11 Temmuz 2025 - Cuma
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Makaleler

KULLUKTAN MÜŞTERİLİĞE

Yazar: Erdal BAYRAKTAR
30 Temmuz 2018
Kategori: Makaleler
0 0
0
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder
 Tevhid dini İslam, Hz. Adem’den Hz. Muhammed(s.a.v)’ e kadar bütün insanları ilahlık taslayan insanların zulmünden, gerçek İLAH olan Allah’ın (c.c) kulluğuna çağırmıştır. Bu çağrının Ulûhiyet, Rububiyet, Ubudiyet bütünlüğü içerisinde anlaşılmasını istemiştir. Allah’a kul olmak gerçek yaratıcının, terbiye edenin, hükmedenin Allah olduğunu bilmektir. Bu konuda iddiada bulunanları kalben, aklen, amelen reddetmektir. İşte bu, Tevhid inancıdır. Gerçek hürriyet, şeref, adalet budur. Bu bütünlüğü bozmak Tevhid’e Şirk bulaştırmaktır. Sahte ilahların tasallutunu kabul etmek; köleleşmektir, zulüm altında şereften, haysiyetten mahrum kalarak, insanlıktan çıkmaktır.  İnsanın yeryüzündeki hikayesi kendini ve İlahını/Rabbini bilme yahut bilememe hikayesidir.

Abd (kul), Ubudiyet (kulluk) kelime ve kavramları bütün Sami ve yakın akraba dillerde bilinmektedir. Râgıb el-İsfahânî ‘abd’ in Kur’an’daki kullanılış tarzını dörde ayırmıştır: 1) Hukuk açısından abd/ köle. 2) Yaratılması bakımından abd; bu “yaratma” sadece Allah’a nisbet edilebilir. 3) Allah’a kulluk yapması açısından abd; hür olsun köle olsun, en şerefli insan. 4) Dünyaya ve dünya servetine kul olan abd; hür de olsa köle de olsa, en kötü insan. Bu gruba Hz. Peygamber’in, “Altına, gümüşe ve lükse kul olan insan helâk olsun!” (Tirmizî, Zühd, 42; İbn Mâce, Zühd, 8) diye kınadığı kimseler girer. Kur’an bu sözlük anlamlarına sahip kelimeyi inzal sürecinde ıstılahi anlamına kavuşturmuştur. Özetle abd ve abdiyet, uluhiyet, rububiyet, melikiyet’le birlikte gerçek anlamına kavuşmaktadır.

Abd olmak, insanın kendini tanımasıdır. Basit bir damla sudan yaratıldığını hatırlamasıdır. Aynı zamanda bu basit suda muhteşem bir mükemmelliğin barındırıldığını öğrenmesidir. Bu gerçek karşısında acziyetini itiraf edip, haddini bilmesidir. Aczini bilmeyen insan tuğyan eder, kendini müstağni/ eksiksiz zannettiği için. Tuğyan eden, müstağnileşen insan hayra engel olur, Allah’ın kullarını Allah’a değil kendine ibadete çağırır. Bunun sonucunda hak etmediği halde ilahlık taslayarak, nefsinin ve şeytanın kölesi olarak kendini ve yeryüzünü ateşe verir. Abd olmak, hürleşmektir. Sahibini bilmektir. Allah’tan başka sahip tanımamak, kendisine sahip olmaya çalışanlara başkaldırmaktır. Eşyaya, nesnelere, insanlara karşı kimliğini ve kişiliğini bulmaktır. Bütün bunlar karşısında nesne olmaktan kurtularak şahsiyet kazanmaktır. İnsanın insana köleliğini reddetmektir. Hemcinslerimizle eşit ilişkiler kurmaktır. Varlığa emanet gözüyle bakıp, ilahlaşmamak ya da nesnelere sahip olma adına, köleleşmemektir. En büyük hürriyet, ubudiyet/Allah’ a ibadet etmektir. Ubudiyet, Varlığın Sahibi’ne teslim olmaktır. Allah’a ibadet etmek özgürleşmektir. Hürriyeti başka yerde arayan, kendisine efendi arayan köle gibidir. Abdlık, insanın kendini bilmesi ise, ubudiyet de insanın hududunu bilmesidir. Haddini, hududunu bilmeyenler dünyada da ahirette de ateşe sürüklenirler.

