EricHoffer’in kitle hareketlerinin yapısını incelediği “Kesin İnançlılar” adıyla Türkçe’ye çevrilen kitabını okuyorum. EricHoffer de kim diye merak edenler olabilir.
Kısaca ifade etmeye çalışayım. Hoffer 7 yaşında bir kaza sonucu kör olmuş, 15 yaşında tekrar görmeye başlamış, sonrasında içindeki okuma açlığıyla günde 10-12 saat kitaplara dalmış ve 1942’den 1967 yılına kadar rıhtım hamallığı yapmış sıra dışı bir insan profili.
Kitapta çok ilginç tespitleri var.
Onlardan bazıları kitle hareketlerini anlamak için önemli ipuçları veriyor.
Şimdi bir kaç örnekle birlikte o ipuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
‘Bütün kitle hareketlerinin ilk taraftarları arasında hayal kırıklığına uğramış insanlar çoğunluktadır’ diyor. Hem Türkiye, hem de dünyadaki örnekleri incelediğinizde aslında bu tespitin haklılığını net olarak görebiliyorsunuz. Bir kitle hareketinin zaman içinde güç kaybetmesinin ve yeni bir kitle hareketine kapı aralamasının temelinde de yine yaşanmış hayal kırıklıklarının varlığı belirleyici oluyor.
‘Çevreleri tarafından korkutulan kişiler, durumları ne kadar kötü olursa olsun, değişiklikten tedirgin olurlar’ diyor. Bu da çok önemli. Kitle hareketlerinin beslendiği ana kaynak aslında bu korkudur. Çünkü kişi olup biteni ben mi değiştireceğim sanki diye düşünüyor ve içinde bulunduğu yapıyı sorgulama ihtiyacı hissetmeden iradesiz bir teslimiyetle bağlanıyor.
Aslında, ya daha kötü şartlarla karşı karşıya kalırsak endişesi ile hareket ediyor. Korkuyu ve kendi hayal kırıklıklarını bastırmanın yolu olarak da kitle hareketinin bir parçası olmayı kendisi için yeterli görüyor.
‘Orta yaşını geçmiş kişiler herhangi bir değişikliğin iyilikten çok kötülük getireceğine inanırlar’ diyor. Genel hatlarıyla kitle hareketlerinin bağlılarını masaya yatırdığınızda genelde orta yaşa sahip insanların çoğunlukta olduğu sonucuna ulaşabiliyorsunuz. Hoffer bu insanların ‘herhangi bir değişiklikte başlarının derde gireceğine inandıklarını’ söylüyor.
‘Bir kitle hareketinin ilk taraftarları arasında şöhrete ve güce ulaşmaya çalışan bazı maceraperestler de vardır’ diyor.
Bence her devrin adamı diye bildiğimiz kişilikleri de bunlara dahil edebiliriz.
Yani Anadolu’daki deyimle ‘kimin arabası hızlı giderse ona binmeye çalışanlar’ bunlar.
‘Kitle hareketlerini yönetenler, taraftarlarını hayatın şimdiki zevklerinden yoksun kılarak, sürekli geleceğe ait umutları dile getirirler’ diyor. Aslında bu tespit de önemli. Bu bir kısır döngüdür. Kitle hareketleri başka türlü ayakta kalamaz. Gerçekte ulaşılması mümkün olmayan, hayalden öte geçemeyecek umutları diri tutmak bir strateji olarak uygulanıyor.
Ne dersiniz, bu yaklaşım hepimize ‘umut fakirin ekmeği’ sözünü hatırlatmıyor mu?
Kitapta birçok tespit var ama şununla bitirelim.
Hoffer ‘Bir kişi işi, görevi, sorumluluğu ile meşgul olmuyorsa veya onları meşgul olmaya değer bulmuyorsa başkalarının işiyle uğraşır’ diyor. Bu meşguliyetlerin de ‘dedikodu yapmak, kirli çamaşırlar aramak ve başkasının işine burnunu sokmak’ şeklinde ortaya çıkabileceğini söylüyor. Bütün bunların da kitle hareketlerinin ‘saptırma yoluyla bütün benliğin değiştirilmesi’ yönüyle örtüştüğünü söylüyor.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, kitle hareketleri toplumsal hayatın yadsınamaz bir gerçeğidir. Ancak sorunların ortadan kaldırılması konusunda beklentilerin aksine ortaya çıkış mantıkları ve karakteristik özellikleri gereği çok da başarılı olma imkanları yoktur. Hoffer’in bu tespitleri de bunu teyit ediyor.
Milli Gazete / Mustafa Kaya