Geçtiğimiz kasım ayında, Çin Komünist Partisi’nin daimi üyesi ve Başbakan Yardımcısı Wang Yang’un yönetiminde, ülkenin en önemli dini inanç gruplarının temsilcilerinin davet edildiği bir sempozyum düzenlendi.
Wang, ülkedeki dinlerin Çin kültürü ve Komünist Partisi’nin doktrinleri ile uyumlu bir şekilde yorumlanması gerektiğini savundu.
Çin devlet haber ajansı Xinhua’nın yayınladığı toplantı özetinde, “Dini metinlerin eksiksiz bir şekilde değerlendirilmesi ve gerektiğinde uygunsuz olan içeriklere değişiklikler yapılmalı ve metinler yeniden çevrilmeli” ifadesi dikkat çekiyor.
Dinleri ‘Çinlileştirme’ hedefi
Fransız Le Figaro’nun haberine göre, ana kültlerin temsilcilerinin bir araya geldiği bu toplantı, ekim ayının sonunda Komünist Partisi’nin genel kurulununda alınan kararların uygulanması için yapıldı.
Çin Komünist Partisi, dış ülkelerininden etkisinden bağımsız, Maoist ideolojiye bağlı bir yaşam modeli oluşturmayı hedefliyor. Bunun için dış ülkelerin “müdahale vesilesi” olarak gördüğü dinleri “Çinlileştirmek” istiyor.
‘Pekin ilk defa Kur’an ve İncil’e müdahale etmek istiyor’
Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nde araştırmacı olan Ren Yanli göre, söz konusu sempozyumunda söylenenler, Pekin yönetiminin ülkedeki dinleri daha katı bir şekilde kontrol edeceğinin göstergesi.
Gözlemciler, Şi Cinping’in 2013’te iktidara geldiğinde “yurtseverlik” mesajını öne çıkarırken, yeni dönemde Çin kültürüne ait olmayan bütün inançlarını pasifize etme girişiminde bulunduğunu ileri sürüyor.
Fakat, Ren Yanli “İncil ve Kur’an gibi dini metinlere müdahale etme girişiminin bir ilk olduğunu” vurguluyor.
‘Komünist rejim, İslam ve Hristiyan dinlerini kendine rakip olarak görüyor’
Uzmanlara göre, Mao Zedong’dan bu yana en katı Çinli lider olan Şi Cinping’in diğer dinlere bağlı Çin vatandaşları ülkeye ihanet edebilecek potansiyel iç düşman olarak görüyor.
Pekin yönetiminim gözetimi altında olan bağımsız tarihçi Zhang Lifan, “Komünist rejim bir tarikat gibi işlediği için Tibet Budizmi, Hristiyanlığı veya İslamiyeti bir rakip olarak değerlendiriyor. Toplumunun kendisine ihanet edeceği korkusuyla da dinler üzerindeki baskıyı artırıyor. Halk üzerindeki kontrolü kaybetmekten korkuyor” diye konuştu.
Uzmanlar, imparatorluk anlayışını inançlara kadar taşımayı hedefleyen Komünist Partisi’nin bu projesinin “bumerang etkisine” dikkat çekiyor.
İktidarın inançları değile, ülkeyi, ekonomiyi yönetmesi gerektiğini savunan Ren Yanli, İncil ve Kuran gibi kutsal kitaplarının bu şekilde yorumlanmasının kolay olmayacağını ve aksine ters etkilerin olacağını belirtti.
Doğu Türkistan’da İslam’ın izi silinmeye çalışılıyor
Çin’in özellikle Müslümanlara karşı yaptığı insan hakları ihlalleri uzun süredir devam ediyor. Geçtiğimiz ocak ayında Çin hükümeti İslam’ı ‘Çinlileştirmeyi’ amaçlayan bir tasarıyı yasalaştırmıştı. Söz konusu yasa İslam dinini Komünizm ile uyumlu hale getirmeyi öngörüyor.
Ülkede 8 İslami kurumun temsilcilerinin de katıldığı toplantıda ‘Çin rejimine uygun bir İslam versiyonu’ projesini içeren 5 yıllık plan kabul edildi
Washington Üniversitesi Uygur araştırmaları bölümü öğretim görevlisi Darren Byler, Müslümanların oruç tutmasının, ibadet etmesinin yasaklanmasının yanı sıra insanların birbirine ‘selamün aleyküm’ ifadesiyle selam vermesinin bile yasaklandığını dile getirdi.
Birçok tarihi cami yıkıldı, dini semboller kaldırıldı
Tüm cami ve mescitlerin duvarlarında, büyük puntolarla “Ülkemi seviyorum”, “Partimi seviyorum”, “Aşırılığı reddediyorum” gibi sloganlar bulunuyor. Diğer yandan kubbelerin tepesinde bulunan ve İslam dinini sembolize eden tüm hilaller sökülmüş.
Çinli insan hakları aktivistlerinin de sosyal medya hesaplarından paylaştıkları görsel iletiler, Doğu Türkistan’da Müslümanlara ait tarihi mekanların birer birer yok edildiğini ortaya koyuyor.
Bunlardan biri de 1237 yılında Doğu Türkistan’ın Hotan kentinde inşa edilen ve yüzyıllardır ayakta duran Keriya Aitika (bayram mescidi) Camisi. Uydu görüntüleri caminin 2018 sonunda yıkıldığını ve artık yerinde olmadığını gösteriyor.
Bağımsız kaynaklara göre Çin, 1997 yılından bu yana Doğu Türkistan genelinde 1200’ün üzerinde büyük camiyi ibadete kapattı. Bunun dışında yüzlerce küçük mescidin de kapısına kilit vuruldu.
Yaklaşık 3 milyon Uygur kamplarda
Pekin yönetimi tarafından kapatılan camilerden bir kısmı tamamen yıkılırken bir kısmı da Çin Komünist Partisi’nin irtibat büroları haline dönüştürüldü.
Birleşmiş Milletler ve insan hakları alanında faaliyet gösteren uluslararası sivil toplum kuruluşlarına göre Çin, Doğu Türkistan’da oluşturduğu toplama kamplarında bir ile 3 milyon arasında kişiyi zorla alıkoyuyor.
Diasporadaki Uygurlar ise bu kamplarda asimilasyon yapıldığını belirtiyor.
Müslim Port