Bütün peygamberler kavimlerine: “- Ey kavmim, Allah’a ibadet edin. Sizin ondan başka hiç bir ilâhınız yoktur. Sizin ona ortak koşmanız, ancak bir yalan ve iftiradır.” (Hud Suresi, 50. Ayet-i kerime) demişlerdir. Bu davet bütün zamanların ortak dilidir. İnsanlığın bütün meselelerinin çözümü bu çağrıya kulak vermesinden geçmektedir. Bu inancı ve çağrıyı bütün zamanlarda ve mekanlarda dillendirmekten kaçınmamalıyız. Bu dilden vazgeçmek, bizi biz olmaktan çıkarır ve insanlığın meseleleri çözümsüzlük üzere devam eder.

Ayet-i Kerime’de belirtilen çağrıya her peygamberin kavminin ileri gelenleri, kavmi üzerinde ilahlık ve rablik taslayanlar şiddetle karşı çıkmışlardır. İnsanlar, kainatı ve kendilerini yaratanın Allah olduğunda -eksiklerine rağmen- tereddüt yaşamamışlardır. “Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?” diye sorsan, mutlaka, “Allah” derler. O halde nasıl(haktan) çevrilip döndürülüyorlar?” (Ankebut Suresi, 61. Ayet-i kerime) Mesele, Rububiyet, Ubudiyet ve Melikiyet’ te yaşanmıştır. Bu açıdan kavimlerin, kavmin ileri gelenlerinin ismi değişse de tepkiler aynı olmuştur; Nemrut, Firavun, Belam, Karun, Dar-un Nedve çetesi… örneklerinde olduğu gibi. Her kavmin Şirk’i, tuğyanı farklı farklı olmuştur. Kamer, Sa’ d, Araf sureleri bu konuyu kıssalar üzerinden bizlere anlatmaktadır. Bu örnekler, Nebevi dönemden sonra da insanların nasıl gerçek Kulluk’tan uzaklaşarak sahte ilahların tuzağına düşebileceğini bize hatırlatmaktadır. Her çağın muvahhidi, mümini, Müslümanı kendi çağının Şirkini tanımak ve onu reddetmekle (La ilahe) mükelleftir. Aynı zamanda Tevhid’e iman etmenin de (İllallah) kendisine ne gibi mükellefiyetler yüklediğini de hakkıyla bilmek ve gereğini yapmak zorundadır. Ayrıca, bu kıssalarda, Peygamber misalleri/temsiliyetleri üzerinden Kul olmanın insanı nereden nereye getirdiğine, Adem soyundan nasıl izzetli İnsanlar çıktığına şahit oluyoruz.

Bu konuyu her düşündüğümde, İranlı komutan Rüstem’le İslam elçisi Rebî bin Âmir arasında geçen konuşma aklıma gelir. Rüstem, Rebi’ye inandığı dinin nasıl bir şey olduğunu sorduğunda Rebi şöyle der: “Allahü teâlâ, dilediği kimseleri, kula kulluktan kendisine kulluğa, dünya sıkıntılarından feraha çıkaralım, bâtıl dinlerinin zulmünden kurtarıp İslâm’ın adaletine ulaştıralım diye, bize bir Peygamber gönderdi.”

Evet, “dilediği kimseleri, kula kulluktan kendisine kulluğa, dünya sıkıntılarından feraha çıkaralım, batıl dinlerin zulmünden kurtarıp İslam’ın adaletine ulaştıralım”, kendi çağının Müslümanı olarak Rebi, Tevhid’i, kulluğu ne güzel anlatıyor. Tevhid, insanı nasıl hürriyetine kavuşturuyor, zamanın zalimi karşısında nasıl şeref, izzet sahibi kılıyor, bu konuşmada şahit oluyoruz. İşte ‘Kul olmak’ böyle bir şeydir. Çünkü Rebi’nin iman ettiği Resul de Kafirun Suresi’nde abdiyetin, ubudiyetin nasıl olacağını, ubudiyet makamında olmanın Mümin’e, en zor zamanlarında (nüzul ortamını düşünelim) nasıl bir izzet kazandırdığını bizlere öğretmekte ve göstermektedir.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle:

 1- De ki: Ey kâfirler
 2- Tapmam o taptıklarınıza!
 3- Siz de benim kulluk ettiğime tapanlardan değilsiniz.
 4- Hem ben tapıcı değilim sizin taptıklarınıza.
 5- hem de siz, benim kulluk ettiğime tapıcılardan değilsiniz.
 6- Size dininiz, bana dinim (sizin dininiz size, benim dinim bana)!

