın! Çocuğunuz aç kalmayacak, işsiz kalmayacak, aşsız kalmayacak! Çocuğunuz yersiz yurtsuz kalmayacak! Kendi gayreti ile ilerleyecek ve hayatını inşa edecek… Kâh düşecek, kâh kalkacak ve düşmenin de kalkmak kadar doğal olduğunu öğrenecek…
Korkmayın! Eğer müdahale etmezseniz çocuğunuz ihtiyacı olan ekmeği de, sevgiyi de kendi çabasıyla elde edecek! Eğer müdahale etmezseniz başının üzerinde taşıdığı onurunun ekmekten daha da önemli olduğunu kavrayacak!
Onunla oturup kariyer planları yapın, eğitim hayatına başarılı şekilde devam edebilmesi için rehberlik edin ona ama lütfen hayatın, huzurun ve nefes alıp vermenin sadece bu olmadığını da anlatın ve bir akşam vakti tutun elinden ve bir yoksulun kapısını çalın…
Bir akşam vakti çocuğunuzun elinden tutun ve onunla dost ziyaretinde bulunun, bir yaşlının sohbetini dinleyin, bir evsizin yalnızlığını paylaşın ve çocuğunuza bunların okulda öğrendiği bilgilerden daha değersiz olmadığını ifade edin.
Korkmayın! Tutun çocuğunuzun elinden ve toprağın bir dilinin olduğunu anlatın ona, karıncaya zarar vermeden yürümenin bir sorumluluk olduğunu öğretin…
Fatma Tuncer/Milli Gazete