Salâtı ikame etmeye çalışanlar var, namaz kılanlar var. Farzla sünneti bir tutmak, hiç teravih kaçırmamayı bir övünç saymak, çıkışta attığı bozuk paralarla da Cennetteki köşkünün taksitlerini tamamlayarak anahtarını almak; gibi gibi..
‘Oku!’ ilk emriyle sarsılıp Müzzemmil 4’teki beyan üzre Kuran’ı düşüne düşüne, sindire sindire okumaya gayret edenler var; tertili talim-tecvid-kıraat ve makam zannedenler var. Mukabele paylaşanlar, Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmaları yapanlar, hem Belediyelerin Ramazan programlarında beş bin lira karşılığında Okuntu yapan hem de selâtin camilerimizde devlet memuru olarak görev yaparak yaşayanlar; gibi gibi..
Üzerlerine yazılı sıyamın sorumluluğunu almaya çalışanlar var, oruç tutanlar var. İftarda mükellef bir sofra kurmak, sahuru Eyüp Sultan’da yapmak, Ramazan’da aldığı fazla kilolardan kurtulmak için Bayram ertesinde diyete hazırlanmak; gibi, gibi..
Ramazan mahmurluğundaki solgun yüzüyle bile insanların neşesini çalmamak için çaba sarfedenler var, “Döv dediler, dövdük” şuuruna yaslanıp bir de sahurda oruca niyetlenenler var. “Ben bilmem şeyhim bilir”, “Abiler yapıyorsa bir bildiği vardır”, “Liderimin yanlışı (olmaz ama hani olursa) benim doğrumdan doğrudur”; gibi gibi..
‘Lâ!’ diyerek imanı isyan ile başlatanlar var, ‘Lâ ilahe illallah’ı 33 kere söyleyip menfaate, makama, paraya, dünya malına, lidere, ünlülere ilah muamelesi yapanlar var. Tesbihatta hızlıca ‘subh, subh’ dedikten biraz sonra “Aga, parayı bulmam lazım” sözüyle piyasada dolaşmak, bir yandan “Rızkımı veren Hüdâ’dır, kula minnet eylemem” dinleyip diğer yandan “Yazıklar olsun, nankörler! O’nun sayesinde milyonersiniz” paylaşımına beğeni kondurmak, “İşi bileceksin, işe gitmeyeceksin” yada “Her zaman ve her yerde kazanana yakın duracaksın” cümlelerini vird kalıbı yapmak; gibi gibi..
“Ve insana çalışmasından başka bir şey yoktur” (Necm 39) hükmünce helâl emeğiyle ve insanlık onuruna yakışır bir yaşam sürmek isteyenler var, dinî-siyasî-patronî zatlarıngölgesinin bereketiyle yahut saadet-i dâreynlik çifte rezervasyonuyla hayatını sürdürmek niyetindekiler var. Denk gelmediği sürece “Harama uçkur çözmedim” veya fırsat bulamadığı hengâmede “Boğazımdan haram lokma geçmedi” ve sonra fırsatlar denk geldiğinde de ‘arzular şelale’ vaziyetini beyan yerine eski replikleri zikredinmek, “Üstadı olmayan mürid iflâh olmaz” veya “Şıhımın eteğine yapışıp cennete gireceğim” kafasıyla Dünyayı tosunlama ‘Çiftlikbank’ olarak algılamak; gibi gibi..
‘Sırât-ı Müstakîm’i istikamet yolu bilip Fâtiha 6’yla Rabb’ül-Âlemîn’den aydınlanma(hidayet) dileyenler de var, ‘kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprü’den kanını akıttığı kurbanlık hayvanların sırtında gişesiz geçebilmeyi gaye edinerek günde 40 defa ‘Elham’ı ikrar edenler de var. 1 Haziran 2016’daki “Hangi Din, Hangi Ülke?” yazısına cevap bulmak, “Hangi bağın bağbanısan, gülüsen”i mi yoksa “Hangi dinin bağlısısan, kulusan”ı mı tercih edeceğine karar vermek; gibi gibi..
Ehl-i rey, ehl-i Kur’an olmaya çalışanlar da var, Ehl-i sünnet ve’l cemaat diye bir şablon oluşturup kendince bunun dışındakileri tekfire kalkanlar da var. Hatta Ramazan’ın ilk günü oruç açma vaktinde ‘Yeryüzü Sofrası’ adı altında caddede iftar etkinliğidüzenleyen Hoca’nın oruçla darpedilmesine mübarek Ramazan’ın yüzü suyu hürmetine ses çıkarmayanlar da var. Futbol denilen ayak oyununda bile gaydırı-kubbak pozisyonlariçin VAR (video assistant referee) var, diğer tüm olan bitene ilkler haricinde ikincilerden tık yok.
Ne güzel, Ramazan’ı hep birlikte idrak edebiliyoruz; gibi..
Süleyman Pekin