Her Nebevi çağrıdan sonra, insanların içinden bir kısmı, nefsini, şeytanı, inslerden şeytanın adımlarına uyanları kendine ilah, rab, mabud, melik kabul ederek gerçek İLAH’Sın Kulluğundan, insanların çoğunluğunu zer ve zor kullanarak uzaklaştırmaya çalışmışlardır ve çalışmaya devam etmektedirler. Dün olduğu gibi bugün de insanlar, Allah’ın yaratıcılığı konusunda sorun yaşamazken Rububiyet ve Ubudiyet konusunda yaşamaktadır.

Yaşadığımız bu Seküler Çağ’da insanlar kendilerine yeni dinler, mabudlar, ibadet/ yaşam biçimleri icat ettiler. Özellikle Yahudi ve Nasranilik inhirafıyla birlikte Şirk/ Paganizm, yeni anlayış ve görünümler altında zuhur etmeye başladı. Özellikle Aydınlanma Felsefesi ve Çağı’yla birlikte (1789),  Batı dışı dünya’da, bu Seküler zihniyet, kavram, kurum ve yaşam biçimlerinden etkilenmeye başladı. Tevhid mesajının temelini oluşturan Abdiyet/ Kulluk, Yahudilerin, Kilise’nin şahsında kötülenerek gündemden, hayattan çekilmeye başladı.  Bu durum halen de devam etmektedir. Türkiye’de gelinen noktayı şu söz üzerinden anlayabiliriz: “Kuldan vatandaşlığa, ümmetten ulusa dönüşen bir toplum yarattık.” Müslüman toplumlar, Saltanatlı yıllarda, Kur’an’da anlamını kazanmış abdiyet/ ubudiyet kavramından uzaklaşmış, bunun sonucunda Seküler saldırıya maruz kalmış zihin ve kadrolar, bir hürriyet, şeref, adalet sığınağı olan Kulluğa saldırıya geçmişlerdir. Burada Padişahlık yönetimi bahane edilerek İslami değerlere savaş açılmış, İslami hayat düzeni gözden düşürülmeye çalışılmıştır.

Seküler Çağ her şeyi yeniden tanımladı. Varlığa, varlık, bilgi, toplum anlayışına müdahale edildi. Küreselleşme ile birlikte bu zihniyet, kavram, kurum, yaşam biçimi dünya çapında bir kuşatmaya dönüştü. Seküler Çağ’ın efendileri, yeryüzüne bir tüccar gözüyle bakıyor. Her tür düşünce, davranış, ilişki, hayat anlayışı, üretim- tüketim- dağıtım süreçleri üzerinden yeniden tanımlanıyor, bir anlam ve değer kazanıyor. Bu süreçlerde işlevsel olmayanlar anlamsızlaşıyor, değersizleşiyor; bunun sonucunda ya sisteme uyumlanarak dönmesi sağlanıyor ya da en az maliyetle tasfiye edilmeye çalışılıyor. Kapitalizm’in tanımladığı üretiminiz ve tüketiminiz kadar varsınız. Oradaki, o süreçlerdeki işlem hacminiz kadar yeryüzünde bir yer kaplıyorsunuz. Yeryüzünde yaşama süreniz ve kaliteniz bu süreçlerdeki performansınıza bağlı olarak hesaplanıyor. Böyle ahlak dışı, insanlık dışı bir zihniyet, ideoloji ve yaşam biçimiyle karşı karşıya bulunuyoruz.

Bu gün İlahi Vahyin rehberliğinden uzak bir hayat yaşıyoruz. İlahi vahiy bizleri ‘Kul olma’ şerefine, izzetine, yeryüzü mabedinde, Ubudiyet üzerinden salih amel işlemeye, salih amellerimiz üzerinden ürettiklerimizi kardeşçe paylaşmaya, ahlakımızla, salih amellerimizle, paylaşımımızla şükür ve hamd makamında olmaya davet ediyor Modern-Seküler-Kapitalist Sistem ise; Müşteri olmaya, kendi lehine yeryüzü talanında bizi işçi/ köle olmaya çağırıyor, bize ürettirdiklerine sahip olmakla mutlu olacağımızı dikte ediyor. İlahi vahiy dünya ve ahirette Felah’a, Seküler Kapitalist sistem ise, üretim- tüketim süreçleri üzerinden Refah’a çağırıyor.
Seküler Kapitalist Sistem, Modern ideolojiler üzerinden zihnimizi, modern bir siyasal tasarım olan Ulus devlet üzerinden siyasal/ hukuki, kredi kartları üzerinden tüketim toplumunun bir bireyi/müşterisi olarak iktisadi anlamda bizleri köleleştiriyor. Modern zamanların kölelik ilişkileri de değişti, kredi kartları modern zincirlerimizi temsil ediyor; hem de ücretini ödeyerek edindiğimiz. Efendilerimizin münadileri (reklam sektörü), daha çok zincir edinmemizi istiyorlar, şirinlik gösterileri ve yaldızlı sözler eşliğinde. Kerim ve Latif olan Rabbimizin yarattığı Fıtri Nizam’da yetiştirdiklerimiz, ürettiklerimiz, imal ettiklerimizle, bunlardan nasiplenmeyi, Kapitalist üretim- tüketim sistemiyle karıştırmayalım. Bunlar farklı zihniyetlerin, niyetlerin, amaçların sonuçlarıdır. Biri Vahyi değerlere, diğeri Seküler Rasyonaliteye istinat eder. Modern zamanlarda, üstünlüğü imanda, takvada, salih amelde, hakkı ve sabrı tavsiye etmekte aramıyoruz. Bilakis, bordrolarımızda, bindiğimiz arabalarda, oturduğumuz evlerde, edindiğimiz eşyalarda, yani ‘tüketim toplumunun nitelikli bir bireyi’ olmakta arıyoruz.

Velhasıl, Kapitalist Sistem, dünyaya, dünya servetine, altın, gümüş ve lükse olan meyyaliyetimiz üzerinden Allah’a Kulluktan uzaklaştırarak kendine köle etmek istiyor, bizleri.

Yeryüzünde ya kul/mümin olarak salih ameller işleyerek, yeryüzünü ıslah ederek  ya da Kapitalist üretim süreçlerinde, AVM’lerde bir birey/ müşteri, tüketim kölesi olarak yeryüzünü ifsat ve talan ederek yaşamak da, bizim elimizdedir.

Bizleri Allah’a kul olmaktan uzaklaştıran, şeytanın çağımızdaki en büyük tuzağı olan Seküler Kapitalist zihniyet ve sistemle yüzleşmek zorundayız.

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Düşüncenin Girdabında Üç Şehir Metaforu

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Demokrasiye Can Verenler -Beşir Atalay Okuması-

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

İslamsız Bayram Ruhsuz Kadavraya Benzer!

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Modern Siyasete Meşruiyet Arayışları

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

İp Gergin, Cambaz da

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Teyakkuz Hali
    7 Aralık 2023
  • Meskenet Hali
    2 Kasım 2020
  • Cihad İbadeti ve Muttaki Önderlik
    2 Eylül 2020
  • Etimesgut’ta Ahi Mesut İle Üç Ay
    2 Temmuz 2020
  • Mutedil İnsan
    2 Haziran 2020
  • Erguvanlar da Mahzun Kaldı
    1 Mayıs 2020
  • Öldüğümüzle Kaldık
    5 Mayıs 2019
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

İfsat Her Yerde

Mezhepçiliğin Müslümanlara Getirisi İzzet Değil, Sadece Zillet

8 Temmuz 2025
İklim Kanunu ve Küresel Isınma: Faturayı Kime Yazalım?

İklim Kanunu ve Küresel Isınma: Faturayı Kime Yazalım?

8 Temmuz 2025
Düşüncenin Girdabında Üç Şehir Metaforu

Düşüncenin Girdabında Üç Şehir Metaforu

4 Temmuz 2025
Mezhepçilik Fitnesi

Mezhepçilik Fitnesi

4 Temmuz 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist